Tarım üvey evlatlıktan kurtulamıyor…

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

Tarımla ilgili son haberleri okuduğumda, tarımsal rakamlara baktığımda, ‘tarım üvey evlat durumundan kurtulamıyor’ diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu günde böyle düşünmeme yol açan bazı haberlerden söz etmek istedim.

3 Mayıs-30 Haziran arasında sıfır gümrüklü 100 bin ton ayçiçeği tohum ithalatı haberi konusunda başta yazarımız Ali Ekber Yıldırım değerlendirmesini ve ziraat mühendisleri odalarının eleştiri taşıyan basın açıklamalarını okuyunca ‘tarım üvey evlatlıktan kurtulamıyor’ düşüncesini bir kez daha yaşadım.

Ziraat Mühendisleri Odası’nın basın bildirisinde 2018 yılında ayçiçeği tohum ithalatına 361 milyon dolar ödenmişken, bu yılın ilk üç ayında bir yıl öncenin toplam ithalatının yüzde 36’sı seviyesinde 130 milyon dolarlık ithalat yapıldığı bilgisi TÜİK verilerine dayanılarak ortaya konuluyor. Türkiye’de tarım ekim alanlarında daralmanın, üreticilerin girdi maliyetlerinin yüksekliği ile kazanç elde edemedikleri biliniyor. Bu durum, ülkemiz için çok önemli olan yağlı tohumda her geçen yıl artan bir ithalata neden olduğu ortaya koyuyor. 2015 yılında 340 bin ton ithalat yapılmışken, 2018 yılında bu iki katından fazla 717 milyon tona yükselmiş durumda. Bu yılın ilk üç aylık verileri de ithalat artışının süreceğini gösteriyor.

Adana milletvekili Ayhan Barut ise pamukta yaşanan soruna değiniyor. Bakanlığın çiftçiye dönüm başına 650 kilo üretim için ödediği primi 500 kilograma indirilmesi konusunu gündeme getiriyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a bu konunun nedenin ne olduğu konusunda soru yöneltiyor. Çiftçinin tarım teşkilatına 600-700 kiloluk teslim ile müstahsil makbuzunu aldığı dönemde, destekleme prim miktarının 500 kiloya düşürülmesinin çiftçinin hakkını gasp anlamına geldiğini ve düzeltilmesi gerektiğini istiyor. Barut ayrıca, pamuk ithalatına yıllık 2 milyar dolar ödenmesi konusunun da, bu tür uygulamalarla birlikte, çiftçiyi ekimden caydırıcı etki yarattığını söylüyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tarımda reform içerecek, Tarımda Milli Birlik Projesi’ni yerel seçimler sonrası açıklayacağı haberleri duyurulmuştu. Ali Ekber Yıldırım, bu projenin özel bir şirkete hazırlattırıldığını, bakanlık bürokratlarının bile haberlerinin olmadığını yazdı. Projede sorunların birçok yönüyle doğru saptanmasına ve tarımdaki durumun yetersizliğinin ortaya konduğunu bilgisini verdi. Buna karşın, çözüm için ortaya konan Milli Birlik Kooperatifi’nin kuruluşunu yanlış olarak değerlendirdi. Kurulacak yapıda yüzde 50 payın oluşturulacak holdinge verilirken üretici çiftçiyi dışarıda tutmasının yanlışlığını ortaya koydu. Yıldırımın bu açıklayıcı ve eleştirel yazısı bakanlık bürokrasisini de harekete geçirince, Tarımda Milli Birlik Projesi’nin açıklanması sonbahar aylarına ertelendi.

Bu ve benzeri bütün açıklamalar ve tarımda olumsuzluklarını ortaya koyan rakamlar; bana “tarım üvey evlatlıktan kurtulamıyor” dedirtiyor.

Bunun için Tarımda Milli Birlik Projesi hazırlığının giriş bölümünde verilen, tarımdaki yetersizliği ortaya koyan rakamlara değinmenin bu düşünce için yeterli olduğuna inanıyorum. Yer alan bilgileri sizlerle de paylaşmak istiyorum:

*Tarımda büyüme son yılarda ülke büyümesinin yarısı seviyesinde.

*2010’da GSMH içinde yüzde 9 olan tarımın payı her yıl gerileyerek 2018’de yüzde 5.8 seviyesine inmiş durumda.

*Tarımdaki üretim değeri 2010’dan bu yana 10 milyar dolar azalmış.

*Aynı dönemde tarımın istihdamdaki oranı yüzde 23.3’ten yüzde 17.3’e inmiş.

*2018’de 17 milyar tarımsal ürün ihraç edilirken, 16 milyar dolar ithalat yapılmış.

İşte bu tarımsal manzara tarımda reform gerekliliğini ortaya koyuyor. Ama buna çare özel bir şirkete hazırlatılan bir reform programı olamaz. Reformun içeriği ancak tarımda eli taşın altında olan üretici çiftçilerle hazırlanabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar