Tarım ürünlerinde müdahale alımlarının önemi
Türkiye'de çiftçi olmak zor. Mazot, gübre, tohum, ilaç, işçilik gibi birçok girdinin fiyatı yüksek. Bu nedenle yeterli kaynağı olmayan çiftçi, borçlanarak üretim yapmak zorunda. Sorun sadece yüksek girdi fiyatları değil. Tarımsal üretim genellikle açık alanda yapıldığı için iklime bağlı olarak ciddi riskler taşıyor. İklim değişikliğinin etkisi ile artan oranda aşırı yağış, don, dolu gibi felaketler tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor.
Bütün zorlukları yenerek üretim yapan çiftçi, hasat zamanı geldiğinde ürününü satarak borçlarını kapatmak ve bir yıl boyunca geçimini sağlayacak parayı kazanmak zorunda. Ürünün fiyatı maliyetin altında kalırsa zarar eden çiftçi borçlarını ödeyemez. Üretime devam edemez.
Tarımsal üretimin devamlılığı, sürdürülebilir olması için devlet desteğine ihtiyaç var. Bir kaç istisna dışında her ülke tarıma belli oranlarda destek sağlar.
Türkiye de tarıma doğrudan ve dolaylı destek veriyor. Doğrudan destek, her yıl bütçeye konulan belli bir kaynağın doğrudan çiftçilere ödenmesidir. Örneğin, 2018 desteklerinin ödenmesi için 2019 bütçesine konulan kaynak 16.1 milyar liradır.
Ayrıca, müdahale alımları, düşük faizli kredi ve benzeri dolaylı destekler var. Bazı ürünlere yönelik devlet müdahale alımları en yaygın olanı. Devlet, Toprak Mahsulleri Ofisi, Et ve Süt Kurumu gibi müdahale kurumları aracılığıyla çiftçiden ürün alımı yapar. Bunun için müdahale alım fiyatı açıklanır. Bu uygulama ile bir anlamda piyasaya "referans fiyat" deklare edilir.
Alım fiyatı, aynı zamanda ürün fiyatının düşürülmesine karşı çiftçiye bir garanti sunar. Toprak Mahsulleri Ofisi, buğday fiyatı açıklayarak, üreticiye "fiyat düşerse bana getir ben alırım" garantisi verir.
Alım fiyatları ne kadar gerçekçi?
Alım fiyatının açıklanması kadar, ne zaman açıklandığı, ürün alım kriterler, ödeme zamanı çok daha önemli. Piyasadan yeterli miktarda ürün almıyorsanız, ödemeleri zamanında yapmıyorsanız, çiftçinin ürününü değerinde satacağı bir piyasa oluşturamıyorsanız fiyat açıklamanın bir yararı olmaz.
Toprak Mahsulleri Ofisi, Ahmet Güldal'ın Genel Müdür olmasından sonra, alım yapacağı ürünlerde fiyatı hasat öncesinde belirleyerek açıklamaya özen gösterdi. Bu uygulama genel olarak olumlu karşılandı.
Hasat döneminde yoğun bir arz olduğu için fiyat düşüyor. Bu nedenle Ofis'in önceden fiyat açıklaması önemli.
Bu yılki uygulamalara bakıldığında, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin belirlediği alım fiyatlarını bazı ürünlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bazılarında Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli açıkladı.
Fındık fiyatı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 26 Temmuz 2019'da açıklandı. Giresun kalite fındığın fiyatı kilo başına 17 lira, Levant kalite fındığın kilosu 16.5 liradan alınacağı ilan edildi.
Hasat başladıktan sonra Toprak Mahsulleri Ofisi piyasaya girerek ürün alımına başladı. Piyasada "Ofis'in yeterli deposu yok, parası yok, ödemeye yapamayacak" denilerek spekülatif söylemlerle fındık fiyatı 13.5 liraya kadar düşürüldü. Toprak Mahsulleri Ofisi para ödemeye başlayınca fındık fiyatı 14 liranın üzerine çıktı. Bu günlerde fiyat 14.5 ile 15 lira arasında seyrediyor. Buna rağmen açıklanan fiyatın altında.
