Tarih henüz tarih değil
Romanov Hanedanı’na yıllar içinde çok ilgi duydum ve çok okudum. Bu ilgimin başlangıcı üniversite yıllarımda, sinemada izlediğim Anastasia isimli 1997 yapımı bir çizgi film oldu. Hatta düğünümüzde bu çizgi filmin tema müziği olan ‘Once Upon a December’ şarkısı ile ilk dansımızı yapmıştık. Dikkatinizi çekmek istediğim bu film 1997 yapımıydı, bu tarihi akılda tutalım.
1917 senesinde Lenin liderliğindeki Bolşevik Devrimi, Çarlık Rusya’nın sonunu getirmişti. Önce Beyaz Devrim, ardından Kızıl Devrim ile birlikte Soğuk Savaş döneminin bir kutbuna liderlik edecek Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni hayata geçirmişti. Çar 2. Nikolay eşi Çariçe Aleksandra Fyodorovna, dört kızından Olga, Tatyana, Mariya, Anastasya ve tek erkek çocukları müstakbel Çar Aleksey tutuklanmıştı. İlk etapta Çar tahtından feragat etmiş ve St. Petersburg’da tutuklu bulunuyorlardı. Fakat bir müddet sonra; bütün aile ve dört yardımcıları toplam dokuz kişi Sibirya’nın uçlarında Yekaterinburg şehrine götürüldüler. İlk etapta sürgünde kaldıkları bu evde Çar ve ailesine çok kötü davranılmıyordu. Aile, ölme ihtimallerini akıllarından bile geçirmiyorlardı. Kısa zamanda Çar yanlısı grupların kendilerini kurtarma ihtimaline inanıyorlar, en kötü ihtimalle Çar’ın kuzeni olan İngiltere Kralı 5. George tarafından kurtulacaklarına inanıyorlardı. Hatta muhtemel kaçma ihtimalini düşünerek Çar’ın kızları ve eşi elbiselerinin içindeki korselere mücevherleri işlemiş ve bir müddet sonra talihe bakın ki bu mücevherler, bir nebze de olsa kurşun geçirmez yelek görevi görecekti.
Moskova’dan gelen talimatla…
Çar’a gizlice gelen mesajlar kurtulma ihtimalini daha da belirginleştiriyordu. Ancak bu ihtimal Lenin için büyük bir tehdit unsuru olmuş ve bu riski ortadan kaldırmayı kafasına koymuştu. Moskova’dan gelen talimatla aileye bir an evvel toparlanması ve yola çıkmaya hazırlanmaları söylenmişti. Aile tutsak bulundukları evin bodrumunda bir odaya indirildi ve burada yola çıkmayı beklerlerken aşağıya inen ve Moskova’dan talimat almış kişiler tarafından öldürüldüler. Kadınların üzerindeki mücevherlerin kurşun geçirmez görev görmesinden dolayı tam anlamıyla bütün ailenin öldürülmesi yarım saati aştığı söylenir. Buradan sonrası bizde yok. Aslında buraya kadar ki kısmını bile onlarca yıl sonra öğrendik. Rejim kendini oturtup güvenceye aldıktan sonra ailenin öldürüldüğünü yıllar sonra açıklandı. Fakat ne mezar yeri ne de başka bir bilgi yoktu. Kısa bir süre sonra infaz ekibinde bulunan bir askerin Çar’ın kızlarından Prenses Anastasia’yı yaralı olarak kurtarıp, kaçmasını sağladığı bilgisi bütün dünyaya yayıldı. Bu arada unutmayalım ki Çar Nikolay’ın annesi büyük Çariçe Fransa’ya kaçmış, orada ikamet ediyordu. Her gün kapısına gelen onlarca Anastasia adayı ile uğraşıyordu. Romanov Hanedanı’nın servetine konmak isteyen onlarca dolandırıcı her gün Çariçe’nin kapısındaydı. Hatta bu isimlerden en önemlisi Anna Anderson isimli bir kadın, Romanov’ların sürgündeki üyelerini neredeyse ikiye bölmüş ve Anastasia’nın yaşadığına ikna olan aile üyeleri bile olmuştu. Özellikle Ingrid Bergman ve Yul Brynner’ın başrollerini oynadığı 1956 yapımı Anastasia filmi bütün dünyayı sarsmış ve herkesin aklında Anastasia’nın yaşadığı algısı gerçeğe dönüşmüştü.
DNA tespiti uzun zaman aldı
Şunu unutmayalım ki; kapalı Sovyet rejiminden bu konuya ait açıklama hiçbir zaman gelmedi. Bazı haberler 1970’lerden itibaren Çar ve ailesinin mezarının bulunduğu haberini dünya gündemine getirmeye başlamıştı. Ancak hala Sovyet Rejimi devam ediyor ve resmi bir açıklama gelmiyordu. 1991 yılında Sovyetler’in yıkılması ile mezarın bulunduğu açıklandı. İngiltere Prensi Philip’ten alınan DNA örneklerine bakıldığında mezardakilerin Çar 2. Nikolay, Çariçe Aleksandra Fyodorovna, büyük kızları Olga ve Tatyana olduğu, beşinci cesetin ise küçük kızlardan Maria ya da Anastasia olduğu söylemişti. Yaşları yakın olduğu için üçüncü kızın Maria mı, Anastasia mı olduğu tespit edilemiyordu. Bulunan mezarda iki eksik vardı; Çar’ın en küçük çocuğu tahtın varisi Aleksey ve ablalarından Maria ya da Anastasia. Yetmiş sene boyunca Anastasia’nın yaşadığı hikayeleri dillenince doğal olarak, mezarda bulunanın Maria olduğuna ve Anastasia’nın yaşadığına kesinlikle inanılmıştı. Nitekim 1997 yılındaki çizgi film yayınlandığında dünya hala Anastasia’nın yaşadığına hiç olmadığı kadar inanıyordu. Oysaki filmden tam bir sene sonra, ilk mezarın sadece 100 metre ilerisinde ikinci bir mezar bulundu. Mezardan çıkan kemiklerin DNA tespiti uzun zaman aldı. Çünkü mezardaki iki ceset önce yakılmış, sonra üzerine asit dökülmüş, daha sonra da üzerine bomba atılmıştı. Bütün bu vahşete rağmen kalıntılardan, mezardakilerin birinin Aleksey, diğerinin ise Anastasia ya da Maria olduğundan artık emin olunmuştu.
Bilim yanlış bilinenlere ışık tutuyor
1917’de yaşanan bir vahşet onlarca yıl üzerine konuşulan ihtimaller, sadece ve sadece bundan 20 sene önce 2000’lerin başında gerçekleri gün yüzüne çıkarttı. Bilimin ilerlemesi, her daim tarihe keşfedilmemişlere, yanlış bilinenlere ışık tutmaya devam edecek. Bilimin ilerlemesi ile 100 sene önce kapandığına inanılan bir olayın, tarih oldu denilen bir hadisenin bilim ışığında tam 100 sene sonra tarih olmadığı gözler önüne serildi.