Tarımda ithalatın altın çağı
Yedi ay geride kaldı.Henüz 2017 tarım destekleri resmi olarak açıklanmadı. Çiftçi tohumu ekti,gübresini,ilacını atıp büyüttü. Hasadını yaptı. Sattı. Fakat, ekip biçip sattığı ürüne ne kadar destek alacağını bilmiyor. Tarıma verilecek destekler açıklanmazken, 2019'a kadar ne kadar buğday, ne kadar arpa, ne kadar mısır, ne kadar pirinç, kaç baş hayvan, kaç ton et ithal edileceği Bakanlar Kurulu Kararı ile ilan edildi.
Tarımda üretim için, destekleme için, çiftçi için belirsizlikler sürerken, ithalatta çok planlı, programlı bir politika uygulanıyor. Altın çağını yaşayan ithalat için, Bakanlar Kurulu son 1 ayda 3 önemli kararname yayınlandı.
Çiftçiyi cezalandıran kararnameler
İlki 27 Haziran'da yayınlandı.Canlı hayvan ithalatında gümrük vergisi yüzde 135'ten yüzde 26'ya düşürüldü. Kırmızı ette yüzde 225 ile yüzde 100 olan gümrük vergisi yüzde 40'a düşürüldü. Yüzde 130 gümrük vergisi olan 3 üründen buğdayda yüzde 45'e, arpada yüzde 35'e ve mısırda yüzde 25'e indirildi.
Çiftçinin büyük emeklerle yetiştirdiği buğday ve arpayı hasat ettiği bir dönemde. Kararnamenin yayınlanması ile piyasada buğday ve arpanın fiyatı düştü. Çiftçi zararına ürününü satmak zorunda bırakıldı. Üreten çiftçi cezalandırıldı. Bu süreçte, Gıda Komitesi'nde ve Bakanlar Kurulu'nda gümrük vergilerinin düşürülmesine karşı çıkan, zamanlamasını eleştiren Faruk Çelik, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı görevinden alındı. Yerine Ahmet Eşref Fakıbaba getirildi.
İlk kararnamenin yayınlanmasından bir ay sonra 29 Temmuz 2017 tarihli Resmi Gazete'de iki kararname daha yayınlandı. Bunlardan ilk, Et ve Süt Kurumu'na gümrüksüz yani sıfır gümrükle 90 bin ton kırmızı et, 500 bin büyükbaş ve 475 bin küçükbaş olmak üzere 975 bin baş canlı hayvan ithalat yetkisi veriyor.
İkinci kararname ise, Toprak Mahsulleri Ofisi'ne 750 bin ton buğday, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır ve 100 bin ton pirincin yine sıfır gümrükle ithalat yetkisi veriliyor.
Bu iki kararname ne zaman yayınlandı? Yine buğday, arpa ve mısırda hasat devam ederken çıkarıldı. Üretici ikinci kez cezalandırıldı.
Geçen yıl 20 bin küçükbaş hayvan ithal edildiği açıklanmıştı. Şimdi İthalat kararnamesi ile Et ve Süt Kurumu'na 475 bin küçükbaş hayvan ithalatı için yetki verildi. Yani bu ithalatın tamamı gerçekleşirse küçükbaş hayvan ithalatında yüzde 2375 artmış olacak. Geçen yıl 20 bin baş koyun ve keçi ithal eden Türkiye 2018 sonuna kadar neden 475 bin baş koyun ve keçi ithal eder?
Kararnameye bu sayıları yazanlar Türkiye'yi üretimden tamamen koparmak mı istiyorlar? Et ve Süt Kurumu'na verilen 90 bin tonluk kırmızı etin karşılığı 304 bin baş hayvana denk geliyor. Yani, toplamda Et ve Süt Kurumu'na 1 milyon 279 bin baş canlı hayvan ithalat yetkisi veriliyor. Bu ithalat gerçekleşirse canlı hayvan ithalatında Türkiye, sadece Avrupa'nın değil dünyanın da şampiyonu olacak. Geçen yıla göre, canlı hayvan ithalatı en az yüzde 100 artmış olacak.
