Tabloda 130 yıllık parmak izi
Hollanda’nın küresel markalarından biri de ressam Vincent Van Gogh. Seneye, ölümünün 130’uncu yılı “resmen” anılacak. 37 yıl süren kahırlı ve yoksul yaşamında, eserlerini sadece 10 yıla sığdıran, ölümünden sonra süper star olan bu talihsiz sanatçının “anılmadığı” yıl -aslında- yok. Hollanda’nın bu en sürdürülebilir (!) markalarından biri hakkında hep yeni bir veri, yeni bilgi, yeni haber dünya medyasına damla damla çıkıyor. Son “çıkan” haber ise, sanatçının en ünlü tablosu Ayçiçekleri’nde “keşfedilen” parmak izi. Ölümünden bir yıl önce 1889’da yaptığı bu tablo o kadar medyatik, o kadar turist-çeker ki müzedeki yerinden onlarca yıldır kıpırdatılmıyor. Ama mobil teknoloji sayesinde tablo santimetre karelerce incelendi. Sanatçının daha önce (1888’de) yaptığı benzer bir tablosuyla da karşılaştırıldı. https://bit.ly/2TcGTHm
Sonuç: Sanatçı, tablosunun üst kısmına tahta ek yapıp tuvali büyüterek çiçeklere yer açmış. Bu işlem sırasında iki parmak izi, tabloya çıkmış. Bunlar, her halde ona ait? Bulguyu kesinleştirmek amacıyla daha ince ayar araştırma yapmak gerekecek. Sanatçının parmak izlerine başka tablolarının kenarlarında rastlanmıştı. Şimdi, en ünlü tablosunda da bulunmuş olabilir.
Tablosunu bugün görseydi?
Amsterdam Van Gogh Müzesi’nde “yaz turizmi” sergisi olarak 21 Haziran’da açılan sergide, sıra dışı bir iş de yapıldı: Ayçiçekleri tablosunun “arkası” da sergileniyor. Tabloların arkası, onların referans listesi: Satın alan galerinin adresi, başka notlar, bilgiler. Van Gogh’unkinde ise, Ayçiçekleri’ni daha ferah göstermek için tablonun tuvaline nasıl ek yaptırdığı görülecek.
Tabloya ilk müdahaleyi yapan Van Gogh olmuş, ama ölümünden sonra başkaları da… 1927’de tabloya vernik sürülmüş, sonra silinmiş. 1961’de iki kez daha vernik sürülmüş. Bugün yapılmayan bu “estetik” müdahaleler, önceki dönemlerde olağan. Tıpkı yüze yapılan kötü estetik gibi, tablonun renkleri vernikten kirlenmiş, sararmış görünüyor. Vernik, tabloya artık yapıştığı için silmek de mümkün değil. Ama, tabloyu korumak amacıyla yapılan başka müdahaleler, ilerleyen teknoloji sayesinde düzeltilebilmiş.
Müze’nin uzmanları, “Tablo, Van Gogh’un yaptığından daha farklı görünüyor bugün” diyorlar. Vernik, tablonun renklerini daha yumuşatmış. Kırmızı renkler koyu görünüyor. Bazı sarılar kaybolmuş… Burada, teknoloji yine yardımcı olacak: Sergide, Van Gogh’un kullandığı “esas” renklerle yapılmış, yepyeni bir Ayçiçekleri de sergilenecek. Tabloyu daha iyi korumak adına “ne hale” geldiğini göstermek için…
Tablo da herkes gibi yaşlandığı için, sarsıntıya, ısı ve nem farklarına karşı hassas.
Bu yüzden sergilenmek üzere başka yerlere gönderilmesi mümkün değil. Yüzeyinde oluşan mikroskopik delikler tabloyu hasta ediyor. Bir sarsıntı, bunları büyütebilir. [Müze, bütün bu konuları ansiklopedi gibi anlatan 256 sayfalık bir katalog yayınladı. Fiyatı 50 euro]
Vazoya giren ayçiçekleri
Bu nedenle, 2013’te bu ve başka tabloların bire-bir kopyaları yapıldı. Hem de üç boyutlu (3D)! Ama ticari bir amaçla: Fujifilm’le ortak bir projeyle, sanatçının önce 5, sonra 9 tablosunu eklemeli üç boyutlu olarak aynen yeniden ürettiler. Hatta, tablonun çerçevesine, arkasındaki etiketlere ve çentiklerine kadar. “Yeni” tablolar, Hong Kong, Los Angeles ve Dubai’de sergilendi. Tabloların tanesine 35 bin dolar fiyat konuldu. Sergiyi gezenler, beğendikleri tabloyu “sipariş” edince onlara 3D ile “yapıldı.”
Van Gogh Müzesi Müdürü Axel Ruger, Hong Kong ve Los Angeles “sergilerini” Hollanda Prensesi Anita ile birlikte açtı. Dubai’yi ise ressamın büyük büyük yeğeni Vincent Willem Van Gogh şereflendirdi. Ayçiçekleri ile Dubai kumsalında fotoğraflar çektirdi. Los Angeles Times, “Bir Van Gogh ne zaman Van Gogh değildir?” başlıklı makalesinde durumla açıkça alay etti. “Dehşet ve utanç: Bu çöpü Müze de onaylıyor,” diye yazdı. https://lat.ms/31RGZVC
Bu konuda bir başka inovasyon daha: Ayçiçekleri tablosu, bilgisayar modelleme yöntemiyle üç boyutlu şekle dönüştürüldü. Bunun için bir dijital heykeltraşlık programı (zbrush) kullanıldı. Vazoya konulacak biçimde “yeniden” imal edildi: İngiliz sanatçı karı-koca Rob ve Nick Carter’ın buluşu bu...
Ömrü ruhsal fırtınalarla geçen sanatçı, üç boyutlu tabloya “uygun” eserler vermiş: Fırça darbeleri, gözle görülecek kadar tutkulu. Bunu bir de 3D tekniğiyle “büyütünce,” ortaya sanki dağlık-tepelik-ovalık engebeli bir arazi çıkıyor.
Üç boyutlu “yaratılan” çiçekler, “visijet-x” maddesi 16 mikron incelikte püskürtülerek üç boyutlu “basıldı.” Ortaya çıkan kalıptan, silikon bronz (% 96 bakır) bir kalıba dönüştürüldü. Ayçiçekleri, vazo içinde Londra’da sergilendi. https://bit.ly/2J9pJ5z
Van Gogh’a ilgi azalmayacak
2011’de Amerikalı sanat tarihi araştırmacıları Steven Naifeh ve Gregory White Smith, Van Gogh hakkında yazılabilecek en kapsamlı kitabı “Bir Ömür” (The Life) başlığıyla yayınladılar. 976 sayfada kullandıkları 28 bini aşkın referans notu, sayıları yüzleri aşan kayıtlar, kitaplar, makaleler, sergi ve müze katalogları, mektuplar ve akla gelen-gelmeyen diğer bütün belge ve bilgiler 6 bin sayfa tutuyor. Bu kadar çok kaynak arasından süzülen kitap, şimdiye kadar Van Gogh hakkındaki en kapsamlı eser.
Yalnız, bir sorun var: Bu kadar çok şeyi kitaba koyamadılar. Bir site yaptılar. Orada yayınladılar. Bu uygulama bir ilk: Kitabı okuduktan sonra referansını görmek için siteye bakmak.
Sitede ise bilgi, kara delik gibi: Bütün belgelerdeki bütün referans notları. Dizi dizi bibliografyalar. Van Gogh’un sözünü ettiği herkesin listesi: Sayılamayacak kadar çok. Sanatçının aile ağacı. Kitaptaki görsellerin hepsi. İlgili müzelere linkler. Kitapla ilgili tanıtım toplantıları. ABD dışında kitabı yayınlayan şirketlere erişim. Ve dahası...
Van Gogh, kısa yaşamında ağabeyi Theo’ya, eserlerini nasıl yarattığını anlatan 902 mektup yazmıştı. Theo’nun eşi Johanna Van Gogh-Bonger, mektupları Hollandacadan İngilizceye çevirerek 1914’te üç cilt olarak yayınladı. Amsterdam Van Gogh Müzesi mektupları tekrar ve daha düzenli olarak çevirip 2009’da kitap ve online yayınladı.
Theo, önemli bir sanat galerisinde çalışıyordu. Kardeşinin dehasının farkındaydı. Eserlerini pazarlamaya uğraşıyordu. Ama eserleri, o döneme göre fazla yenilikçiydi. Sadece tek bir tablosunu satabildi. Theo, kardeşine yaşamı boyunca maddi destek sağladı. Vincent de ona sürekli yazdı. Mektuplarda bol çizimler var. Bu mektuplar şimdi online. Hem tıpkı basım olarak. Hem Fransızca/Hollandaca/İngilizce transkripsiyon olarak. Mükemmel bir kaynak. https://bit.ly/2xkr3gp
Van Gogh’un gizemli ölümü
Ve hakkında yapılan yığınla yayınlara, yazılan biyografilere, çekilen filmlere, ruh ve beden sağlığını didikleyen akademik makalelere rağmen Van Gogh’a ilgi azalmıyor. Artıyor hatta! Ölümüne dair kuşkulara ve bilinmezlere rağmen, ölümüne neden olduğu “anlaşılan” tabanca geçtiğimiz 19 Haziran’da Paris’te açık artırmada 162 bin 500 euro’ya satıldı.
Sanatçının intihar etmediği, kovboyculuk oynayan çocukların “yanlışlıkla veya bilerek” karnından vurduğu da bir hipotez. Hatta bu, Amerikalı film sanatçısı Willem Defoe’ya 2019 Oscar adaylığı getiren “Sonsuzluğun Kapısında” (Eternity’s Gate) filmine de konu oldu. Ne var ki, ruh ve beden sağlığı gitgide bozulan sanatçı, bu vurulmayı “şerefli ve romantik bir ölüm vesilesi sayarak, çileli hayatından kurtulmak istemiş olabilir” diyenler de var.
Tabanca, Van Gogh’un “vurulduğu” tarlada 1960’da bulunmuş. Kullandığı kurşun, Van Gogh’un vücudundan çıkartılanla aynı. Tabanca o tarihten beri özel mülkiyetteydi. 2016’da Van Gogh Müzesi’nde açılan “Deliliğin Sınırında: Van Gogh ve Hastalığı” sergisinde ilk kez görülmüştü.
Çağdaş tıp analizleri, sanatçının beyninde alın hizasındaki temporal lobda epilepsi olabileceğine işaret ediyor. Anne ve baba tarafında epilepsi olduğunu, Van Gogh’da da kalıtsal bir anomali olarak bulunabileceğini öne süren hipotezler kadar, yine kalıtsal ama daha seyrek rastlanan porfiria, veya ağır migren olabileceğini savunanlar da var. Gerçek bilinemeyecek. Sanatçının, yaşamında ne yazık ki göremediği takdir ve saygının, artarak süreceği ise kesin. Eserlerinin sadece bir kısmının bulunduğu Amsterdam’daki müzeyi yılda 2 milyon kişi ziyaret ediyor.•