Tam Gün Yasası'nın doğrusu ve yanlışı
Bakanlar Kurulu hemen bayram öncesi geçirdiği bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile "Tam Gün" konusunda yeni bir düzenlemeye gitti. Buna göre kamu sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin mesai dışında muayenehane açarak ya da herhangi bir kuruluşta çalışarak meslek icra etmeleri yasaklandı. KHK'ye göre öğretim üyeleri ise yalnızca eğitim ve araştırma faaliyetlerinde bulunmak, döner sermaye faaliyetleri kapsamında gelir elde edilen faaliyetlerde bulunmamak yani hastalara tanı ve tedavi hizmeti vermemek ve hiçbir biçimde ek ödeme almamak kaydı ile mesai sonrası sağlık kuruluşlarında ya da muayenehanelerinde çalışabilecekler. Öğretim üyelerine isterlerse 26 Ağustos 2011 tarihinden itibaren iki yıla kadar ücretsiz izin verilebilecek.
Basına yansıdığı kadarıyla, 'Tam Gün Yasası' ile ilgili olarak yeniden bir çalışma yaptıklarını belirten Sağlık Bakanı Recep Akdağ, "Sağlık Bakanlığımıza bağlı hastanelerimizde çalışan doktor kardeşlerimiz, bir tercih yapacaklar. Ya Sağlık Bakanlığı'nı tercih edecekler ya da özel sektörü tercih edecekler. İkisinde birlikte çalışma artık yok. Zaten eski kanunda da yoktu ama ortaya bir takım farklı mahkemelerin kararları çıktığı ve kafalar karıştığı için bu kanunu tabiri caizse, yeni bir bakışla tekrar düzenlemiş olduk" demiş. Bakan Akdağ, üniversite hastaneleri için de yaptıkları düzenlemeyi anlatarak, sözlerini "Üniversite hastanelerinde çalışan değerli öğretim üyelerimiz de artık bir tercih yapacaklar. Onlara bir geçiş dönemi düzenlemesi olarak isterlerse 2 yıl ücretsiz izin veriyoruz. Üniversiteden ayrılıp 2 yıl ücretsiz izin yapabiliyorlar ve o izin de mesleklerini özel olarak icra edebiliyorlar. 2 yıl içinde de isterlerse üniversiteye dönüş yapıyorlar. Ya da üniversitede çalışırken dışarıda da çalışacaklarsa bir muayenehaneleri olacaksa, ya da özel hastanede çalışacaklarsa o zaman da bu yeni kanun hükmünde kararnameye göre sadece eğitim ve araştırma hizmetlerinde görev alabiliyorlar. Döner sermaye <http://www.milliyet.com.tr/index/doner%20sermaye> işletmelerine bağlı uygulama araştırma merkezlerinde, hastanelerde görev yapamıyorlar" şeklinde sürdürmüş.
Genç ve dinamik kadrolar üniversitelerden ayrıldı
Tam Gün Yasası'nın yaratacağı sorunları uzun süre önce dile getirmiştik. Tekrar hatırlatalım, üniversite ya da kamudaki pozisyonunu kullanarak haksız kazanç temin eden (ya da en azından kolaya kaçan) küçük bir zümre bulunmaktadır. Bu zümre mevcut sistemle entegre olduğundan, sadece hastayı değil, hastanedeki çalışma arkadaşlarını da zaman zaman zor durumda bırakabilmektedir. Aslında bu çarpık düzenin ortadan kaldırılmasında en büyük sorumluluk kendi meslektaşlarına ve camialarına düşse de, "kimse kimseyi üzmek istemediğinden" (ya da herkesin birbirine karşı açığı olduğundan) bir şey yapılamıyordu. Sağlık Bakanı bu duruma Tam Gün ile doğrudan müdahil oldu. Ancak bu müdahale tam da dile getirdiğimiz gibi yeni sorunlara neden oldu:
Beklentisi artık doymuş olan ya da yorulmuş olan emekliliği yakın kesim tam gün çalışma şartlarına uyarak geri döndü. Ama beklentisi ve becerisi yüksek genç profesörler doğrudan emekliliklerini isteyerek ya da istifa ederek üniversitelerden ayrıldılar. Sadece SGK güvencesinde olan hastaların bu donanımlı meslektaşlarımıza "ücretsiz erişme" olasılığı kalmadı. Üniversite hastanelerinde bile zor ameliyatların yapılmasından artık vazgeçiliyor.
Sorun sapla samanın ayrılmasıyken bir anız yangınına dönüşmüştür
Muayenehane koşullarında kendiliğinden (kamu ya da üniversite bağlantısı olmadan) tutunamayacaklar ise Tam Gün'e kağıt üstünde geri döndüler, ancak fiilen yarı zamanlı çalışmayı sürdürdüler. Onlar Tam Gün'den etkilenmek şöyle dursun, ekmek kadayıfının üstüne bir de kaymak kondu. Yarı zamanlıyken aldıkları sembolik ücret, çalışmasalar da hasta bakmış gibi göründüklerinden döner sermaye ile taçlandı, on bin liranın üstünde alır oldular. Bu arsız kesimin eli vatandaşın cebinden çekildi mi? Hayır. İşte bu konuda Sağlık Bakanı haklıdır, iki ayaklı çalışma düzeni sürdükçe, "küçük bir kesimi oluşturan işini bilen" doktorlar durumdan nemalanmayı sürdüreceklerdir. Ancak eğitim hastanelerinde doktorlar asistan eğitimini de hastalar aracılığıyla yaptıklarından "baktıkları hastadan döner sermaye geliri alamazlar" yaklaşımı eksik ve hatalı bir tanımlamadır. Doktorlar hasta merkezli eğitim faaliyetinden de vazgeçerlerse, bu kez yetişmekte olan doktorların eğitimi iyice zayıflayacaktır. Sorun sapla samanın ayrılmasıyken bir anız yangınına dönüşmüştür.