Tarihi yıkmadan da kentsel dönüşüm mümkün
Yeşil Düşünce Derneği tarafından yürütülen 'Yeşil İklim Yeşil Ekonomi' projesi, iklim değişikliğiyle mücadele ve iklim değişikliğine uyum amacıyla kent, enerji ve toprak kullanımı alanlarında Türkiye’nin uyum hedeflerine uygun politika önerileri geliştirmeyi amaçlayan bir proje.
Proje ile enerji, kentler ve arazi kullanımı hakkında yerel ve ulusal politikalar geliştiriliyor. Avrupa Birliği’ndeki iyi uygulamaların Türkiye’nin yerel şartlarına uyumlu hale getirilip bir politika önerisine dönüştürülmesi hedefleniyor.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (Türkiye) ve Green European Vakfı (Lüksemburg) projenin ortakları arasında yer alıyor. Projenin bütçesi ise 156 bin euro civarında.
Proje kapsamında düzenlenen ‘İklim Dostu Kentler ve Yeşil Ekonomi Çalıştayı’nda Brüksel Bölgesi eski Çevre Bakanı Evelyne Huytebroeck’i dinleme fırsatı bulduk. Huytebroeck bugün Belçika Ecolo Yeşiller Partisi’nde siyasi hayatını sürdürüyor.
Huytebroeck’in altını çizdiği en önemli konu, iklim dostu kentler yaratmak için hükümetlerin, yerel yönetimlerin, özel sektörün ve vatandaşların ortak bir şekilde hareket etmesi gerektiği. Herkesin hemfikir ve katılımcı olduğu bir süreç yaratmadan, bu dönüşümün gerçekleşmesinin mümkün olmadığını söylüyor Huytebroeck.
Önemli olan ikinci bir konu ise, bu sürecin bugünden yarına gerçekleşemediği. “Dönüşüme başlamak tam 10 yılımızı aldı” diyor Huytebroeck. Ama buna değmiş, çünkü Brüksel 2004-2014 yılları arasında CO2 emisyonunu ve su tüketimini yüzde 18 oranında azaltmayı başarmış ve 2013 yılında Avrupa’nın en yeşil ikinci başkenti seçilmiş.
Peki Brüksel 10 sene boyunca ne yaptı? Huytebroeck’in söylediklerinden bazı satır başlarına bakalım:
- Brüksel bölgesi 161 km2 büyüklüğünde kentsel alana yayılıyor. Nüfusu 1157 kişi. Şehre her gün iş veya başka sebeplerle giriş yapan insan sayısı ise 632 bine ulaşıyor. Bölge, kentleşme konusunda kendi kararlarını verebilecek yetkiye sahip.
- Şehirdeki binalar çok eski. CO2 emisyonlarının yüzde 70’i binalardan kaynaklanıyor. Huytebroeck’un bakan olduğu 2004 döneminde Brüksel’in enerji verimliliğine yönelik bir bütçesi yoktu. Hatta sürdürülebilir kalkınmaya yönelik bir strateji de yoktu. Öncelikli olarak üç müdahale alanı belirlendi: Binalar, mahalleler ve şehir.
- Binalar düzeyinde “örnek binalar girişimi” başlatıldı. Pasif ev standardı getirildi. “Pasif Ev”, enerji verimli, konforlu, ekonomik ve çevre dostu bir bina standardı olarak tanımlanıyor. 1991 yılında geliştirilen bu standart uluslararası enerji standartlarının en önde geleni. Dünya genelinde elli bin üzerinde pasif ev örneği bulunuyor. Almanya ve Avusturya bu konuda en iyi örnekleri sunuyor. Türkiye’de pasif evler inşaat süresi ve maliyetleri sebebi ile pek kolay kabul görmüyor. Brüksel’de bu süreçte mimari, enerji verimliliği ve sürdürülebilir malzemeler temelinde yarışmalar düzenlendi. Pasif ev kriterleri doğrultusunda inşa edilen binaların metrekaresine 100 euro destek sağlandı. Çevre ve enerji açısından “örnek binaların” diğer binalardan daha pahalı olmayacağı ispatlandı. Brüksel’de 2010 yılında pasif ev hiç yoktu. Bugün ise yeni binaların hepsi pasif ev olmak zorunda. Ayrıca, 2007’de pasif bina yapmak, normal bina maliyetinin yüzde 10 üzerindeydi; bugün ise aynı fiyat.
- Yeşil ekonomide yeni istihdam alanları yaratıldı. Yapılan yeni düzenlemeler ile sürdürülebilir inşaat alanında istihdam ihtiyacı oluştu. 2 bin 250 yeni istihdam fırsatı yaratıldı. Toplamda 80 bin saat sürdürülebilir malzemeler, enerji verimliliği, yalıtım gibi konularda eğitim verildi.
- Brüksel’de tarihi binalar yıkılmıyor. 19. yüzyıldan kalan binalarda izolasyon sağlanıyor. Çatı, pencere izolasyonu yapan, yenilenebilir enerji kullanan ev sahiplerine prim veriliyor. Kamu binalarında ise kojenerasyon çalışmaları yapılıyor.
- Eski sanayi bölgeleri yenilenerek yeni konut ve istihdam alanları yaratıldı. Özellikle yeşil ekonomi, döngüsel ekonomi alanlarında istihdam sağlayan bölgeler oluşturuldu.
Siyasi açıdan zaman gerekiyor
Evelyne Huytebroeck, “Siyasi açıdan zaman gerekiyor. Değişime başlamak için 10 yıl geçti” diyor.
Düzenlemeleri değiştirmek, kent sakinlerini ikna etmek, enerji verimliliğinin aslında çok ciddi bir ekonomik tasarruf anlamına geldiğini anlatmak kolay değil. Ve tabi ki bütün bunları yapmak için bütçe de gerekli. Ama her şeyden önce Huytebroeck gibi kararlı siyasetçiler gerekiyor..
Son sözü kendisine bırakalım: “İlk başta kimse enerji konusundan bahsetmiyordu. Öncelikle diğer siyasi ortakları ikna etmek gerekti. Benim kendi bakanlığımın bütçesinde de önceliklerin belirlenmesi gerekiyordu. Özel sektörle yoğun bir şekilde çalıştım. Özellikle de inşaat sektörü ile. Farklı bir şekilde inşa etmeye yönlendirdim onları. Şirketler, mimarlar, akademisyenler, sivil toplum temsilcilerinin oluşturduğu 50 kişilik bir delegasyon kurdum. Avrupa’nın diğer şehirlerine gittik ve bu işi en iyi yapanları dinledik. Onlar da bunun yapılabildiğini gördüler. Sonra herkese anlattık bu değişimin ne derece gerekli olduğunu. Büyük yatırımcılar, mimarlar, öğrenciler, üniversiteler ve vatandaşlarla çalıştık. ‘Daha az enerji harcarsanız, daha fazla tasarruf sağlarsınız’ dedik. Ve özellikle de kadınlarla konuştuk…”