Kuru üzüm fiyatını Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli kilo başına 10 lira olarak açıkladı. Piyasa fiyatı 8.5 lira civarında.
Devlet alımı olmamasına rağmen Bakan Pakdemirli ayçiçeği alım fiyatını ton başına 2 bin 500 lira olarak açıkladı. Fiyat 2 bin 300 liraya düştü.
Son olarak çeltik alım fiyatı ton başına 3 bin 50 lira olarak açıklandı. Bazı bölgelerde fiyat 3 bin 60 lira seviyesinde iken bu açıklamadan sonra 3 bin liraya kadar düştü.
Açıklanan fiyatlar genellikle enflasyon oranının üzerinde. Fakat, girdi fiyatları enflasyonun çok üzerinde arttığı için üreticinin maliyeti yüksek. Sattığı ürünle maliyeti karşılamakta zorlanıyor.
Tüccarın finansman sorunu büyüyor
Bu yıl ekonomik sıkıntılar nedeniyle tüccar ve sanayici de rahat hareket edemiyor. Tüccar, ucuza alıp yüksek fiyata satarak kar sağlamak ister. Bu nedenle devletin açıkladığı fiyatın altında ürün alır. Fakat, finansman maliyeti nedeniyle tüccar, sanayicinin de maliyetleri arttı. İstedikleri oranda ürün alamıyor.
Ayrıca, ürünün en fazla arz edildiği dönemde tüccar, ürün alımında çekimser davranarak fiyatların düşmesini sağlıyor.
Ürün fiyatını elbette öncelikle arz talep belirler. Üretime göre piyasa şekillenir. Fakat, fiyatı etkileyen faktörlerden birisi de ithalat. İthalatın, üretimi terbiye edici bir silah olarak kullanılması çiftçiye zarar verirken ürün alıcılarının elini rahatlatıyor. Fiyat biraz yükseldiğinde, "nasıl olsa ithalat yapılacak" diye tüccar iç piyasadan ürün almak yerine ithalatı tercih ediyor.
Üretici maliyetten şikayetçi
Geçen Perşembe, Ankara'da Coğrafi İşaretli Ürünler Zirvesi'nde Balıkesir Gönen'den çeltik üreticisi Nadire Çakır yanımıza geldi. Çeltikte maliyetlerin yüksek, fiyatın düşük olmasından yakındı. Sonra da "Zamanınızı almayayım. Oğluma söylerim size yazar. Bizim derdimizi dile getirin, çok zor durumdayız" dedi.
İki gün sonra Nadire Hanımın Marmara Üniversitesi Coğrafya Öğretmenliği bölümünden mezun olan ve çiftçilik yapan oğlu Burhan Çakır, bazı belgelerle birlikte bir not gönderdi.
İpsala Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Darcan, İpsala Ticaret Borsası Başkan Vekili Necmi Sezer, Çeltik Üreticileri Birliği Başkanı Sedat Balcılar, Karasaz Sulama Kooperatifi Başkanı Mustafa Çetinkaya, Karpuzlu Sulama Kooperatifi Başkanı Serdar Atalay, Genç İşadamları Derneği Başkanı Hasan Yavaş'ın imzaladığı 2019 Çeltik Maliyet Raporu'na göre 1 ton çeltiğin üretim maliyeti 3 bin 72 lira. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin 3 bin 50 lira olarak açıkladığı alım fiyatına ilişkin açıklamasını da eklemiş.
Burhan Çakır, girdi maliyetlerinin yüksek, çeltik fiyatının düşük olmasından yakınıyor. Piyasada tonu 3 bin 60 lira olan fiyatın, Ofis'in açıklamasından sonra 3 bin liraya kadar düşürüldüğünü ve fabrikaların ürün almadığını anlatıyor.
Özetle, sürdürülebilir üretim için çiftçinin ürününü maliyetin üzerinde satması ve para kazanması gerekiyor. Para kazanamazsa üretimi sürdüremez. Üretim olmazsa ithalata mahkum olursunuz.