Tarım yazarlığında 20 yıl...
DÜNYA Gazetesi'nde tarım yazarı olarak ilk yazım 31 Temmuz 1996'da yayınlandı. O günden bu yana 20 yıl geçti. Tarımı 20 yıldır yakından izleyen gazeteci olarak bir muhasebe, değerlendirme yapmak yerinde olacaktır.
Tarım yazarı olmak gibi bir düşüncem, planım yoktu.Tarım yazmamı isteyen, beni bu alana yönlendiren ve destekleyen gazetemizin kurucusu Nezih Demirkent oldu. Bu nedenle Nezih Bey'in ne denli uzak görüşlü olduğunun en başta altını çizmek gerekiyor.
Nezih Bey, tarım yazmamı istediğinde çizdiği bir tablo bir gelecek vizyonu vardı. "Uzman gazetecilik gelecekte daha çok önem kazanacak. Bir alanda uzmanlaşmak gerekiyor. DÜNYA Gazetesi olarak buna öncülük yapacağız. Tarım, Türkiye için çok önemli. Gelecekte daha da önemli olacak. Senin tarım konusunda yazı yazmanı ve uzmanlaşmanı istiyorum. Tarımda uzmanlaşırsan bu konuyu en iyi bilen gazeteci olursun. Diğer gazeteciler, televizyonlar, herkes sana danışacak. Bunu başaracağına inanıyorum. Ben de sana destek olurum" demişti.
Ana fikrini özetleyerek paylaştığım ve yaşamımı değiştiren, yön veren o konuşmanın Nezih Bey'in ne kadar uzak görüşlü, vizyon sahibi olduğunu gösteriyor. Nezih Bey, 20 yıl önce ne söylediyse hepsi gerçekleşti. O'nun uzak görüşlülüğü benim tarım yazarı olmamı sağladı. Nezih Demirkent'i ve tarım yazmamı istediğinde bana örnek gösterdiği tek tarım yazarı olan ve o dönem Cumhuriyet Gazetesi'nde "Çiftçi Dostu" köşesinde tarım yazan ustam Sadullah Usumi' yi saygı ve özlemle anıyorum.
Geçen 20 yılda her alanda olduğu gibi tarımda da çok önemli gelişmeler, değişimler yaşandı. Fakat, bu 20 yılda değişmeyen tek şey, Türkiye'de tarımın yeterince önemsenmemesi oldu. Bir çok hükümet, başbakan, bakan geldi, geçti. Hiç bir hükümet döneminde tarım önemsenmedi. Daha doğrusu hak ettiği önemi göremedi. Hükümetlerin öncelikli konuları arasına giremedi.
Genellikle tarım sektörü ekonominin sırtında bir yük olarak görüldü. Enflasyonun sorumlusu olarak takdim edildi. Köy ve köylülük hep küçümsendi. "Domates üreterek, patates üreterek kalkınma olmaz" denildi. Kalkınma ve büyüme sadece sanayileşme ile turizm ile sağlanabileceği düşünüldü. Bu nedenle tarım alanları daraldı. Ovalar, sulak alanlar, verimli tarım toprakları adeta talan edildi.
Tarım ve kırsal kesim bir popülizm alanı olarak görüldü. Seçimden seçime hatırlanan, seçim dönemlerinde yüksek destek verilerek oy alınan bir kesim olarak algılandı. Devlet destekleri, hibe ve krediler genel olarak amacına uygun kullanılamadı.
Ülkenin tarımsal potansiyelini harekete geçirecek, devlet politikası niteliğinde sektörün tümünü kapsayıcı orta ve uzun vadeli bir tarım politikası, vizyonu hiç olmadı. Sürekli olarak "sorun çözme" odaklı bir politika benimsendi.
