Suyun her damlası değerli
Su, insanoğlunun dünya dışında yaşam alanları ararken ön şartı. Su, sadece doğrudan tüketim için değil aynı zamanda ihtiyacımız olan gıdanın üretimi için de olmazsa olmaz. Su, aynı zamanda, tarımsal üretimde verimlilik artışı sağlayan en önemli girdi…
Bir bölgede sulamanın mevcudiyeti ile ürün deseni tamamen değişebilmekte. Yılda bir ürün, hatta nadas uygulaması ile iki yılda sadece bir ürün alınabilen yerlerde sulama ile yılda birkaç farklı ürün alabilmek mümkün olabilmekte.
Ülkemizde kullanılan suyun dörtte üçü tarımsal amaçlı. Evde diş fırçalarken boşa giden suyun tasarrufu çok önemli olmakla birlikte asıl tasarruf, tüketimin ve dolayısıyla kaybın büyük olduğu yerlerde, tarımsal sulamada olmalı.
Kullanılan su miktarı ile sulanan bitkinin bundan yararlanabilme düzeyini anlayabilmek için sulama randımanı ifadesi kullanılır. Ülkemizde sulama randımanı yüzde 50’ler seviyesinde olup, bizi su fakiri ülkeler arasına itecek olan en önemli nedendir.
Bakanlık, su randımanını 2024 yılı için %55’e, uzun vadede ise %75’e yükseltmeyi hedefliyor. Bunun için sulama yatırımlarına büyük destekler veriyor.
Sorun şu ki kamusal mal olan suyun yönetiminde, özellikle tarımsal sulamalarda, zaman zaman başarısızlıklar görülebiliyor.
Damlaya damlaya göl olmasın
Vahşi sulamanın yaygınlığı en büyük israf nedeni. Bununla birlikte, en etkin sulama yöntemlerinden olan ve devletin büyük destekler sağladığı damlama sulama konusunda da sıkıntılar yaşanıyor. Örneğin, Çukurova’da damlama sulama yapılan birçok tarla ve bahçede, damlaya damlaya göl haline gelen yerlere şahit oluyoruz. Sonuçta açık bırakılan damlama sulama sistemi hem üretime zarar veriyor hem de su israfına yol açıyor. Su bedelinin alan bazlı hesaplanması da bunda etkili.
Görülüyor ki teknoloji tek başına su tasarrufu sağlayamıyor. Önemli olan sulama bilincinin kazandırılması ve fazla sulamanın her zaman verimlilik artışı anlamına gelmediğinin iyi anlatılması.
Sulama randımanın artırılması, ülkemizde nadasa bırakılan 3,5 milyon hektar alanın giderek azalması ve daha geniş alanlarda sulama yapılabilmesi anlamına geliyor.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, her vesileyle, üretimin planlamasının merkezinde suyun olduğuna vurgu yapıyor. Bir bölgede ürün deseninin belirlenmesinde ilk ölçüt, tarımsal suyun varlığı ve yeterliliği olacaktır. İşte tam da bu aşamada, yerel siyasi baskılar yoğunlaşacak ve üretim planlaması, popülist yaklaşımlarla delinmeye çalışılacaktır. Bu açıdan, ilk uygulama yılı olan bu yıl, özellikle Adana ve Konya’daki üretim planlamalarını, sonuçlarını ve yapılan dış müdahaleleri yakından izleyeceğiz.
DSİ’nin hakkı teslim edilmeli
DSİ, su yönetiminde sürdürülebilirliği öne çıkararak toplulaştırmadan modern sulamaya, taşkın riskinden sağlıklı içme suyuna kadar, sessiz sedasız, reklam yapmadan işini hakkıyla yapan bir kuruluş.
DSİ’nin kurumsal web sayfasında detayları yer alan İmamoğlu Sulamaları Otomasyon Projesi kapsamında, 33 bin dekar alanda, 2.240 çiftçinin yararlanacağı tarımsal sulama üniteleri kuruldu. Bu açıdan sensör tabanlı, otonom su yönetimine sahip ilk saha. Yeterli sayıda gözlem ve ölçüm istasyonları ve yapay zekâ destekli yönetim cihazları da devrede. Üreticiler, üretim alanlarına gitmeden, zaman ve mekândan bağımsız olarak, akıllı telefonlar üzerinden sulamalarını yapabilmekteler.
Adana’da barajlardaki su seviyelerinin düşük olması, DSİ yetkililerini “rotasyonlu sulama” uygulamasına geçmeye zorluyor. Aslında su bol da olsa bu uygulama yapılmalı. Her an kanaletlerde suyun mevcut olması su israfını körüklüyor. Ayrıca sulamanın etkinliği açısından gece sulamalarının yoğunlaşması da bu rotasyonla mümkün olabilecek.