Tarifeler savaşı ve Türkiye

Prof. Dr. İbrahim ÜNALMIŞ
Prof. Dr. İbrahim ÜNALMIŞ EKONOMİ NOTLARI ibrahim.unalmis@dunya.com

Dünya ekonomi ve siyasetinin gündemine ABD’nin tarife uygulamaları oturdu. Ko­nunun gündem olmasının birinci sebebi tari­fe oranları ise diğer sebebi de ABD Başkanı Trump’ın açıklama ve uygulama yöntemleri.

Tarifeler Başkan Trump’ın amaçları için uygun bir araç mı?

Başkan Trump’a göre ABD’nin kronik haldeki dış ticaret açığı önemli bir sorun. ABD’nin yurt dışından yaptığı ithalat nede­niyle ABD sanayisizleşirken işsizlikte de ar­tışa neden oluyor. Bu soruna karşı Başkan’ın sunduğu reçete daha yüksek gümrük vergile­ri. İktisat yazınında bu sorunun reçetesi ise Başkan ile aynı fikirde değil.

Gümrük tarife­leri belli sektörleri aşırı rekabetten korumak amaçlı uygulanabilir. Örneğin, demir-çelik sektöründe Çin ve Hindistan’ın yıkıcı bir fiyat rekabeti var. Çin devletinin çelik ihracatın­da uyguladığı sübvansiyonlar gayet iyi bilini­yor. Böyle bir durumda yerel endüstriyi koru­mak gerekir ve gümrük tarifeleri yolu ile yer­li üretim korunabilir. Fakat bir ülkenin kronik dış ticaret açığı daha ziyade ülke içi tüketim ve tasarruf dengesine bağlıdır.

Tarifeler yolu ile dış ticaret dengesini uzun vadede lehinize çevirmek mümkün olmayabilir. Türkiye ör­neğini düşünürsek, Türkiye’de sıfır otomobil satışları üzerinde oldukça yüksek özel tüke­tim vergisi var. Ayrıca KDV ve motorlu taşıt­lar vergisi ödüyoruz. Fakat bu vergiler otomo­bil talebini nasıl etkiliyor? Kısa vadede vergi oranlarındaki artışlar talebi kısa süreliğine kısabiliyor.

Fakat sonrasında ertelenen talep­le birlikte otomobil talebi devam ediyor. Dola­yısıyla otomobil talebini sürekli düşürmek is­teniyorsa ekonomik birimlerin gelir ve tasar­ruf kararlarında değişiklik olması gerekiyor. Örneğin hanehalkının tasarruf eğilimi kalıcı olarak artarsa otomobil talebi kalıcı olarak dü­şebilir. Kamu harcamaları kalıcı olarak azaltı­lırsa dış ticaret dengesinde kalıcı bir iyileşme sağlanabilir.

İktisadi gerçekle bu yöndeyken biz Baş­kan’ın niyetinin dış ticaret açığını kapatmak­tan farklı olduğunu düşünüyoruz. Başkan Trump ve destekleyenler Çin’i ABD’nin küre­sel ekonomik ve siyasi hegemonyası için artık önemli bir tehdit olarak görüyor. Bu nedenle asıl hedefleri Çin’in gelişimini yavaşlatmak. Başkan geçen hafta bir tarife listesi açıkladı. Küresel piyasalarda yüksek çalkantılara ne­den oldu.

Sonrasında yapılan bir açıklama ile Çin hariç diğer ülkelere uygulanacak tarifeler 90 gün süre ile ertelendi. Bu arada Başkan’ın pazarlık ve pazarlığı istediği noktaya götürme konusunda çok yetenekli olduğunu unutma­mak gerekir. ABD’nin Çin’e uygulayacağı itha­lat vergi oranı %34 ile başladı ve karşılıklı ar­tışlar sonrasında %125’e yükselmiş oldu. ABD Başkanı muhtemelen Çin’e karşı istediğini al­mış oldu bu süreçte. Diğer ülkelere uygulaya­cağı vergileri erteleyerek de diğer ülkeleri pa­zarlık masasında tutmak istiyor.

Gelişmeler Türkiye için ne anlama geliyor?

ABD’nin açıkladığı tarife listesinde Türkiye için uygulanacak vergi oranı %10 seviyesin­deydi. Bu oran en düşük tarife seviyesi olması bağlamında olumlu algılandı. Bir başka deyiş­le, tarifelerin doğrudan etkilerinin oldukça sı­nırlı olması beklenir. Türkiye için daha önem­li olan dolaylı etkileridir. Bunlar arasında AB ülkelerinin, özellikle Almanya’nın bu süreç­ten olumsuz etkilenmesi ve bizim ihracatı­mızı olumsuz etkilemesidir. Diğer taraftan, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin ABD tarafın­da kaybettiği pazar payını telafi etmek için di­ğer ülkelere ihracatı artırma isteği olabilir. Bu durum hem ihracat pazarlarında hem de yurt içinde şirketlerimiz için yüksek rekabet tehli­kesi anlamına gelir.

Bu gelişmeleri fırsata çevirmek mümkün mü?

Türkiye açısından bu gelişmeler bazı alan­larda fırsat içeriyor olabilir. Bunlardan ilki Çin’den çıkacak doğrudan yatırımlar için iyi bir alternatif olabilir. İkincisi, ABD’de Çin­li firmaların kaybettiği Pazar payının bir kıs­mını belli sektörlerde Türkiye doldurabilir. Yalnızlaşan Avrupa ile ticari ve siyasi ilişki­lerini artırabilir.

Küresel ekonomide tedarik zincirinin yeniden şekillendiği bir dönemde bu ihtimallerin önemli fırsatlar içerdiğini dü­şünüyoruz. Fakat, bu fırsatların kendiliğin­den kazanıma dönüşmesi mümkün görünmü­yor. Türkiye’de kamu ve özel sektör bir arada, uyum içinde hareket ederek bu fırsatları kaza­nıma döndürebilir. Bunun için gerekli hazır­lıkların yapılıp yapılmadığını ve gayret olup olmadığını yaşayıp göreceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Siyaset ve ekonomi 24 Mart 2025