Geçen 20 yılda aile çiftçiliği, geçimlik tarım yapanların bir bölümü tasfiye oldu. Tarımı bilenler, tarım kültürü ile yetişenler sektörün dışına itilerek kent varoşlarına göçe zorlanırken, tarımı bilmeyen ancak, kendi kaynakları veya devletin düşük faizli kredileri ile sektör dışından tarıma yatırım yapanların sayısında ciddi artışlar oldu.
Tarımsal yapıdaki değişime bağlı olarak, Türkiye tarımsal üretimde, dış ticarette, ürün bazında ve bir çok alanda 20 yıl öncesine göre çok farklı bir yerde. Üretimi artan ve dışa bağımlılığı azalan ürünler olduğu gibi, Türkiye'nin kendi kendine yeterliliğini kaybedip tamamen dışa bağımlı hale geldiği ürünler de var.
Bundan 20 yıl önce, Türkiye ürettiğinden çok daha fazla mısır ithal ediyordu. Bugün de ithalat var. Fakat üretimde de ciddi artışlar sağlandı. Benzer bir yapı çeltikte, pirinçte yaşandı.
Bu dönemde bir çok üründe Türkiye kendine yeterli olma vasfını yitirerek büyük oranda dışa bağımlı hale geldi. Bakliyat ürünleri kuru fasulye, nohut, mercimek bu konuda akla gelen ilk ürünler. Pamukta ihracatçı konumdan ithalatçı konuma geldi. Tütün üretiminde büyük ölçüde çekildi ve ihtiyacının önemli bölümünü ithalatla karşılar oldu.
En olumsuz tablo ise hayvancılıkta yaşandı. 1980'li yıllarda Ortadoğu'nun canlı hayvan ve et tedarikçisi olan Türkiye, dünyanın öbür ucundan Uruguay'dan, Avustralya'dan, Avrupa'dan canlı hayvan ve hayvansal ürünleri ithal eden ülke konumuna geldi.
Tarım Yasası, Tohumculuk Yasası, Çiftçi Kayıt Sistemi gibi bazı önemli yasal düzenlemeler yapıldı. Bu düzenlemelerin bir bölümü ülke tarımına ivme kazandırırken bazıları tarımsal yapının bozulmasına, yabancı şirketlerin egemenliğini artırmaya yol açtı.
Bütün bu konuları somut verilerle, haber veya köşe yazısı olarak 20 yıldır yazıyoruz. Sektöre katkıda bulunmaya, gördüğümüz yanlışları, sorunları dile getirmeye çalışıyoruz. Doğru bildiklerimizi ve bilgiye dayalı olarak yazmaya özen gösteriyoruz. Hiç bir partinin, grubun veya kişinin adamı olmadan, tarımı partiler üstü bir anlayışla ele almayı görev bildik. Bu nedenle, her partiden, her görüşten okurlarımız, dostlarımız var.
Geçen 20 yılda tarım gazeteciliğinde de önemli gelişmeler yaşandı. Ulusal medyada tarıma ilişkin haberlere daha çok yer verilmeye başlandı. Sektörün yakından izlediği tarım konusunda yayın yapan televizyonlar kuruldu. Tarım dergileri, internet siteleri yaygınlaştı. DÜNYA Gazetesi olarak her hafta yayınladığımız tarım sayfasının yanı sıra 5 yıldan beri 4 Mevsim Tarım Dergisi ile sektörün nabzını tutarak, sorunları, gelişmeleri yansıtıyoruz.
Tarım konusunda duyarlılığı ile örnek olan ve her zaman desteğini yakından hissettiğim gazetemizin Yönetim Kurulu Başkanı Didem Demirkent, Başyazarımız Osman S. Arolat, Genel Yayın Yönetmenimiz Hakan Güldağ ve gazetedeki tüm çalışma arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler. En büyük teşekkürüm ise 20 yıldır yazıları okuyan, tartışan, bilgilerini paylaşan siz değerli okurlarımıza. Nice yıllar hep birlikte tarımın hizmetinde olmayı sürdürmek dileği ile bereketli, sağlıklı ve mutlu yıllar dilerim.