Tarım ülkesi miyiz, tarım ülkesi miydik?
Dünya Bankası verilerine göre; tarımsal katma değer 3,26 trilyon dolar seviyesinde olup, küresel gayrisafi hasılasının ise hemen hemen %4,1’ine tekabül etmekte.
Ülkemizde ise bu oran 2021 yılında yaklaşık %6,5’lardayken, 2022’de %4,8’e gerilemiş, 2023’de ise %4,4 olarak gerçekleşmiş. Bugün tarımdaki istihdam yaklaşık 4,7 milyon. Küresel milli gelirin yaklaşık %78’ini üreten 20 ülke, tarımsal hasılanın da %56’sını üretmekte. 2022 yılında dünyada tarım ürünleri ihracatı 2 trilyon dolar iken, dünya tarım ithalatı 2,1 trilyon dolar düzeyinde. İhracat açısından bakıldığında başı yine %9,5’luk pay ile ABD çekiyor.
Ardından gelen ülkeler Brezilya, Hollanda, Almanya ve Çin. Biz ise bu listede %1,5’luk pay ile 21.sıradayız. Gerçekleştirdiğimiz ihracat 30 milyar dolarken, ithalatımız 23 milyar dolarlarda. Tarım ülkesi için yüksek sayılacak bir ithalat rakamımız olduğu aşikâr. Yüzölçümü olarak ülkemizin %6’sı oranında bile olmayan Hollanda’nın pazardan aldığı pay ise bizim yaklaşık 4 mislimiz. Ülkemizin doğrudan tarım ürünleri dış ticaretine bakıldığında en çok ihraç edilen ürünün fındık, en çok ithal edilen ürünün ise, şaşırtıcı da olsa, buğday.
En yalın hali ile tarım
Tarım, bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretilmesi ile başlayan, bunların kalite ve verimlerinin yükseltilmesi, uygun koşullarda muhafaza edilmesi, işlenip değerlendirilmesi ve pazarlanmasını ele alan bilim dalı olarak kabul edilmekte. İnsan besini olabilecek ve ekonomik değeri olan her türlü bitkisel ve hayvansal ürünün bakım, besleme, yetiştirme, koruma ve mekanizasyon faaliyetlerinin tamamı ile durgun sularda veya özel alanlarda yapılan balıkçılık faaliyetleri de bu kapsama giriyor.
Topraklardan tarım alanı olarak yararlanma geniş ölçüde yer şekillerine ve iklime bağlı. İnsanımızın temel besin maddelerini karşılaması, dış satımında önemli bir yere sahip olması ve ülkemizdeki bir çok sanayi kolunun hammadesini karşılaması nedeniyle ülke ekonomisinde de son derece önemli bir yere sahip.
İstatistiklere göre, ülkemiz arazisinin %36’sı ekili dikili alan, %32’si çayır ve otlak, %26’sı orman ve % 6’sı tarıma elverişsiz diğer alanlardan oluşmakta. İklimin ve toprağın çeşitli olması yetiştirilen ürün çeşidinin fazla olmasına da sebebiyet vermekte. 1950’li yıllardan sonra makineleşmenin etkisiyle çayır ve otlakların bir kısmının tarım alanına dönüştürülmesi ayrıca bazı yerlerde ormanların tahrip edilerek tarlaya çevrilmesi sonucu tarım alanları genişlemiş. Tarım alanlarının bölgelere göre dağılış oranı farklılık gösterirken, ekili alanların bölge yüzölçümüne göre en az yer kapladığı bölge Doğu Anadolu, en fazla yer kapladığı bölge ise Marmara.
Tarıma elverişli alanımız bir hayli önemli oranda olsa dahi, yeterince planlama yapılmaması nedenleriyle erozyon, kirlenme ve toprağın aşırı kullanımı gibi olumsuzluklar son derece fazla. Toprak hem tarımda kullanılır hem de sanayide hammadde olarak değerlendirilebilir. Tarım açısından ormancılık, hayvancılık ve bitkilerin yetişmesi için kullanılırken sanayide çimento, tuğla, kiremit, fayans ve seramik gibi ürünlerin hammaddesi olarak kullanılmakta.
Sürdürülebilir tarım
Sürdürülebilir tarım, yalnızca ekonomik açıdan değil, ülkelerin sürdürülebilirliği ve devamı için de son derece önemli. Aynı şekilde sulama konusunda da benzer durum söz konusu. Tarımda sürdürülebilir olabilmek dünyada bizi birkaç adım öne çıkartabilme şansına sahipken, bu fırsatı iyi değerlendirememiş, modern tarımı uygulayamamış, ürettiği ürünleri iyi fiyatlar ile pazarlayamamış, Avrupa trenini kaçırmış ve kırsal kesim halkını çaresizlikten şehirlere kaçırmış bir ülke olmak son derece üzücü.
Bir yandan işsizlik oranlarını düşürmeye ve göçü önlemeye çalışırken, tarımda istihdam sorunu yaşıyor olmamız da bir o kadar düşündürücü. Sürdürülebilir tarım politikamız var mı gerçekten diye çok merak edenlerden biriyim. İlkokullardan itibaren çocuklarımıza ve bizlere öğretilen Türkiye tarım ülkesidir sözü halen geçerli mi, onu da çok merak ediyorum. Ne kadar geç kaldık gibi görünse de, Allah’ın bize lütfettiği bu bereketli toprakları daha doğru strateji, daha doğru politikalar ve yeni nesillere de tarımı sevdiren, yanı sıra toprakla tekrar barışan çiftçileri kazandırdığımızda eminim listede hızla yukarılara tırmanıyor olacağız.