Tarımsal ekonomimizin GZFT analizi- 1

Prof. Dr. Aykut GÜL
Prof. Dr. Aykut GÜL STRATEJİK DÜŞÜNCE aykut.gul@dunya.com

Ülkemiz tarım ekonomisi hakkında ko­nuşurken, tartışırken veya fikir gelişti­rirken, en büyük eksikliğimiz, meseleye bü­tüncül olarak bakamamamız ve çok spesifik bir alanda kısır döngüye girmemizdir.

İngilizce’de SWOT, Türkçe’de ise GZFT analizi olarak bilinen ve daha çok stratejik planlamada yararlanılan bu teknik sayesin­de resmin tamamına odaklanmak ve farklı alanların etkileşimini dikkate alarak yeni stratejiler, amaçlar ve hedefler geliştirilir.

GZFT, “Güçlü yönler, Zayıf yönler, Fır­satlar ve Tehditler” başlıklarından oluşur. Güçlü ve zayıf yönler iç faktörleri, fırsatlar ve tehditler ise dış faktörleri niteler. İç fak­törler, daha çok kontrol edebileceğimiz, dış faktörler ise neredeyse kontrol gücümüzün hiç olmadığı yönlerdir.

Genellikle GZFT analizi yapılır ve son­raki aşama olan Stratejik Yönelim boyutu­na geçilmez. Oysaki nihai hedefimiz GZFT analizi sonrası stratejiler geliştirmektir. Bu yazıda, yaklaşık 40 yıllık tarım ekonomisi alanındaki birikimlerimi kullanarak ve Ta­rım ve Orman Bakanlığı’nın mevcut strate­jik planından yararlanarak tarım ekonomi­mizin bir GZFT analizini yapmaya çalıştım.

Çok kapsamlı olan bu çalışmanın özetini, bu köşemde, üç bölüm halinde sizlere aktar­maya çalışacağım:

Tarımsal ekonomimizin güçlü yönleri

Jeostratejik konumumuz: Türkiye, ulus­lararası lojistik yolların kesişim noktasında, yeni alternatif yolların da hep gündemde ol­duğu ve uluslararası tarım ticaretinin mer­kezinde kilit bir konuma sahip. Farklı iklim bölgeleri ve biyoçeşitlilik: İklim, toprak ve su kaynaklarımız, tarım ürünlerinin nere­deyse tamamının üretimine imkân veriyor. Yüksek oranda kendine yeterlilik: Birçok üründe dünyada ilk sırada yer alan, yağlı to­humlar ve birkaç tarım ürünü dışında ken­dine yeterli olan ve fazlasını 200’den fazla ülkeye ihraç ederek 32,6 milyar dolarlık ge­lir eden, tarımsal hasılada Avrupa’nın birin­ci ve dünyanın dokuzuncu ülkesiyiz.

Tarım eğitimi almış çok sayıda mezunun varlığı: Tarımda yükseköğrenim (ziraat, gı­da, peyzaj mimarlığı, veterinerlik, orman, su ürünleri vb.) almış 100 binden fazla mezun ve her yıl eklenen 5 bin yeni mezunumuz var. Tohumculukta kendine yeterlilik: Ül­kemizde kullanılan tohumların yüzde 97’si­ni kendimiz üretiyoruz ve net ihracatçıyız. Tescilli 37 ata tohumumuz 300 Tarım Koo­peratifinde satılıyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın güçlü ör­güt yapısı: Ülkenin 81 ili ve 922 ilçesinin en ücra köşelerinde örgütlü yapısı bulunan Ba­kanlığın bünyesinde 58 doçent, 1.719 dokto­ralı ve 8.197 yüksek lisanslı olmak üzere top­lamda 64.715 personel görev yapıyor.

Tarımsal ekonomimizin zayıf yönleri

Zayıf üretici örgütlenmesi: Ülkemizde 13 binin üzerinde üretici örgütü ve 5 milyona yakın üyesi olmasına rağmen örgütlenme başarısı çok yetersiz. Tarımsal kooperatif­lerin ürün pazarlamasındaki payı, ülkemiz­de yüzde 10 civarında iken bu oran AB’de ya­rıdan fazla.

Sağlıklı tarım politikaları için veritabanlarının yetersizliği: ÇKS’deki iyi­leştirmelerle kayıtlı üretici sayısının art­masına ve bu yıl Tarım Sayımının yapılacak olmasına rağmen daha güncel ve detaylı ta­rımsal veriye ihtiyaç var. Tarımsal üretim­de kayıt dışılık: Tarımın doğasından ve yetki bölünmesinden kaynaklan nedenlerle yük­sek bir kayıt dışılık söz konusu.

Tarımsal üretimde risk ve belirsizliğin yüksek olma­sı: Doğal şartlara bağlı olan tarım sektörü hem üretim hem de piyasa açısından yük­sek risklere ve daha da kötüsü belirsizlikle­re maruz kalmakta. Küçük ve parçalı tarım işletmeleri: 23,8 milyon hektar tarım arazi­sinde, 2,9 milyon tarım işletmesi, 10’ar par­selden oluşan 59 dekar işletme büyüklüğü ile faaliyette bulunuyor. Sonuçta verimsiz­lik, üretim maliyetlerinin yüksekliği, düşük rekabet gücü ve düşük gelir seviyesi ile sek­törü cazip olmaktan uzaklaştırıyor.

(Devam edecek…)

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar