Tarımsal ekonomimizin GZFT analizi- 2
(Önceki yazımda güçlü yönlere yer vermiş ve zayıf yönlere başlamıştık. Tarımsal ekonomimizin zayıf yönleri ve fırsatlar ile devam ediyoruz.)
Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı: Toprak Koruma Kanunu’na rağmen tarım arazileri giderek azalıyor.
Siyasi kutuplaşma: Siyaset üstü olması gereken tarım sektörü, en fazla popülizme ve kutuplaşmaya sahne oluyor.
Dezenformasyon: Toplumda korku ve endişe oluşturmak isteyen mihraklar, insanımızın gıda hassasiyetini kullanarak, Bakanlığımızın taklit ve tağşiş benzeri dijital uygulamaları ile görünür hale gelen ifşalarını yoğun dezenformasyona dönüştürüyorlar.
Üretici, yayım ve araştırma sac ayaklarının koordine olamaması: Bilimsel çalışmaların çoğu sahadaki problemlere yönelik olmaktan çok akademik kaygılarla yapılıyor, yayımcı daha çok masa başında kırtasiye iş yükünün altında eziliyor ve üretici ise kulaktan dolmak bilgilerle üretim faaliyetini sürdürmeye çalışıyor.
Büyükşehir Yasası’nın kırsalda yol açtığı sorunlar: Belediyelerin tarım sektörüne yönelik uygulamaları ile Bakanlık uygulamalarının çoğu zaman örtüşmemesi, köylerin mahallelere dönüşmesinden kaynaklanan problemler çoğalıyor.
Tarımda tüm yetkilerin tek bir bakanlıkta toplanmaması ve yetki sorunları: Tarım ve Orman Bakanlığı, her şeyin sorumlusu olarak gösteriliyor. Oysaki üretimden sorumlu olan bakanlığın piyasa düzeni, gıda enflasyonu konusunda da hedef alındığına sıklıkla karşılaşıyoruz.
Tarımsal girdilerde dışa bağımlılık: Enerji, gübre ve tarımsal mücadele ilaçları önemli ölçüde ithalata bağımlı. Bu durum yüksek üretim maliyetlerinin yanı sıra gıda arz güvenliği açısından da bir tehdit oluşturuyor.
Yüksek gıda enflasyonu, piyasa manipülasyonları: Hal Kanunu, aracılar ve tam rekabetin oluşumundaki engeller nedeniyle gıda fiyatları zaman zaman ne üreticiyi ne de tüketiciyi memnun ediyor.
Tarım paydaşlarının koordinasyonsuzluğu: Aslında tarımın sorunlarının temelinde bu koordinasyonsuzluk bulunuyor.
Kentsel ve kırsal gelişmişlik farkı: Sadece ekonomik değil sosyal ve fiziki altyapının kırsalda yetersiz olması, özellikle gençleri kırsaldan uzaklaştırıyor.
Tarım ekonomimizin önündeki fırsatlar
Yeni dünya düzenine doğru: Trump’ın başkanlığı ile bozulmakta olan dünya düzeni, daha iyi bir sistemin oluşumu yönünde umutları artırıyor. AB, BRICS ve Avrupa’nın yeni güvenlik yaklaşımı, yeni kurulacak düzende ülke tarımımızın önünün açılacağının işaretleri.
Yumuşak gücümüz: Ülkemizin, Türk Cumhuriyetleri, İslam ülkeleri, Afrika ve Balkanlarda sahip olduğu tarihi ve kültürel birikim, yeni tarımsal iş birliği imkanları sunuyor.
Gıdanın artan önemi: Pandemi, küresel krizler ve savaşlar, iklim değişikliği vb. nedenler gıda güvencesinin daha iyi anlaşılmasını sağladı.
Tarımsal üretim planlaması: Katsayılar, katsayı değerleri ve stratejik ürünleri belirleyerek, ihtiyaca göre kolayca değiştirilebilen, esnek, şeffaf, katılımcı ve etkili bir sistem oluşumu için yeni üretim planlaması ümidimizi artırmakta. Planlamanın ilk yılında, toplam tarla alanlarının yüzde 77’si kapsama alınıyor. 2,2 milyar dolarlık hasıla hedeflenen üç yıllık üretim planlaması ile hububatta yüzde 12,9, baklagillerde yüzde 16,7 ve yağlı tohumlarda yüzde 21,7 oranında üretim artışının sağlanması amaçlanıyor.
Organize Tarım Bölgeleri (OTB) ve yenilenebilir enerji: Tüzel kişilik kazanan 43 OTB bulunuyor. Dört farklı yenilenebilir enerji kaynağı (rüzgâr, güneş, jeotermal, biokütle) kullanılarak olan Balıkesir-Gönen OTB dünyanın en büyük jeotermal sera OTB'si. Sayıları 61’i bulacak olan OTB’ler gıda enflasyonuna ve arz güvenliğine önemli katkı sağlayacak.
(Devam edecek…)