Tarımsal ekonomimizin GZFT analizi- 2

Prof. Dr. Aykut GÜL
Prof. Dr. Aykut GÜL STRATEJİK DÜŞÜNCE aykut.gul@dunya.com

(Önceki yazımda güçlü yönlere yer vermiş ve zayıf yönlere başlamıştık. Tarımsal eko­nomimizin zayıf yönleri ve fırsatlar ile devam ediyoruz.)

Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı: Toprak Koruma Kanunu’na rağmen ta­rım arazileri giderek azalıyor.

Siyasi kutuplaşma: Siyaset üstü olması gereken tarım sektörü, en fazla popülizme ve kutuplaşmaya sahne oluyor.

Dezenformasyon: Toplumda korku ve endişe oluşturmak isteyen mihraklar, insanı­mızın gıda hassasiyetini kullanarak, Bakanlı­ğımızın taklit ve tağşiş benzeri dijital uygula­maları ile görünür hale gelen ifşalarını yoğun dezenformasyona dönüştürüyorlar.

Üretici, yayım ve araştırma sac ayakla­rının koordine olamaması: Bilimsel çalış­maların çoğu sahadaki problemlere yönelik olmaktan çok akademik kaygılarla yapılıyor, yayımcı daha çok masa başında kırtasiye iş yükünün altında eziliyor ve üretici ise kulak­tan dolmak bilgilerle üretim faaliyetini sür­dürmeye çalışıyor.

Büyükşehir Yasası’nın kırsalda yol aç­tığı sorunlar: Belediyelerin tarım sektörüne yönelik uygulamaları ile Bakanlık uygulama­larının çoğu zaman örtüşmemesi, köylerin mahallelere dönüşmesinden kaynaklanan problemler çoğalıyor.

Tarımda tüm yetkilerin tek bir bakan­lıkta toplanmaması ve yetki sorunları: Tarım ve Orman Bakanlığı, her şeyin sorum­lusu olarak gösteriliyor. Oysaki üretimden sorumlu olan bakanlığın piyasa düzeni, gıda enflasyonu konusunda da hedef alındığına sıklıkla karşılaşıyoruz.

Tarımsal girdilerde dışa bağımlılık: Enerji, gübre ve tarımsal mücadele ilaçları önemli ölçüde ithalata bağımlı. Bu durum yük­sek üretim maliyetlerinin yanı sıra gıda arz güvenliği açısından da bir tehdit oluşturuyor.

Yüksek gıda enflasyonu, piyasa mani­pülasyonları: Hal Kanunu, aracılar ve tam rekabetin oluşumundaki engeller nedeniyle gıda fiyatları zaman zaman ne üreticiyi ne de tüketiciyi memnun ediyor.

Tarım paydaşlarının koordinasyon­suzluğu: Aslında tarımın sorunlarının teme­linde bu koordinasyonsuzluk bulunuyor.

Kentsel ve kırsal gelişmişlik farkı: Sa­dece ekonomik değil sosyal ve fiziki altyapı­nın kırsalda yetersiz olması, özellikle gençleri kırsaldan uzaklaştırıyor.

Tarım ekonomimizin önündeki fırsatlar

Yeni dünya düzenine doğru: Trump’ın başkanlığı ile bozulmakta olan dünya düze­ni, daha iyi bir sistemin oluşumu yönünde umutları artırıyor. AB, BRICS ve Avrupa’nın yeni güvenlik yaklaşımı, yeni kurulacak dü­zende ülke tarımımızın önünün açılacağının işaretleri.

Yumuşak gücümüz: Ülkemizin, Türk Cumhuriyetleri, İslam ülkeleri, Afrika ve Bal­kanlarda sahip olduğu tarihi ve kültürel biri­kim, yeni tarımsal iş birliği imkanları sunuyor.

Gıdanın artan önemi: Pandemi, küresel krizler ve savaşlar, iklim değişikliği vb. ne­denler gıda güvencesinin daha iyi anlaşılma­sını sağladı.

Tarımsal üretim planlaması: Katsayı­lar, katsayı değerleri ve stratejik ürünleri be­lirleyerek, ihtiyaca göre kolayca değiştirilebi­len, esnek, şeffaf, katılımcı ve etkili bir sistem oluşumu için yeni üretim planlaması ümidi­mizi artırmakta. Planlamanın ilk yılında, top­lam tarla alanlarının yüzde 77’si kapsama alı­nıyor. 2,2 milyar dolarlık hasıla hedeflenen üç yıllık üretim planlaması ile hububatta yüzde 12,9, baklagillerde yüzde 16,7 ve yağlı tohum­larda yüzde 21,7 oranında üretim artışının sağlanması amaçlanıyor.

Organize Tarım Bölgeleri (OTB) ve ye­nilenebilir enerji: Tüzel kişilik kazanan 43 OTB bulunuyor. Dört farklı yenilenebilir enerji kaynağı (rüzgâr, güneş, jeotermal, bi­okütle) kullanılarak olan Balıkesir-Gönen OTB dünyanın en büyük jeotermal sera OT­B'si. Sayıları 61’i bulacak olan OTB’ler gıda enflasyonuna ve arz güvenliğine önemli katkı sağlayacak.

(Devam edecek…)

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar