Tarım ekonomisinin yeni ufukları
Düşünün ki devasa bir bahçedeyiz; bu bahçede dünya üzerindeki her türlü gıda yetiştiriliyor. Fakat ne gariptir ki, bu dev bahçenin sadece birkaç köşesinden besleniyoruz.
Dünya genelinde tükettiğimiz gıdaların yüzde 75’i, sadece 12 bitki ve 5 hayvan türünden geliyor. Sanki dev bir kütüphanede sadece birkaç kitabı okuyarak bilgi sahibi olmaya çalışmak gibi bir şey bu. Aslında bu sınırlı yelpaze nedeniyle gıda güvenliğimiz pamuk ipliğine bağlı…
İnsanlığın keşfetmediği 30 bin gıda var
Bir şefin, yalnızca birkaç sınırlı malzemeyle her gün aynı yemeği yaptığını ve her gün o yemeği tükettiğinizi düşünün. İşte insanlık gıda üretiminde sadece 170 bitki türüne bel bağlamış durumda. Çünkü yapılan bir araştırmaya göre kalori ve protein ihtiyacımızın yüzde 70’ini sadece üç ana bitkiden -pirinç, mısır ve buğday- karşılıyoruz.
Bu kısıtlı çeşitlilik ve tutucu tüketim alışkanlığımız, yeni ekonomik fırsatların ıskalanmasının yanı sıra herhangi bir bitki türünde ortaya çıkacak hastalıkların da hızla tüm dünyaya yayılmasına ve gıda arz güvenliği sorunun sürekliliğine neden olabilir. İklim değişikliği, kuraklık, seller ve artan hava sıcaklıkları gibi çevresel faktörler ise bu durumu daha da karmaşık hale getiriyor.
Halihazırda 2050 yılında dünya nüfusunun 9,8 milyara ulaşacağı ve bugünkünden yüzde 70 daha fazla gıda talebi olacağı zaten biliniyor. Oysa Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), işlevi tanımlanabilmiş 350 bin bitki türünün en az 30 bininin yiyecek olarak tüketilebileceğini söylüyor. Bu, beslenme alışkanlıklarımızın ne kadar sınırlı olduğunu gözler önüne seriyor ve bizlere daha çeşitli alternatiflere açık olma çağrısında bulunuyor.
Tarımda çeşitliliğin artırılması ve katma değer
Türkiye, coğrafi konumu ve iklim çeşitliliği sayesinde geniş bir tarımsal üretim kapasitesine sahip. Ancak, mevcut tarımsal üretim büyük ölçüde belli başlı ürünlere dayanıyor. Bu nedenle 30 bin yenilebilir bitki türünden iklimimize uyumlananların tarıma kazandırılması, tarımsal üretimde çeşitliliği artırarak gelecekteki gıda risklerini azaltabilir. Yenilebilir bitki türlerinin üretimi, Türkiye ekonomisine yeni ürünler ve katma değerli tarım ürünleri kazandırabilir. 30 bin bitki içerisinde yüksek besin değerine sahip bitkiler, Türkiye iklimine uyum sağladığı taktirde ülkemizin süper gıda pazarında rekabet gücünü artırabilir. Türkiye, bu tür bitkilerin üretimini benimseyerek hem iç pazarda hem de ihracatta önemli bir avantajlar elde edebilir.
İklim değişikliği ile mücadeleye katkı
Doğanın sunduğu tüm çeşitlilikten yararlanarak sağlıklı ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek mümkün. Tarımda çeşitliliğin artırılması, sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir rol oynuyor. Çeşitli bitki türlerinin yetiştirilmesi, tarımsal ekosistemlerin biyolojik çeşitliliğini güçlendirerek toprağın verimliliğini artırabilir. Ayrıca, kuraklığa dayanıklı bitkilerin yetiştirilmesi, su kaynaklarının daha verimli kullanılmasını sağlayarak su kıtlığına karşı önlem alınmasına yardımcı olabilir.
İhracat ve ekonomik büyümeye katkı
Ekonomik geleceğimizi güvence altına almak ve gıda güvenliğimizin sürekliliğini sağlamak için doğanın sunduğu bu geniş yelpazeden faydalanmak yerine tutucu bir tavır sergiliyoruz; ancak Türkiye’nin tarımsal ihracatında yenilebilir bitki türlerinin payının artırılması, ülkenin ekonomik büyümesine de katkı sağlayabilir.
Yüksek talep gören ve besin değeri yüksek olan bitkilerin ihracatı, Türkiye’nin tarım sektöründe uluslararası rekabet gücünü artırabilir. Bu durum hem çiftçilerin gelir düzeyini yükseltebilir hem de ülkenin döviz gelirlerini artırabilir. Geleneksel gıda üretim yöntemlerimizi genişletmek ve bu bilinmeyen süper gıdaları keşfetmek, gelecekte gıda güvenliğini ve finansal istikrarı sağlamak adına kritik önem taşıyor.