Tabelaya bakarsanız hastane çok, lakin sorun çözen merkez yok

Yavuz DİZDAR
Yavuz DİZDAR yavuz.dizdar@dunya.com

Geçen hafta yazdığımız hastanelerde yaşanan sıkıntılar konusunu bu hafta da sürdürmek istiyoruz. Bu kez doğrudan bir okurumuzdan gelen mektubu yayınlayacağız. Bu mektup sorunun ne kadar derin olduğunu açıkça ortaya koymakta:

"Yavuz Bey; bugünkü makalenizi okuduğumda, içimdeki acı fırtınası yeniden canlandı... 17.08.2008 tarihinde kızım yataktan düşerek başında derin bir yara açıldı, kızımın yarasını diktirebilmek için dört özel hastane dolaştım, hastanelerin acil servislerinde yarayı dikebilecek uzman olmadığını, ücreti mukabilinde olsa bile doktor getiremeyeceklerini söylediler. İşte o an çaresizliğin ne demek olduğunu bizzat yaşadım. Son çare Mersin Üniversitesi Hastanesi'ne çocuğumu götürdüm. Orada da acı bir gerçekle karşılaştım. Uzman doktor telefonda acildeki doktora 2,5 yaş altındaki çocuklara müdahale edebileceğini söylemiş yani kısaca uzman doktorumuz gelmedi. Acildeki doktora "siz müdahale edebilir misiniz" dedik, iki dakika duraksamadan sonra güvensiz bir şekilde "müdahale edebilirim" dedi. Ancak hanımım güven vermediği için acildeki doktorun müdahale etmesine yanaşmadı. Allah'tan yanımızda hemşire komşumuzda gelmişti. Komşumuz uzman doktorun odasına gidip kızı olduğu yalanını söyleyerek doktorun müdahale etmesini sağladı. Çocuğumun çok şükür şu an bir şeyi yok ancak 17.08.2008 tarihinde Türkiye'nin kanayan yaraların birini o gün bütün çıplaklığı ile yaşadım. Bu ülkede birçok vatandaş da benzer sıkıntıları yaşıyor ve sizin ya da benim gibi ucuz atlatamıyor ne yazık ki...

Özel hastanelerin acillerinde uzman doktor bulundurmaları, devlet ve üniversitelerdeki gece nöbetçi olan uzman doktorların hasta ayrımı yapmadan müdahale ettiği bir ülke olmak umuduyla."

Biz bu doktorları neden yetiştiriyoruz?

Bu satırları okuyup da üzülmeyenimiz olacağını sanmıyoruz. Bir baba, kızının başındaki yarayı diktirebilmek için kapı kapı dolaşıp doktor arıyor, parası mukabilinde bile yaptırması mümkün olamıyor. İnanınız bu örnek nadir bir durum değil, her gün bir başkasıyla karşılaşıyoruz. Yanık vakaları, kaza sonucu uzuv kopmaları, beyin kanamaları, bunlara müdahale edebilecek beceride doktor ve hastane bulamıyoruz. Peki o halde biz bu doktorları neden yetiştiriyoruz, biz bu hastaneleri neden açıyoruz? Mesele doktor yetiştirip diploma vermek, ruhsat verip hastane açmak değil ki. Mesele işi yapabilecek, sorunu üstlenebilecek kişi ve kurumlar yaratmak. Zira doktorluk bir meslek değil, bir yaşam biçimidir; hastaneler de sıradan işyerleri değil, yaşamla doğrudan ilişkili sorunları çözen merkezlerdir.

Sorun çözen merkezleri korumalıyız

Türkiye'de ciddi sorunları çözecek hastane sayısı onu geçmez. Bu hastaneler de genellikle tıp fakültelerinin hastaneleridir. İşte hatırlayınız, birkaç hafta önce bir mayo firmasının sahibinin kızı saçını yarış arabasının lastiğine kaptırdı, sorunu İstanbul Tıp Fakültesi çözdü. Nerede ciddi bir sorun olsa bu hastanelere gönderilmekteler. Bizim amacımız da bu hastaneleri kollamak ve geliştirmek. Zira bu hastaneler hepimiz için gerekli.

Malum herkesin parası yok, dahası para olsa bile her yerde çözülemeyecek sorun çok.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar