Tarım ve hayvancılığı eksik bilgilerle tartışıyoruz

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Tarım ve hayvancılığın çok önemli sektörlerden biri olduğunu söylememiz bile gereksiz. Bu önemli üretim alanını geliştirmek için yapılan tartışmaları epey zamandır izliyorum. Kendi bakış açımdan gözleyebildiğim bazı eksik yönlerimizi paylaşacağım.

Diğer üretim alanlarında olduğu gibi tarım ve hayvancılık sektörünün sorunlarını da, “sistem ve sistemlerin sisteminin işleyişi” bağlamlarıyla ele almıyoruz. O anda öne çıkan sorunu, tamamen kendi çıkarımıza ve bilgi düzeyimize odaklayarak, sığ ve kısa dönemli bir anlayışla irdeliyoruz. Sınır ticareti nedeniyle ülkemize çok miktarda ceviz girişi oluyorsa, sınır ticaretin kısıtlanmasının sorunu çözeceğine inanıyoruz. Kaçak et girişinin hızlanması durumunda, gümrüklerin sıkı kontrol edilmesine umut bağlıyoruz. Ülke cografyasının, fiziki sınırların, söz konusu ürünlerde fiyat maliyet dengelerinin, gerekli arzı yaratmada kaynak tabanlı olanak ve kısıtlarımızı, daha bir düzine değişkenin uzun dönemli etkilerini tartışmalarımızın kapsam alanına sokamıyoruz.

Fayda-maliyet analizleri

Tartışmalarımız “nokta bazlı” sistem ve sistemlerin sitemi bağlamından kopuk olunca, gerekçelerimizin sağlamlığı, yaygınlığı ve derinliği de eksik kalıyor; uzlaşmaya dayanan meşruiyet temelini sağlam bir iddia üzerine oturtamıyoruz. Tartışmaları dayandığı düşünceleri, “tarım ve hayvancılık stratejik ve hassas sektördür” gibi çok genel ve kategorik kavramlara dayandırıyoruz. Süt ve sütlü mamüller ihracatını tartışıyorsak, kamu otoritesinin kararlarının sihirli bir değnek gibi sorunu çözeceği algısı ağır basıyor. Bugüne kadar katıldığım, hamsi avından iç su balıkçılığına, ceviz üretim sorunlarından zeytinciliğimize, büyük ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinden yonca üretimine sektörün bileşenlerine ilişkin toplantılarda kendi adıma “işte böyle olmalı” diyebildiğim bir “fayda maliyet analizine” dayalı gerekçeli açıklamalara sıklıkla rastladığımı söylersem kendimi yanıltmış olurum.

Sektörün bileşenlerinde fiyat maliyet dengelerini hesaplamak için yaptığım saha araştırmalarında, alışkanlıkla yönetimden analizle yönetime geçişin temelini oluşturan düzgün bir “kayıt sistemine dayalı açıklamalara” çok sınırlı rastlıyorum. Tartışmaya katılanlar, AB ülkeleri ve diğer rakiplerdeki doğrudan ve dolaylı “desteklerden” sıkça söz ediliyor ama kaynak göstererek ayrıntılı ve inandırıcı karşılaştırmalar da yeterince yapılmıyor. “Bizde enerji çok pahalı, bizim fiyatlarımız düşük, yem fiyatlarımız yüksek gibi anlatımların somut verilere ve eşdeğer örneklere dayalı analizlere” olması gereken kadar rastlanılamıyor. Analizler  ya çok eksikli oluyor ya da hiç ortaya bilgi eksikliği, anlatımların meşrulaştırıcı gücünü zayıflatıyor.

Net döviz katma değeri

Tartışmaları yöneten yazılı ve sözlü medya mensuplarının konuyla ilgili ayrıntı bilgisi eksikli nedeniyle, strateji konseptine dayalı meşruiyet iddiaları güçlü bir biçimde ortaya çıkarılamıyor. Manşetlik ve reyting yaratacak ifade arayışı ya da ön hazırlık yapmama nedeniyle sığ tartışmaların akışına kapılma olgusu, toplantıların verimini önemli ölçüde düşürüyor.

Çok temel argümanlardan biri, hayvancılık sektöründeki süt, sütlü mamüller ve et üretiminin çok “yüksek katma değer” yarattığı iddiasıdır. Bu iddia, yem girdilerinden tarım araçları üretimi ve araçlarda kullanılan yakıta, ilaç girdilerinden gübrelere, taşıma araç gereçlerinin dış bağımlılıklarına,uzanan bütünsel bir analizle  “tarım ve hayvancılıkta net döviz katma değerinin” ne olduğunu açıklayan analizlere dayalı gerekçelerini zenginleştiren değerlendirmelere de olması gereken düzeyde rastladığımızı söylersek  kendimizi yanıltmış oluruz.   

Hiç tartışma yapılmayan yerde tartışmaların  eksikli de olsa yapılmasını önemsiyorum. Tartışmaları önemsiyorum ama eğer “tartışmaların niteliğini” artırmazsak, bir kısır çekişmenin kısır döngüsünde gereksiz emek, zaman ve kaynak harcarız.

Taleplerimizin inandırıcılığı

Tarım ve hayvancılık konusunu tartışırken, bilim ve teknolojinin “bitki ve hayvan performansını” nasıl etkilediğini analiz etmeliyiz. Ulaşabilirlik ve erişebilirlik  olanaklarının artmasının yarattığı küresel ticaretin “rakip ve müşteri algısındaki değişmeyi” içselleştirmeliyiz. Ülkemiz coğrafyasının yarattığı “olanak ve kısıtlar” hakkında net bilgi sahibi olmalı, ezberlerimizin zincirlerini kırmalıyız. Üreticiler olarak “örgütlenme düzeyimizi” ve “işbirliği kültürümüzü” ve bu iki etkenin “rekabet gücümüz” üzerindeki etkilerini sorgulamalıyız. Kâr marjlarının düşmesi ve  sabit maliyeti yüksek üretim alanlarında “konsolidasyon ve  ölçek ekonomisi” gelişmeleri karşısında  tavrımızı netleştirmeliyiz. Daha bir dizi “temel eğilimi” dikkate almadan tarım ve hayvancılık alanında taleplerimiz inandırıcı olamaz, “öngörü ve önlemlerimiz” de sorunlarımızı çözemez.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar