Tarımda imkanlar ve tuzaklar

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

 

 

Dünyanın çeşitli bölgelerinde iklim değişikliği ile yaşanan kuraklıklar, Avrupa'da tarım nüfusundan ayrılmalar oldu, tarımsal ürünlerde fiyat artışları meydana geldi. Bu önemli iklim değişikliği olmayan ülkemizde tarımda imkanlara yol açtı. Başka alandaki birikimlerini bu alana yöneltmeleri sonucunu beraberinde getirdi. Ancak, bu imkanların yanı sıra tarım yatırımları konusunda bazı tuzaklar da ortaya çıktı. 
Dünyada tarım alanlarında daralma, sulamada sorunlar söz konusu. İklim değişikliğinin yaratığı olumsuzluklar, yaşanan kuraklıklar var. Avrupa'da güney ülkelerinde İtalya, Fransa İspanya'da tarımda çalışmadan bu alanı terk edenler arttığı için, üretimde azalmalara sebep oluyorlar. Bu durum bizim gibi, iklim değişikliği sorununu henüz yoğun yaşamayan ülkeler için tarımda yeni fırsatlara yol açıyor.
Bu nedenle son dönemde başka alanlarda birikimi olan işadamlarımızın bir bölümünün tarım alanlarına yatırım yapmaları sonucunu beraberinde getiriyor. Bir bölümü şarapçılık ve meyvecilik gibi  alanlara yatırım yapıyorlar. Bir bölümü modern seracılık ile tarım alanına giriyorlar. Bir bölümü hayvancılık sektöründe yeni kredi sisteminin cazibesiyle yatırım yapıyorlar.

Tarımda dünyadaki gelişmeler, iklim değişikliğinin bazı bölgelerde yarattığı olumsuzluklar, yaşanan kuraklıklar, Avrupa'da tarımdan emeğin boşanması, tarım ürünlerinin fiyatlarını artırırken, bizim gibi ülkeler için fırsatlara yol açıyor. Bu açıdan ülkemizde bazı sanayicilerin tarıma yönelmeleri olumlu bir gelişme.

Ancak, gördüğüm kadarıyla iş dünyasının bu tarıma yönelmesinde önlerinde üç tuzak söz konusu:

Bunlardan birincisi parlak gözüken devlet desteklerine bel bağlayarak yola çıkılması. Bunun son olumsuz örneğini Hayvancılık yatırımlarında sıfır faizli kredi olayında gördük. O krediyi alıp hayvancılık yatırımı yapanların, yem fiyatları ve benzeri nedenlerle, karkas et maliyeti 16 liranın altına inemezken, ithal karkas et fiyatı 12 liraya ülkemizde satılabiliyordu. Ve devlet uzun süre ithal et teşviğini sürdürdü, Et Balık Kurumunu da besicilerle rakip yaptı .

İkincisi tarımı bildiğini zannederek, ön etüdünü, fizibilite çalışmalarını yeterince yapmadan tarım yatırımları yapanlar oldu ve hüsrana uğradılar. Meyveciliğe girip aldıkları fidelerden verim almayanlara rastladık. Seracılıkta yaptıkları üretimde pazarlama sorunu yaşayanlar söz konusu oldu. Üretimde istedikleri verimi yeterli teknolojik bilgi donanımıyla yapamadıkları, destek alamadıkları için istenilen sonuçlara ulaşamayanlar olduğunu biliyoruz.

Üçüncüsü dünyada rekabetçilikte önemli olan ölçeklere ulaşılması için bizim mirasla parçalanmış alanlarda yaptığımız tarım yeterli olmuyor, alanlarımız küçük kalıyor. Meraların özel sektör elinde olmaması ve bakımsızlığı hayvancılığın pahalı olan yem sistemine dayanması sonucunu beraberinde getiriyor.

Son dönemde Tarım ve Hayvancılık bakanlığının önemli araştırmalarla sistemi islah etmesi çalışmalarına karşın, hala ülkemiz coğrafyası endüstriel tarım, hayvancılık, sebze ve meyvecilik için yeterince uluslar arası rekabete uygun bir ortam yaratabilmiş değil. Yurt içindeki yoğun nüfus bir imkan yaratsa da, hala Şili'den ithal edilen elma, Kostarika'dan gelen muz ülkemizde üretilenlere daha baskın ve rekabetçi olarak pazarımızda yer buluyor.

Tarımda ortaya çıkan imkanlar iş dünyasından bazı kişileri bu alanda yatırıma iterken, tuzakların neler olduğunu görerek hareket edilmesi gerekiyor. Ayrıca, devletin teşviklerle bir yandan yatırımcılara imkan yaratırken bir yandan da onları zora düşürecek ithal kararları almaması, tarım için her alanda yapılması gereken gelişmelere el atması zorunluluk olarak ortaya çıkıyor.   
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar