Tağşiş ve ihracat
Gazetemiz DÜNYA’nın, dün yayınlanan 26 Aralık tarihli sayısında gördüğüm bir haber beni yıllar öncesine götürdü. “Zeytinyağı İhracatında Tağşiş” haberini o günkü gazetelerde gördüğümde “Bu da ne ola ki” diye düşünmüş ve sağa sola sorduğumda da pek beni tatmin etmeyen cevaplar ile karşılaşmıştım. Tabii o zaman “Hazreti Google” gibi bir marifet sahibi ortalıkta yoktu.
Dünkü haber, Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği ile Uluslararası Zeytin Konseyi (UZK) tarafından düzenlenen “Zeytinyağının Organoleptik (Duyusal) Özellikleri ve Varyetenin Etkisi” konulu paneli ele alıyordu. İflah olmaz zeytinyağı düşkünü bir Hataylı olarak, hemen haberin detayına baktım. En çok dikkatimi çeken ifade de Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Cahit Çetin’in “Etiket bir ürünün nüfus kâğıdıdır, ona bakarak ürünün ne olduğunu anlarsınız” ifadesi oldu. Bunları, Türkiye’nin dünya zeytincilik liginde ikinciliğe yükselmek ve 700 bin ton üretim hedefi için yapılması gerekenleri belirtirken söylemiş.
Gelelim “ Tağşiş “ olayına…
Benim yıllar öncesinden hatırladığım olay, hafızam beni yanıltmıyorsa 1960’lı yıların ikinci yarısında olmuştu. İhracatı yapılan zeytinyağlarında makine yağı çıktığı söylenmiş ve Türk zeytinyağları için kara günler başlamıştı. O günden bugüne çok şeyin değiştiği söylenebilir. Kuşkusuz devletimiz, ihracata giden zeytinyağında ciddi bir kontrol mekanizması kurmuş ve hileli ürün ihracatını engellemek adına ciddi tedbirler almıştır. Bunun da başarı yolunda epey yol aldırdığı da Türk Zeytinyağı adının piyasalarda iyi anılması ile kanıtlanmakta. Zeytinyağı ihracatımız ciddi boyutta farklılık gösterdi ve gerek Avrupa Birliği ve gerekse Amerika Birleşik Devletleri piyasalarında aranan ve talep edilen bir ürün oldu.
Ancak, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca yayınlanan en son “Taklit veya tağşiş yapıldığı kesinleşen aralarında ….. bitkisel yağ… yer aldığı 96 firmaya ait 150 parti ürün” listesi, akıllarımızda soru işaretleri bırakmaya devam ediyor. Bu nedenledir ki Sayın Cahit Çetin’in “Etiket bir ürünün nüfus kâğıdıdır” ifadesine heyecanla sarılıyoruz.
Birkaç soru; neden Türk zeytinyağı, İtalyan markası ile satışa sunulunca daha farklı bir taleple karşılaşıyor? Nasıl oluyor da zeytinyağını bir kenara bırakın, zeytin bile üretmeyen bazı ülkeler, zeytinyağı ihracatı yapıyorlar?
Acaba “Etiket bir ürünün nüfus kâğıdıdır” ifadesine gereken önemi verip, zeytinyağı için her üreticinin özel bir etiketi olmasını sağlasak ne olur acaba? İyi tarım uygulamalarında olduğu gibi, bu etiketler üzerinden ürünün ve üreticinin izlenmesi sağlansa acaba sonuç nereye varır? Bugünkü teknoloji ile bunun yapılabilmesinin çok da zor olmadığını herkesin takdir edeceğini düşünüyorum. O zaman aldığımız her ürünün, nerede, ne zaman ve kim tarafından üretildiğini rahatlıkla görebiliriz. Bunu bilmenin verdiği rahatlıkla, ihracata vereceğimiz ürünlerde de yurt dışındaki müşterilerimize aynı rahatlığı yaşatabilir ve ayrıcalıklı bir konum yaratabiliriz.