Tarımda yeni bakan, yeni kadro, yeni politika demek
Bakanlar Kurulu'nda beklenen değişiklikler geçen hafta yapıldı. Bazı bakanlar görevden alındı. Bazılarının yeri değiştirildi. Faruk Çelik'in yerine Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na Ahmet Eşref Fakıbaba getirildi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra, 6 Mart 1924'te göreve başlayan ilk Tarım Bakanı Zekai Apaydın'dan 20 Haziran 2017'de göreve getirilen son Tarım Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba'ya kadar geçen 93 yılda 48 farklı isim bu görevi üstlendi. İlk kez bir tıp doktoru tarım bakanı oldu. Geriye doğru gidildiğinde görevden alınan Faruk Çelik ilk ilahiyatçı bakandı. Bursa Yüksek İslam Enstitüsü mezunuydu. Ondan önceki Kudbettin Arzu ise yüksek mimardı.
Bakanlık tarihinde en uzun süre, (10 yıl 2 ay) bakanlık yapan Mehdi Eker, öğrenciliğinden beri tarım Bakanlığı'nın değişik kademelerinde görev yapmış, veteriner hekimdi.
Tarım yazmaya başladığım 1996'dan bu yana 9 bakan görev yaptı. Hepsi kendi çapında bir şeyler yapmaya çalıştı. Hiç birisi ile kişisel bir sorun yaşamadık. Bakan iken yazdıklarımıza kızanlar, görevden ayrıldıktan sonra alkış tuttular. Keşke görevde iken yazdıklarımızı dikkate alsalardı.
Amacımız bakanların mesleklerini sorgulamak değil elbette. Bugünlerde en çok sorulan sorulardan birisi şu: Ülkede; tarımcı, ziraat mühendisi, gıda mühendisi, tarım ekonomisti, çiftçi yok mu, bir tıp doktoru neden tarım bakanı olarak atanır?
Tarımın ağırlaşan, kronikleşen sorunlarına, neşter vurması için mi?
Tarımı bilmeyen bir doktor,nereye nasıl neşter vuracağını bilmezse hastayı masada bırakabilir. Yani öldürebilir.
Ülke tarımı can çekişiyor. İthalat kapıları sonuna kadar açılmış, çiftçi plansız, programsız, yarın ne olacağını bilmeden üretiyor. Yüksek girdi maliyetleri nedeniyle ürün fiyatı çoğu zaman maliyeti karşılamıyor. Devletin lütfederek ödediği destekler ise amaçsız, hedefsiz ve zamansız dağıtılan bir para olarak görülüyor. Sadece bugün değil, yıllardan beri tarım önemsenmediği için, tarım sahipsiz olduğu için, tarım bakanı atanırken sektörü bilip bilmemesine bakılmıyor. Koalisyon dönemlerinde içişleri, milli eğitim, milli savunma, bayındırlık, enerji bakanlıkları partiler arasında hep pazarlık konusu olurdu. Koalisyonu oluşturan partilerden hiç biri "tarım bakanı bizden olsun" diye ısrar etmedi. Tek parti hükümetlerinde ise bakanları atayan tek yetkili parti lideri oldu. Lider kimi isterse bakan o olur. Bu nedenle, tarımın ihtiyaçlarını bilen,sorunlarını çözecek,üretimi destekleyecek, çiftçiye sahip çıkacak, ülke potansiyelini ortaya çıkaracak, gelecek 10 yılı, 20 yılı planlayacak bilgili, vizyoner birisi atanmıyor.
Tarım bilgisi, yönetim becerisi, bakanlığı, sektörü tanıyıp tanımaması önemli değil. Önemli olan, kendisini göreve getirenlere sonuna kadar itaat edecek, partinin oylarını artıracak, partilileri bakanlığa yerleştirecek biri olması.
Parti içi ve bölgesel dengeler gözetilerek hangi ilden milletvekili seçildiğine bakılarak atandığı için ilahiyatçı, tıp doktoru, mimar olmasına da bakılmıyor.
