Tarım ihracatı değer üretemiyor
TÜİK’e göre ihracatta ilk 20’ye giremeyen Türkiye’nin ağustos ayında 113 ülkeye ihracatı arttı, birim ihracat değerimiz 1,57 dolar oldu. 2014 yılında, 1,59 dolar ile tüm zamanların en yüksek birim ihracat değerini yakalamıştık.
Sonraki yıllar 1,1 dolara kadar düştü. 2014’te yüksek teknoloji ürünlerin imalat sanayi ürünleri içindeki payı yüzde 3,4 iken 2024’de yüzde 2,8’e geriledi. Ticaret Bakanlığı, OVP, “katma değer, inovasyon ve rekabet odaklı ihracat perspektifi” demesine rağmen küresel ticaret eğilimlerinden kopuyoruz.
Tarımda da benzer durum var Hollanda lüks çikolata, enzim satarken biz fındık içi, un satıyoruz. Japonya, Hollanda, İsveç gibi ülkelerin ortalama birim ihracat değerleri 5 doların üzerinde, her kilogramında yüzlerce farklı disiplinden onlarca bilim, mühendislik var.
5 milyonluk İrlanda’dan ne eksiğimiz var
İhracat odaklı bir ülke olan İrlanda, dünyanın 26. büyük ekonomisi olmasına rağmen ihracatta ilk 10’da. İrlanda’nın zenginliğinin kaynağı akılda, mühendislikte. Türkiye ata tohumu ile tarımı kurtarma derdine düşmüşken İrlanda yüksek teknoloji ve mühendislikle ilaç, kan, antiserumlar, aşı, toksin ve kültürler satıyor. İrlanda’da çok uluslu şirketlerin GSYİH’daki payı yüzde 50’nin üzerinde, biz tutturmuşuz yabancı şirketlerin ürettiği tohumları istemeyiz. Aklıma “hoşafın yağını isteriz” diyen Yeniçeriler geliyor.
Her bölgeye biyoteknoloji laboratuvarı
5 milyoncuk halkıyla İrlanda’nın dünya ihracatından aldığı pay yüzde 2’nin üzerinde. Kişi başı 130,059 dolar GSYİH ile dünya zenginliğinin yüzde 0,3’üne sahip. 85 milyonluk Türkiye de kişi başı yaklaşık 13 bin dolar GSYİH’sı ile dünya zenginliğinin yüzde 0,3’üne sahip. Bir tarafta 5 milyonluk İrlanda’nın bilimle gelen zenginliği diğer tarafta 85 milyonun maruz bırakıldığı yoksulluk/yoksunluk. Her şehre bir OSB, havalimanı açılacağına her bölgeye bir tane biyoteknoloji laboratuvarı kurulsa Türkiye ekonomisi lig atlar, tarım kurtulur.
İhracatımız değer yaratamıyor
Bitkisel üretimimiz yaklaşık 135 milyon ton, Brezilya’nın sadece soya fasulyesi ihracatı 85 milyon tondan fazla, kimsenin GDO tartıştığı yok. Tarımsal hasılada dünyada ilk 10’da olmakla iftihar eden Türkiye ihracatta yüzde 1,08’e yakın bir payla 23. sırada. Rakamlar karışık gelse de görünen köy kılavuz istemiyor, “üretiyoruz ama kıymetlendiremiyoruz.”
Tarım emtiaları gümüş silolarda değerleniyor
Dünya Ekonomik Forumu’na göre kripto para kullanan ülkeler arasında Türkiye dünya dördüncüsü. Borsada da benzer rakamlar var, çiklet alır gibi kâğıt alıp satıyoruz. Yatırımcılar için yeni bir Borsa geliyor. Gümüş silolarda muhafaza edilen tarım emtiaları TÜRİB ile değerleniyor. TÜRİB ailesine yeni bir halka ekleniyor. Lisanslı depolardaki buğday, mısır, ayçiçeği gibi ürünler Elektronik Ürün Senedi (ELÜS) ile saklanıyor.
ELÜS ile ürün sahibi olmuş oluyorsunuz. Sermaye Piyasaları için Borsa İstanbul ne ise tarım piyasaları için de TÜRİB (Türkiye Ürün İhtisas Borsası) aynı. Ürün Piyasası Aracı Kurumu olan ÜPAK’lar da borsalarda işlem yaptığımız aracı kurumların aynısı. Önümüzdeki günlerde TÜRİB’te alım satım yapabilmek için bir ÜPAK’a kayıt zorunluluğu geliyor. Emtia borsacılığı dünyada çok yaygın. Fındık, fıstık, ceviz gibi kıymetli tarım ürünlerinin değer kazanması, üreticisine para kazandırması için lisanslı depoda saklanması ve tarım borsasında işlem görmesi gerekiyor.
Türkiye, dünyanın hububat dağıtım üssü olabilir
Türkiye’nin ilk ÜPAK’larından olan Anadolu ÜPAK’ın Genel Müdürü Ali Cem Suca; “gümüş silolarda saklanan tarım emtiaları ile tarımda finansman sorunu çözülecek, şeffaf ve adil fiyat ile çiftçi/ üretici sarf ettiği emeğin karşılığını alacak, sanayici ve tüccar üretim için hammadde sıkıntısı yaşamayacak, gıda arz güvenliği sağlanacak. Türkiye kuzey ve güney yarımküre arasında dünyanın hububat dağıtım noktası olabilir. Sanayici ve tüccarlar girdi maliyetlerini daha rahat planlayabilirken tarım dışından yatırımcıların borsaya girmesiyle işlem hacmi de yatırımcı da artarak tarımın tüm paydaşları kazanacak,” diyor.
Ezcümle; biz evirip çevirsek de rakamlar yalan söyleyemiyor. Türkiye ekonomide /siyasette / toplumsal mevzularda bir ileri üç geri yaptıkça, kaynaklarını etkin kullanmadıkça, odağına bilimi koymadıkça dönüp dolaşıp aynı sorunlara gebe kalıyor. Küresel gelecekten kopuyor, koparılıyor.