Tarım politikamız

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Daha kısa bir süre önce tarımın ülkemiz için öneminden söz eden bir yazı kaleme almış, ve çok fazla okurum tarafından da önemli bir konuya değinmiş olmamdan ötürü teşekkür almış idim. Her ne kadar bir yanım tarımın ülkemiz için ne denli önemli olduğunu düşünse de, diğer yanım gerçekte ülke politikamızın artık çok da tarıma dayalı olmadığını söylemeye başladı bana. İlkokul kitaplarından itibaren çocuklarımıza, Türkiye’nin bir tarım ülkesi olduğunu, tarım topraklarımızın bereketini, her türlü meyve ve sebzeyi yetiştirebilecek tarım arazilerimizin varlığını anlatır, öğretir ve bunun doğruluğuna inandırırız. Elbette coğrafi şartlar açısından baktığımızda bu böyle; ancak belirttiğim gibi, tarımı yeterince destekleyen ülke politikalarının varlığı ve tarımı geliştirme istekliliğimiz hususu ziyadesiyle tartışmaya açık. 

Tarım, tüm enerji kaynakları içerisinde; aslında en önemli olanıdır. Çünkü insanların beslenmesi tarım ürünleri ve hayvancılık sayesinde mümkün olabileceğinden, yani insanımızın temel besin maddelerini karşılıyor olmasından ötürü, doğrudan alınan bir enerji olarak nitelendirmek gerekir. Verilere bakıldığında, ülkemiz arazisinin % 36’sı ekili-dikili alan, %32’si çayır ve otlak, %26’sı orman ve %6’sı tarıma elverişsiz diğer alanlardan oluşmaktadır. İklimin ve toprağın çeşitli olması yetiştirilen ürün çeşidinin fazla olmasına da sebebiyet vermektedir. Son 60 yılda çayır ve otlakların bir kısmının tarım alanına dönüştürülmesi ayrıca bazı yerlerde ormanların tahrip edilerek tarlaya çevrilmesi sonucu tarım alanları genişlemiştir. Tarıma elverişli alanımız bir hayli önemli oranda olsa dahi, yeterince planlama yapılmaması nedenleriyle erozyon, kirlenme ve toprağın aşırı kullanımı gibi olumsuzluklar da son derece fazladır. Sulama da bugün önemli problemlerimizden bir tanesini oluşturmaktadır. Rusya ile yaşanan kriz sonrası tarım ürünlerini bu ülkeye satamamanın yaratacağı riski tartışırken, gerçekte ihracat rakamımızın sadece 1,3 milyar dolar seviyesinde olduğunu ve tüm tarım ihracatımızın da bu rakamın üç katı olduğunu hatırlatmakta yarar var. Yani diğer bir deyişle toplam ihracatımız içerisinde tarım ürünlerinin yüzdesi son derece düşük. Peki acaba ülkemiz tarımı geliştirmeyi istiyor mu, biz bir tarım ülkesi olacak mıyız, tarımdan tamamen vazmı geçiyoruz. Bu sorunun cevabı siyasilerde elbette; peki neden böyle bir soruya ve kuşkuya gerek duydum, açıklayayım. 

Bugün var olan mevzuatlarımız çerçevesinde tarıma ilişkin yatırım yapılmak istenildiğinde; hiçbir yeni yatırıma Yatırım Teşvik Belgesi verilmez iken, örneğin yat ve tekne yatırımına teşvik verilebilmekte. Onlara verilmesine hiçbir sözüm yok; çok da olumlu hatta, ancak tarım ülkesi olmak isterken, hem yeni yatırımların teşvik edilmesine ilişkin bir tedbir olmaması, hem de; satılan tüm tarım ürünlerinde KDV %1 seviyelerinde iken, üretmek için alınan girdilerin KDV’sinin; %8 veya %18 mertebelerinde olması; çok anlaşılır bir durum değil. Tarım ve hayvancılık yatırımı yapan bir üreticinin, bu KDV’yi devletten alabilmesi neredeyse imkansız. Hem bahsettiğim üzere, insanlık için çok önemli olan tarımın geliştirilmesi, hem de önemli ölçüde istihdam yaratılması mümkün olabilecek iken, bahse konu politikalar, bırakın tarımı ve hayvancılığı geliştirmeyi; yatırım yapan girişimcileri de bu alandan her geçen gün uzaklaştırmakta. Ekonomi Bakanlığı iç ve dış ticaret stratejisi, Maliye Bakanlığı vergi mevzuatı, Tarım Bakanlığı’mız ise, ülke tarım politikalarımız açısından konuyu ivedi olarak masaya yatırmalı, tarımdaki gelecek politikamızı bir an önce belirlemeli, milyonlarca insanın kaderine yönelik bir yol haritasını ortaya koymalı. 63.dönem Hükümet’imizden bu konudaki açıklamaları merakla bekliyor olacağız. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar