Talep politikasına giriş

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

Artık gündemimizi "talep idaresi" olarak adlandırmamız gerekiyor. Son dönemde hem merkez bankasının hem de hükümetin yapmaya çalıştığı doğru ancak bir gecikmiş politikaları bu başlık altında toplayabiliriz. Ancak bir önemli farkla, "talep" tanımına dış talebi yani ihracatı da eklememiz gerekiyor.

Numerik örnekle anlatmak daha kolay olacak. Aşağıdaki tablo, makro iktisattaki standart bir  "milli gelir muhasebesi"  denkliği etrafında oluşturuldu. Makro iktisat kitaplarında (ders kitaplarında Y= C+G+I+X-M şeklinde yazılan) temel mili hesaplar denkliği olarak ithalat ile iç üretim toplamının (yani toplam arz) iç tüketim ve dış tüketim (ihracat) toplamına (ikincisi de toplam talep) eşit olduğu anlatılır.

Aşağıdaki tablonun ilk satırında bu denkliğin nominal olarak, milyar TL cinsinden rakamları veriliyor. 2010 yılında Türkiye'de 1.15 trilyon TL'lik iç talep olmuş. İhracat, yani Türkiye'nin ürünlerine dışarıdan gelen dış talep ise 233 milyar TL imiş. Buna karşılık üretim ancak 1.1 trilyon TL'de kalmış. Aradaki fark yabancı üreticiler tarafından yani ithalat ile kapanmış: 294 milyar TL.

2010 yılı milli hesapları (milyar TL)            
  İthalat İç üretim İç tüketim Dış tüketim     Stok      Büyüme   
     (İhracat) değişimi   
Seviye 294 1105 1150 233 16  Nominal Reel  
Değişim 61 153 169 11 34  16.0% 10.60% 
Senaryo 1 0 214 169 11 34  22.5% 16.7% 
Senaryo 2 49 165 169 11 34  17.3% 11.8% 
Senaryo 3 49 174 169 20 34  18.2% 12.7% 
Senaryo 4 28 153 135 11 34  13.8% 8.5% 

İkinci satırda ise aynı kalemlerin bir önceki yıla göre değişimleri yer alıyor. 2010 yılında iç talep 169 milyar TL artarken üretim ancak 153 milyar TL artmış. Yani Türkiye'deki yerleşikler ürettiklerinden 16 milyar TL daha fazla tüketmişler.  Bunda önceki seneye göre şirket stokları 34 milyar TL daha fazla değişmiş. Bu, teknik olarak değişimin değişimi manasına geliyor. 2009 yılında stoklar 18 milyar TL düşmüştü. Yani şirketler üretimi azaltıp stoklardan üretim ve satış yaptı. 2010 de ise eksilen stoklar yerine konuldu. Bu da 16 milyar TL'lik ek talep üretmiş oldu. Üretim 153 milyar TL artınca, bu da önceki seneye göre yüzde 16 (nominal) veya yüzde 10,6 (reel) büyüme gerçekleştirdi.

Şimdi dört hayali senaryoya bakalım.

"Birincisinde, (üçüncü satır) 2010 yılının tüm rakamları aynı, buna karşılık sadece sıfır ithalat yapmış olalım. Bu durumda reel büyüme yüzde 16.7 olacaktı.

"İkinci senaryoda aynı iç talebe karşılık ithalat yüzde 20 daha düşük alalım. Bu durumda boşluğu iç üretim dolduracaktı. Büyüme yüzde 11.8 olacaktı. Yani ithalatın artış miktarında yüzde 20'lik düşme büyümeyi yüzde 1.2 artıracaktı.

"Üçüncü senaryoda dış talepteki artışla ihracat  9 milyar TL artıyor. Böyle bir senaryoda büyüme yüzde 12.8 olacaktı.

"Dördüncü senaryoda iç talep yüzde 20 düşüyor. İthalatında aynı oranda, yani bire bir düştüğü varsayılıyor.  Bu durumda büyüme yüzde 8.5'e düşüyor. Bu da Türkiye için oldukça yüksek bir büyüme oranı.

Türkiye'nin büyümesinin sürdürülebilirliği ve riskli yönleri tartışılırken makro politikaların temelini bu basit senaryodaki rakamlarla değerlendirebilirsiniz. Meseleyi üç değişken etrafında düşünebilirsiniz: (i) iç talep, (ii) dış talep ve (iii) iç talep ile ithalat arasındaki elastikiyet.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018