Tarımda uzun vadeli düşünmek

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

Arkadaşımız Ali Ekber Yıldırım, ülkemizin tek gazete tarım yazarı olarak  tarım sorunlarını sürekli olarak dile getiriyor. Bugün gazetemizde yer alan analizinde FAO başta olmak üzere uluslararası kurumların 5 yıldır her fırsatta “önümüzdeki yıllarda gıda fiyatlarının artacağını” belirttiklerini açıklayıp, son dönemde yüksek artış gösteren fasulye fiyatlarının artmasına neden olan üreticilerin üretmek istememelerinin nedenlerini irdeliyor. Ayrıca, son on yıl da bakliyat üretimimiz ve ithalatımızın tablosunu ortaya koyuyor.

Ali Ekber Yıldırım’ın  ortaya koyduğu tabloda nohut ve fasulyede üretimin çok az gerilerken nohut ve mercimek üretiminde büyük düşüş olduğu görülüyor. Buna bağlı olarak bakliyatta son on yılda artan ithalat da tablolaştırılmış durumda. Buna göre kuru fasulyede ithalat iki kat, nohutta 65 kat, yeşil mercimekte 13 kat, kırmızı mercimekte 40 kat artmış.

Türkiye’nin bu ürünlerde üretim artışını sağlayabilecek gücü olduğu biliniyor.

O nedenle bazı tarımsal konulara genel açıdan ve uzun vadeli bakmamız gerekir.1990 yılında toplam tarım alanımız 27 milyon 856 bin hektar iken, 2012 yılında yüzde 28.5 daralarak, 23 milyon 795 bin hektara düşmüş durumda. 2012 yılında bunun 4 milyon 286 bin hektarı, yüzde 18’i ekilmemiş  ya da nadasa bırakılmış . Bu ekilmeyen nadastaki  tarlaların büyüklüğünün 1990’lardan biraz daha az bir büyüklükte olduğu görülüyor.

Başta buğday, arpa, mısır, pirinç  ve şeker pancarı olmak üzere 17 temel üründe üretimde yeterlilik durumuna baktığımızda karşımıza çıkan tabloda üç ürün dışında diğer 14 üründe yüzde 80 ve üzerinde yeterlilikle karşılaşıyoruz. Aralarında buğday, arpa, şeker pancarı, nohut gibi ürünlerde toplam tüketimin üstünde üretime sahip olduğumuz, fazla verdiğimiz görülüyor.

Bu durum bize üç şey söylüyor. Bunlardan biri; azalan tarım alanlarında daha verimli çağdaş üretim yapmamızın önemi ve bunun için teknolojik destekleri geliştirmemizin zorunluğu ve aynı alandan daha yüksek verim almak. İkincisi; nadas dışında ekilmeyen arazi miktarını saptayıp, eksiklik olan ürünlerin bu alanda üretilmesi için yapılacaklar ve desteklerin ortaya konulması. En önemli olan üçüncü konu ise dün de sözünü ettiğim gibi üreticinin hak ettiği geliri elde etmesi için aracılığı azaltacak düzenlemelerin yapılması. Tarımın önemini bilerek uzun vadeli düşünmeliyiz.

 

NOT: Uzun vade önerileri

“Fasulye niye nimet oldu?” yazımla ilgili aldığım e-maillerden birinde bir uzman tarafından “Günü kurtarmanın” yerine, “uzun  vadeli” yapılması gerekenler öneriliyordu. Sizinle paylaşmak  istadim:

“1- İç Anadolu’daki pancar çiftçisini fasulyeyle yeniden buluşturmak zorundayız. Bunun için maddi ve bilimsel teşvik mekanizmalarını kullanabiliriz.

2- Fasulye tohumları inanılmaz karıştığı için tohumda saflığı yaratıp homojen fasulye üretmeliyiz.

3- Teşvik programına Çin’den ithal ettiğimiz senede 10 bin tonluk barbunyayı eklemeliyiz.

4- Türkiye böylece hem kendine yeterli hale gelir. Hem de çevre ülkelerin Irak, Cezayir, Balkanlar ve Güney Avrupa’da rekabetçi fasulye tedarikçisine dönüşürüz.

5- Gümrük vergisi konusunun olumlu yansıyacağını düşünüyorum. Fakat yüzde 20’nin iptali yüzde 20 fiyat düşüşü yaratmayacaktır. Çünkü antrepoda bekleyen, Temmuz 2014’e kadar ithal edilebilecek fasulye yok.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar