Tarih tekerrür eder mi?
Tarihin kendini tekrar ettiği sık sık söylenir. Hatta Mehmet Akif, tarihten ders alınsaydı tekerrür eder miydi diye sorarak, bu görüşe şiirsel bir ağırlık kazandırmıştır. Tabii, tarihin tekerrür etmediğini düşünenler de az değil. Ben her gerçekleşen olay bir miktar geçmişin ürünüdür, onun etkilerini ve izlerini taşır ama her birinde geçmişten farklı boyutlar da vardır diye düşünürüm. Eminim sizler de bu konuda kanaat sahibisiniz. İsterseniz konuyu tartışmaya açmayalım, size 1950-1960 yılları Demokrat Parti iktidarının icraatından yola çıkarak bazı gözlemler sunayım. Tarih tekerrür eder mi, ne kadarı tekerrürdür, kararı siz verin.
Demokrat Parti 1950’de iktidara büyük bir seçmen desteği ile geldi. 1954 seçimlerinde desteği arttı. Liderleri ve kadroları tek parti döneminin siyaset geleneğinde yetişmişlerdi. Seçimi kazanan tarafın siyasi gücü sınırsızca kullanabileceğini, muhalefetin ancak iktidarın uygun gördüğü ölçüde faaliyet gösterebileceğini düşünüyorlardı. Bu yaklaşımın bir türevi de, iktidarın devlet olanaklarını sonuna kadar kendi lehine kullanabileceği inancı idi. Bu olanaklar kullanılarak bir yandan muhalefet etkisizleştirilmeğe çalışılırken, diğer yandan da kapsamlı bir himaye ilişkileri ağı kuruluyor, iktidardan nemalanan, buna karşılık iktidarı her koşulda destekleyen bir yandaş kadrosu oluşturuluyordu. Çok partili hayata DP’nin zaferi ile geçildiğinden, Tek Parti döneminin hakim gücü de CHP olduğundan, CHP dışındaki partiler 1950- 1960 dönemini yüceltip, bu dönemin sorunlu yönlerini görmezlikten gelmeyi tercih ederler. Halbuki DP döneminde basın özgürlüğüne ciddi kısıtlamalar getirilmiş, gazete ve dergiler kapatılmış, gazeteciler ifade ettikleri düşünceler nedeniyle hapse girmişlerdir. Aynı dönemde devlet memurlarının DP yandaşı olmaları, partinin memuru gibi hareket etmeleri beklenmiş, böyle davranmayan memurlar görevden alınmış, sürülmüş, erken emekli edilmişlerdir. Bu uygulamalardan yargı da nasibini almış, DP yönetimini memnun etmeyen karar veren yargıçlar tenzil-i rütbe ile seviyelerine uygun olmayan görevlere atanmışlar, meslekten ayrılmaya zorlanmışlardır. Hükümetin icraatını eleştiren üniversite mensuplarının bakanlık emrine alındığı da yine hatırlardadır. Bu tutumlar silsilesinin diğer bir halkası da muhalefetin gerek toplumda gerek parlamentodaki faaliyetini kısıtlamaktır. 1957’de oy kaybına uğrayan DP, ayrıca muhalefetin kendisine karşı komplo kurduğu zehabına kapılmıştır. İsterseniz burada duralım, ben de başlangıçta sorduğum soruyu yineleyeyim: Sizce tarih tekerrürden mi ibarettir? Evet ya da hayır diye cevap vermeyin! Günümüzdeki siyasetin gidişine bakın, arada geçmişle benzerlikler buluyor musunuz, farklar var mı, bunlar nelerdir? Bu sorular üzerinde düşünün. Ben benzerliklerin arttığını düşünüyor, ülkemin olgun bir demokrasi olmaktan uzaklaştığını görerek, üzülüyorum.