Tarıma da KGF şart (2)…

Ferit Barış PARLAK
Ferit Barış PARLAK AYRINTI [email protected]

Otoritelerce dünyanın en önemli elektronik fuarı olarak gösterilen İFA Berlin 2010'un açılış törenini takip ettim önceki gün Berlin'de.

Elektronik ürünlere olan talebin yıllar itibariyle yükseldiğini, Ar-Ge çalışmalarının son hız devam ettiğini, yeni teknoloji ürünlerde hayal dünyasının dahi aşıldığını görmek umutlandırdı kriz döneminde.

* * *

Messe Berlin Direktörü Christian Göke'nin, "Tüketicileri alışverişe yönlendiren üç ana etkenden söz edebiliriz; bunlar gelir, arzu ve bakış açısıdır. Gelirine, düzenli Avrupa piyasasına, yatırımcısına, üreticisine, satıcısına, yöneticisine güvenen tüketici, alış verişe yönelmektedir." şeklindeki görüşü ise Türkiye gerçeğine dönmemi sağladı.

Gelir, üretici, satıcı üçgenindeki sorun yumağı etkisinin, rekabet şansımızın en yüksek olduğu ve bizi geleceğe taşıyacak sektörlerde dahi görülmeye başlaması gerçeğine.

* * *

Geçtiğimiz hafta, tarımsal kredileri yazdık.

Krediye ulaşımda, sorunların büyüklüğünü anlattık.

"Tarıma da 'kredi garanti fonu' gibi bir yapı şart" dedik.

İsabet olmuş.

Gerçek ve konunun uzmanı girişimcilerden yoğun telefon aldık.

Krediye ulaşımdaki sorunları tam anlamıyla anlatabildiğimizi sanmıştık ama yanıldık.

Sorunların daha da büyük ve karmaşık olduğunu dinlerken, buzdağının sadece bir bölümünden haberdar olduğumuzu anladık.

* * *

Anlatılanları anlatmadan önce, sanırım bir önceki yazımdan paragraflar alarak olayı tekrar özetlemem gerekecek:

Yıllardır, "Hayvancılıkta geriye gidiyoruz…" dedik/dendi…

"Tarımda geriye gidiyoruz…" dedik/dendi…

Hükümetler cevap verdi:

"Kredi hacmi arttı!"

"Bu kadar kredi olanağı, hiçbir hükümet tarafından sağlanmadı!"

* * *

Artmasına arttı hacim ama tuhaftır, hacim arttıkça geriye gidiş hızlandı.

Bunun nedeni sorgulanmadı.

Sorgulayan da 'bertaraf' edildi; edilmeye çalışıldı.

* * *

Hollanda'da yaşayan, büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ile uğraşan, bayram nedeniyle Türkiye'de bulunan bir büyüğüm anlattı geçtiğimiz hafta:

"5-6 kişiyle küçük bir kooperatif kurduk Hollanda'da. 100 başla başladık. 7 yılda 3 bin 500 başa çıktık. Büyümemizde devlet desteği en büyük neden."

"Türkiye'de de devlet desteği var. 2 yıl ödemesiz 5 yıl vadeli kredi veriyorlar. Bazı yatırımlara hibe de var. Arazi de var. Pazar da var." dedim.

"Araştırdık o konuyu..." deyip devam etti, "Kredi için teminat isteniyor. Belli yani kredinin gideceği yerler. Hayvancılığı değil, birilerini geliştirmek istiyorlar. Bu kadar verimli alana, bu kadar verimsiz yönetim, yazık. Türkiye bu duruma düşmemeliydi, düşürüldü."

* * *

Geçtiğimiz yıl canlandırılan Kredi Garanti Fonu (KGF) takip ettiğim kadarıyla, ağır aksakta olsa başarılı çalışmalara imza atıyor.

Ancak sisteme tek başına hizmet veremeyeceği de hissediliyor.

Bu nedenle tarım ve hayvancılık gibi Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek bir alanda hizmet verecek, uzman bir Tarım KGF'nin kurulması aciliyet arz ediyor."

* * *

Yazıdan sonra anlatılanlar:

"Kredi tutarının 1.5 katı teminat isteniyor."

"Teminat gösterecek o kadar varlığımız olsa kredi almadan yatırım yapabiliriz."

"İşe göre kredi değil de, krediye göre iş modası var. Türkiye'yi de bu düşüncedeki insanlar ve her türlü imkanı sadece bu düşüncedeki insanlara sağlayanlar geriye götürüyor."

"Yatırım yaparız. O kolay. Sonrası problem. Yatırımın ardından ne olacağı belli değil. Aniden ithalat serbest bırakılabilir mesela. Bu yatırımcı için yıkım olur. Uzun vadeli plan ve politika yok. Bu nedenle güvenip yatırım yapamıyoruz."

"Uzun vadeli planlar sürekli deliniyor. Karar alınıyor, 3 ay uygulanıyor, sonra tam tersi yönde bir karar alınıyor. İlk karara inananlar batıyor."

"Kredi alan gerçek çiftçiler ise denetimsizlik nedeniyle yanlış yönleniyor. Örneğin damlama sulama yöntemi. Vahşi sulamadan kurtulmak amacıyla önerilen bu sistem için kredi alanlara, 1 dönüm için 1 hektarlık damlama sulama yatırımı yaptırıldı. Hem kaynaklar heba edildi, hem vahşi sulama önlenemedi, arttı."

* * *

Tüm bu veriler ışığında Göke'nin, "Tüketicileri alışverişe (Dolayısıyla girişimcileri yatırıma, üreticileri de üretime…) yönlendiren üç ana etkenden söz edebiliriz; bunlar gelir, arzu ve bakış açısıdır. Gelirine, düzenli Avrupa piyasasına, yatırımcısına, üreticisine, satıcısına, yöneticisine güvenen tüketici, alış verişe (Dolayısıyla girişimci yatırıma, üretici de üretime…) yönelmektedir." şeklindeki tespitini Türkiye açısından değerlendirdiğimizde, sonuç ne olur?!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Refleks (2) 27 Ağustos 2024
Refleks 26 Ağustos 2024
“Durduk yere” mi oldu? 21 Ağustos 2024