Başka ülkelerin çiftçisine destek
Çıkarılan kararnamelerle Türkiye ithalat cennetine dönüştürülüyor. Türk çiftçisine çok görülen destek, ithalatla yabancı çiftçilere ödeniyor.
Buna somut bir örnek vermek gerekirse, 2016 Faaliyet Raporu'na göre, Et ve Süt Kurumu 2016'da büyükbaş hayvan, küçükbaş hayvan, tavuk alımı için 2 milyar 21 milyon 745 bin 999 liralık alım yaptı. Bu alımın 1 milyar 400 milyon 663 bin lirası kesimlik, besilik ve kesilmiş büyükbaş hayvan ithalatını kapsıyor. Kuruluş amacı yerli üretimi artırmak, yetiştiricileri korumak ve desteklemek olan Et ve Süt Kurumu, yurt dışındaki üreticileri destekleyip koruyor.
Özellikle 2010 yılından sonra canlı hayvan ve kırmızı et ithalat ofisine dönüşen Et ve Süt Kurumu, ithalatta altın çağını yaşıyor.
İthalat kararnameleri ile enflasyon düşmez, artar
Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, dün "Enflasyon Raporu" nu açıklarken söylediği gibi bu kararnameler Gıda Komitesi'nde alınan kararlar doğrultusunda ve gıda enflasyonunu düşürmek için çıkarılıyor. Fakat, aynı toplantıda Merkez Bankası enflasyon hedefini yüzde 8.7'ye yükseltti.
Kararnamelerle, ithalatla enflasyon inmiyor, inmez. İthalat arttıkça çiftçi ürününü ucuza satmak zorunda kaldığı için üretimden çekiliyor. Üretim azalıyor. Üretim azalınca fiyat yükseliyor. Daha çok ithalata gereksinim duyuluyor. İthalatla enflasyon düşürülemez. Üretimi artırmak gerekiyor.
Kaldı ki, ucuza ithal edilen ürünler tüketiciye ucuza satılmıyor. Tıpkı çiftçiden ucuza alınan ürünlerin tüketiciye ucuza satılmaması gibi. Merkez Bankası, Hazine, Ekonomi Bakanlığının söz sahibi olduğu Gıda Komitesi bilerek veya bilmeyerek teşhisi yanlış koyduğu için tedavisi de yanlış sonuçlar veriyor.
Söylemle uygulamada büyük çelişki var
Hükümet yetkilileri, bürokratlar, devletin resmi kurumları tarım konusu gündeme gelince, 2002'den bugüne kadar üretimde mucizeler yaratıldığı, üretimin şaha kalktığı ifade ediliyor. Fakat, uygulamada ithalat için kararnameler peşi sıra çıkarılıyor. Et ve Süt Kurumu'na, Toprak Mahsulleri Ofisi'ne her yıl daha fazla ithalat yapması için yetki veriliyor. O zaman üretim rakamları yanlış.
Çıkarılan kararnamelerle piyasanın düzenleneceği, fiyat artışının önleneceği ifade ediliyor. Bu da doğru değil. İthalat arttıkça fiyat istikrarsızlığı artıyor. Enflasyon daha da yükseliyor. Geriye bir tek seçenek kalıyor. Türkiye'de tarımda çok güçlü bir ithalat lobisi var. Bakanı görevden aldıracak, bakan atayacak kadar güçlü olan bu lobi, Türkiye'yi üretimden kopararak ithalat cennetine dönüştürüyor. Üstelik, 80 milyon tüketiciyi" dünyanın en pahallı etini tüketiyorsunuz" diye kandırarak.
Özetle, tarımda "Milli Tarım Politikası" adı altında üretimin ve üretenin yani "milli" olanın cezalandırıldığı, ithalatın desteklendiği bir dönemi yaşıyoruz.