Tarımda bir rapor, bir analiz

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

Sanayiide petrol ve elektrik, tarımda sivri biber... Lütfen, sivri biber deyip geçmeyelim.. Zaman zaman aylık enflasyon artışlarının "azmettiricisi" olarak haber başlıklarını süslediğini unutmayalım! Hani, çok da masum sayılmaz: Temmuz ayında en fazla zam gören tarım ürünleri arasında yüzde 29 küsur ile ilk sırada.

Fakat, bu kez "enflasyonun azmettiricisi" o değil. Bir süredir Merkez Bankası'nın "iddianamesinde" enflasyon şebekesinin elebaşıları olarak gösterilen petrol-doğalgaz-elektrik üçlüsü TÜİK'in "fezlekelerinde" de aynı sıfatla yer almaya başladı. Arada gıda da var; ama, dikkatinizi çekiyordur, o şu sıralar "fer'i -ikincil- fail" konumunda.

Enflasyon bu, düşer de çıkar da... Düştüğü zaman "kul işi" olur, "başarı" başta elbet hükümet olmak üzere kapanın elinde kalır. Çıktığı zaman ise "zanlıları" ara ki bulasın. İşe o vakit gelsin sivri biber, domates, hatt... hıyar; olmadı petrol, gaz, elektrik...

Tabii, yanlış anlaşılmasın: Bunları söylerken enflasyon "problematiğinin" karmaşık iktisadi geometrisini göz ardı ediyor değiliz. Tam aksine, sırasında sivri biber bile enflasyon tetikçileri arasında yer alabiliyorsa; petrol, gaz, elektrik gibi birbirine iç içe bağımlı, fakat birbirini "yukarıya doğru" sürekli tahrik eden "kontrolden çıkmış" bir fiyat yapılanması haydi haydi yer alır.

Ne var ki, enflasyonun karmaşık iktisadi geometrisi temelde ekonominin genel sektörel yapısındaki çarpıklıkların genel fiyat düzeyine yansıması değil mi? Yani, kısaca "düzgün" yapılanmış, gelişkin, kurumsal ekonomilerde enflasyon esas olarak neden düşüktür de, Türkiye gibi daha sanayi envanterini çıkaramamış, tarımını Tanrı'ya ve doğaya emanet etmiş bir ekonomide vahim fiyat istikrarsızlığı unsurudur?

İsraf ve verimsizlik

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar'ın 27 Temmuz'da bir basın toplantısıyla açıkladığı raporun adı "Tarımda İsraf ve Verimsizlik". Verimlilik kavramının genel arz-talep dengesi ve fiyat mekanizması üzerindeki belirleyici etkilerini bir tarafa koyarak, rapordaki tespitlere bakalım ve tarım sektörünün perişan halini görelim:

Türkiye 6 milyon hektar arazi ormanlık veya mera. Ama, bu alanlarda "işlemeli" üretim yapılıyor. Verimli tarım topraklarıysa yerleşim ve sanayi alanı olarak harcanmış. 2004 yılında 2.8 milyon hektara ulaşan yerleşim ve sanayi alanlarının 400 bin hektarı verimli tarım arazisi.

Tarımda yıllık toplam bitkisel üretimin yüzde 25'i hasat, taşıma, depolama ve tüketim aşamalarında kayboluyor. Kaybın yüzde 60'ı hasat ve depolama aşamalarında meydana geliyor. Üretim-tüketim hattında bu kayıpların ekonomik değeri 2006 yılı itibariyle 13 milyar YTL.

Sektörde tohumluktan sulamaya, ilaç kullanımından zirai mücadeleye kadar uzanan büyük kurumsal sorunlar var. Sulamadaki yetersizliğin yol açtığı üretim kaybı 2 milyar YTL. Sadece hastalıkla mücadele yetersizliğinin hayvancılıkta yarattığı ekonomik kayıp 2.7 milyar YTL.

Rapor bu sütuna sığdırımayacağım çok sayıda sorun içeriyor. Sonuç ise çarpıcı: Tarımdaki israf, verimsizlik, ana sorunların çözülmemesi gibi nedenlerin Türkiye ekonomisine maliyeti 65 milyar YTL. Hadi dolara vuralım, 54 milyar dolar. Bir de, "tarım ülkesi" özelliğini sanayileşmeye haddinden fazla feda eden Türkiye'nin yıllık ihracatı 2-2.5 milyar doları geçemezken, Türkiye'nin yüzde 7'si kadar tarım arazisine sahip Hollanda 42 milyar dolarlık ihracat yapabiliyor.

Akademik analiz            

ODTÜ'lü üç akademisyenin: Erol Çakmak, Hasan Dudu ve Nadir Öcal'ın "Tarım Sektöründe Etkinlik" analizi (TEPAV yayını-Ocak 2008), TZOB'un "israf ve Verimsizlik" raporunu doğrulayan bilimsel veriler sunuyor. Analizin temel argümanlarından birisi özetle şu:

Tarım üretimini doğal kaynakların kullanımını zorlayarak artırmak mümkün değil. O dönem kapanıyor. Şimdi, doğal kaynakları daha etkin kullanarak tarımsal etkinliği artırmak ve bunu üretim artışının temeli haline getirmenin zamanı.

Bir diğer argüman da şu: Türk tarımı orta vadede AB müzakereleri, ikili ve uluslararası dış ticaret anlaşmalarının artan baskısı nedeniyle rekabette zorlanacak. Bu zorluğu aşmanın yegane yolu tarımsal üretim etkinlik temelinde geliştirilerek çiftçinin rekabet gücünün artırılması.

Analiz, akademik bulguları ve yorumlarıyla tarım sektörü konusunda yerleşmiş bazı "ön yargıları" sarsacak nitelikte. Bunlar arasında şu meşhur "tarımsal nüfusun toplam nüfus içindeki payı çok yüksek, fazlalığı başka sektörlere kaydırmanın yollarını bulmalıyız" ön yargısı geliyor. Analizde özetle şu söyleniyor:

"Tarımda istihdamın fazla olması etkinlik bağlamında ele alındığında yapılacak politika önerisi, bu insanların mekansal olarak yer değiştirmesi (göçe mecbur bırakılması) değil, kırsal alanda tarım dışı alternatif iş alanları yaratmaktır. Bu politika sorunun çözümü için gerekli ve yeterlidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013