Takasın ihracata etkisi
Gazetemizde dün “İhracatta takas dönemi” başlığı ile yayınlanan arkadaşımız Serkan Akıncı’nın haberi, bana eski bir fıkrayı hatırlattı. Üç yıl kadar önce, başka güzel bir olay nedeniyle sizlere aktardığım fıkrayı, daha önce okuyan dostlarımızın affına sığınarak yeniden yazıyorum.
Ülkenin birisinde bir ayakkabı üreticisi ihracata başlamak istemiş. Yapılan çalışmalar sonucunda hedeflenen pazarlardan birisine bir pazarlamacı göndermişler. Giden pazarlamacı birkaç gün sonra merkeze bir ileti göndererek umutsuzlukla “Burada hiç ayakkabı pazarı yok, zira herkes yalınayak dolaşıyor. Ayakkabı giymek gibi bir adetleri yok“ demiş. Şirketin sahibi olan kişi biraz da şaşkınlıkla okuduğu mesajı tartışmak için, giden pazarlamacının amirini çağırmış ve “Neler oluyor” diye sormuş. Giden pazarlamacı geri döndükten sonra, amiri olan kişiyi bu pazara göndermişler. O da birkaç gün araştırma yaptıktan sonra patronu aramış. “Efendim iyi haber, burada hiç kimse ayakkabı giymiyor, bu pazara girebilirsek herkese ayakkabı satarız. Kötü haber ise ülkenin ayakkabılara ayıracak dövizi yok” demiş. Patron buna çareler düşünürken, firmanın genel müdürü “Efendim bir de ben bu ülkeye bir gideyim de neler oluyor kendim bir inceleme yapayım“ diye ricada bulunmuş. Patron da gelen haberlerin içeriklerinden rahatsız ve kararsız olduğu için bu seyahate onay vermiş ve genel müdür o ülkeye uçmuş. O da birkaç gün çalıştıktan sonra bir haber salmış merkeze. “Burası müthiş bir pazar, filanca modelden şu kadar bin çift, feşmekan modelden şu kadar bin çift satıldı hemen malları hazırlayın, alıcı adresi şu, ödemelerin karşılığında da 7 konteyner muzu yükleyip dönüyorum“ demiş.
Bu fıkrayı, pazarlamacı arkadaşların bakış açılarını ne kadar geniş tutarlarsa, şanslarının o kadar fazla olacağını vurgulamak için anlatırım. Dünkü haber ise şakanın özü olan takası vurguladığı için fıkrayı hatırlattı.
Takas daha önce de yasak değildi ancak takas ve bağlı muamelelerin işlemlerinin, uygulama usul ve esaslarını belirleyen 2006/4 sayılı tebliğ, 2008/10 sayılı tebliğ ile yürürlükten kaldırılması üzerine bu işlemler, yürürlükteki ihracat ve ithalat rejimleri çerçevesinde yürütülmekte idi. Takas yapmak isteyen dış ticaret erbabını burada sıkıntıya sokan nokta da bedelsiz ithalattaki KKDF uygulamalarıydı.
Gümrükler Genel Müdürlüğü tarafından, 28 Haziran 2013 tarihinde yayınlanan 85593407-10.06.01 genelge ile KKDF takas işemlerine uygulanacak KKDF’ye açıklık getirilmiştir. Buna göre ithalatta alınması gereken KKDF teminata bağlanacak ve işlemlerin, anılan genelgedeki koşullara uygun olarak gerçekleştirilmesini takiben de bu teminat serbest bırakılacaktır.
Çok önemli bir koşul da takas işleminin “bankacılık sisteminin kullanılmadığı veya kullanılamadığı durumlarla sınırlı ve bu ülkelerle yapılan ticarete mahsus olmak üzere“ ifadesi ile her ülke için kullanılamayacağının vurgulanmasıdır. Bu da demektir ki her aklına esen, her istediği ülkede, takas işlemi yapamayacaktır.
Bu karar ihracata olumlu etki yapar mı?
Elbette yapacaktır...
Özellikle banka sisteminin sağlıklı olmadığı, düzgün veya hızlı çalışmadığı ancak Türk ürünlerine talebin olduğu ülkelerde ihracatçılarımızın önünü açacağı bir gerçektir. Fıkramızda olduğu gibi ihracatçılarımızın, bu ülkelerde yapacakları çalışmalarda takas ödeme seçeneğini değerlendirmeleri farklı kazançları getirebilir. Ancak burada en çok dikkat edilmesi gereken nokta, takas karşılığı alacağımız ürünün, ülkemizdeki satış şartlarını ve ithalatçı seviyesindeki fiyatlarını çok ince detayda değerlendirmektir. Son tüketiciye satış fiyatlarının verdiği heyecanla takas işlemine girerek, evdeki hesabın çarşıya uymadığını ancak işin sonundaki zararı görünce fark edenleri üzülerek hatırladığımızı belirtmek isterim.