Yazdıklarımız, atanan veya önceki bakanlara yönelik kişisel bir eleştiri değil. Sistem eleştirisidir. Tarımın yok sayılmasına, önemsenmemesine yönelik bir tespittir.
Görevden alınan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, büyük bölümü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere bakanlık konusunda deneyimli bir isimdi. Fakat tarımı bilmediği halde tarım bakanı yapıldı. Tarımı bilmiyor diye çok eleştirildi. Bu eleştiriler dikkate alınarak mı görevden alındı? Hayır. Belli lobilerin şikayet ve kampanyası ile, parti içi dengeler gözetilerek görevden alındı.
Faruk Çelik, göreve geldikten sonra bakanlık kadrolarını hızla değiştirdi. Görevden aldığı bürokratların yerine, tarımı bilen, sektörün içinden gelen bir ekip oluşturamadı.Tarımı bilmeyen Bakan, hukukçu Bakan Yardımcısı ve tarımı hiç bilmeyen İş-Kur Genel Müdürlüğü'nden göreve getirilen bir Müsteşar. Karar verici konumundaki tepe yönetimi tarımı bilmeyenlerden oluştu.
Bölge toplantıları ile sektörü dinleyerek konulara hakim olmaya çalışan Faruk Çelik, Milli Tarım Projesi ile bitkisel üretimde havza modeli, hayvancılıkta yetiştiricilik bölgeleri oluşturarak farklı bir bakış açısı getirmeye çalıştı. Fakat, bu projenin henüz uygulama tebliği yok. Yani bakanlık personeli bile projenin nasıl uygulanacağını bilmiyor.
Desteklerle ilgili bazı değişiklikler yapmaya çalıştı. Fakat, ithalatçı politikadan vazgeçemedi. Temmuz ayına gelinmesine rağmen 2017 destekleme kararnamesini çıkaramadan görevden alındı.
Gıda Komitesi'nde yalnız kaldı.Tarımı savunamaz duruma geldi.
En büyük sorunu, tarımı bilmediği için her söyleneni doğru kabul etti. Kimseye "hayır" demedi. Hiç kimsenin memnun olmadığı karmakarışık bir durum oluştu.
İyi bir kadro oluşturamazsa Ahmet Eşref Fakıbaba'yı da benzer bir süreç bekliyor. Bir hafta oldu. Bakan Ahmet Eşref Fakıbaba bürokratlarla gece geç saatlere kadar toplantılar yapıyor. Tarımı, bakanlığı öğrenmeye çalışıyor.
Toplantı yaptığı bu bürokratların büyük bölümü görevden alınacak yerine yeni atamalar yapılacak. Bakanın konuya biraz hakim olması için, en az 6 ay geçecek.
Fakat, tarımın 6 ay beklemeye tahammülü yok. Acil çözüm bekleyen konular var.
- Çiftçi, 2017 Üretim Yılı Tarımsal Destekleme Kararnamesi'nin Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesini bekliyor.
- Fındıkta sezon başlıyor, rekoltenin açıklanarak piyasanın yakından izlenmesi gerekiyor.
- Yaklaşan Kurban Bayramı öncesinde ve sonrasında hayvancılık konusunda önemli kararlar alınacak.
- Gıda Komitesi'nin ithalatı kolaylaştırıcı kararlarının tarıma olası etkilerinin çalışılması gerekiyor.
- Rusya Federasyonu ile devam eden görüşmeler var.
- Almanya ile yaşanan sorunların tarım ve gıdaya etkilerinin analiz edilerek alternatif senaryolar hazırlanması gerekiyor.
Bunlar ilk akla gelenler. Daha pek çok konu var.
Özetle, yeni bakan yeni tarım politikası demek. Aynı partiden de olsa her gelen Bakan, eskisinin projelerini rafa kaldırıyor. Her şeye yeniden başlanılıyor. Bakan kendi kadrosunu, sistemini tam oturturken görevden alınıyor. Ülkenin ve tarımın kaderi bu. Bu kaderin değiştirilmesi gerekiyor. Tarımda bakan değiştikçe değişmeyecek, siyaset üstü bir devlet politikasına ihtiyaç var.