Süt üretiminde çanlar kimin için çalıyor?

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Aslında "sözünüzü balla kestim" diyerek, Ordu'da yaptığımız "bal üretimi ve arıcılık" toplantısından edindiğim izlenimleri aktarmak istiyordum. TÜSEDAD yetkilileri ile yaptığımız toplantıda "Süt üretiminde çanlar kimin için çalıyor?" sorusu zihnime takılınca, aracılık ve bal üretimi sorunlarını bir başka yazıda sizlere paylaşmak üzere ertelemek zorunda kaldım.

Sınırlı bilgiyle genellemeler yapma alışkanlığı çok yaygın. Gelişmeleri yaratan derinliklerdeki dinamikleri gözlemeden, yüzeysel, insanların hoşuna gidecek kavramlar kullanarak, yazı içine birtakım insanların adlarını serpiştirme toplumumuzda geçer akçe. Ama öylesi bir sığlıktan uzak durmalıyız. Hayvancılık yatırımlarında enformasyonumuzu artırmaya, bilgilerimizi derinleştirmeye, sezgilerimizi güçlendirmeye ve anlama düzeyimizi yükseltmeye çabalamalıyız. O nedenle diyorum ki, "…yazdıklarıma inanmayın; ilettiklerimi anlama çalışın. Varsa eksikleri tepki verin ki, hep birlikte gerçeğe doğru ilerleme imkanımız olsun!"

Süt üreticilerinin gerekçeleri

TÜSEDAD yetkililerinin altına imza attıkları ve konuyla ilgisi olanların kamuoyuna ilettikleri açıklamaları yakından izlediğimizde ileri sürülen

gerekçeler üç aşağı beş yukarı şu hususları kapsıyor:

" Çiğ süt fiyatlarındaki düşüş, süt üreticiliğini içinden çıkılmayacak bir yere götürmektedir.

" Çiğ süt fiyatları ortalama yüzde 30 düşmüştür. Marketlerde tüketiciye ulaştırılan süt ve süt ürünleri fiyatları ise aynı oranlarda düşme olmamış; bazı ürünlerde fiyatlar artmıştır.

" ABD gibi ülkelerde 1 litre süt fiyatı ile 3 kilogram yem alınırken; ülkemizde 1 litre süt fiyatı ile 0,85 gram yem alınabilmektedir. Süt üreticinin asgari koşullarda 1 litre süt satarak, 1,5 kilogram yem alabilmelidir.

" Çok sayıdaki üretici, fiyatlardaki ışırı düşmeler nedeniyle süt hayvanlarını kesme noktasına gelmiştir.

" Tarım Bakanlığı bu aşamada gebe düve ihalesi yaparak çiftçiye hayvan dağıtarak kaynak israfında önayak olmaktadır.

" Süt üreticiliğinin ekonomik özelliklerinden biri "…kesintisiz üretim yapma" zorunluluğudur. Üreticinin ürettiği malı, bütün donanımlara sahip olsa bile ürününü iki gün içinde işleme tesislerine iletmesi gerekir.

" Süt üretiminin bir başka yapısal özelliği "...stoklama" olanağının bulunmamasıdır.

" Süt üretimi, " …canımızı koruma, aklımızı sağlıklı tutma ve neslimizi sürdürmenin " temel girdilerinden biridir; konu sıradan "…ticari bir olgu" gibi algılanırsa "...çağdaş toplum" yaratılmasının önünü tıkamış oluruz..

" Yurttaşlarının süte "…erişebilmesi ve tüketim alışkanlığının yaygınlaştırılması" toplumsal gelişmenin temel göstergelerinden biridir.

" Gelişmiş toplumlarda süt üreticileri kendi aralarında ciddi örgütler kurarak haklarını savunduğu gibi, kamu otoriteleri de "…uygun düzenleyici önlemler" alarak, "…fiyat istikrarını" sağlamakta, hayvancılığın, süt ve sütlü mamuller üretiminde ve ticaretinde "…istikrar" korunmaktadır.

" Üretimde verimliliğin artırılması, hijyen koşullarının sağlanması, modern işletme sayısının artırılması ülkemizin temel hedefi olmalıdır. Eğer, süt ve sütlü mamullerde fiyat istikrarı sağlanamaz, "…fiyat-maliyet dengesi kurulamazsa", son on yıldır hızlanan             "...olumlu gelişme" ters yüz olabilir. Bu gelişme bizim ilgi menzilimizdeki temel sorundur: "Örgütsüz süt üreticiliğinden örgütlü üreticiliğe geçiş sürecini yönetme konusunda hükümetlerin, üretici örgütlerinin ve sivil inisiyatiflerin ciddi sorumluluklar vardır."

Fırsatları değerlendirenlerin

önleri kesilmemeli

Süt üreticilerinin destek talepleri, düzenleyici alım istekleri, süt tozu ithalatının yasaklanması dilekleri, borçlarla ilgili önerileri vb. bir dizi konu medyada gerektiği kadar yer alıyor. Günlük ve ivedi sorunlar üzerine elbet ki gidilmeli. Burada, kısa dönemli konjonktürel sorunlardan çok uzun dönemli gelişme yaratmanın önünü açma konusunda gözlemlerimizi paylaşmalıyız. Biz temel eğilimlerin yarattığı fırsat tehlikelerle ilgilenmenin, kısa dönemli sorunlardan daha önemli olduğunu düşünenlerdeniz. Bu nedenle, buzdağının dibine bakmayı yeğliyoruz. Bu açıdan bakıldığında beş temel değişkenle ilgili görüşlerimizi sizlerle paylaşacağız:

Birincisi "örgütlenmemiş süt üreticiliğinden örgütlü süt üreticiliğine geçiş sürecinin" çok dikkatli "yönetilmesi" gerekiyor. Adı "Süt Konseyi" ya da başka bir şey olabilir. Eğer bu " geçiş sürecini yönetme" konusunda tam yetkili ve işleyen bir kurum yaratamazsak, fındıkta ya da başka ürünlerde olduğu gibi, üretimi tam bir "batağa" saplayabiliriz. Ülkemizde hayvan yetiştiriciliğinde "rekabet edebilir ölçekte" işletmelerin gelişmesinde başlayan "olumlu süreci" ters yüz edecek uygulamaların gerçekten ağır olacaktır.

İkincisi, bütün diğer sektörlerde olduğu gibi, "pazarımız dünyadır" şiarından hareket edildiğinde, rekabet gücü yaratmak için "…piyasa yapıcısı kuruluşlar etrafında organik büyüme, ortaklıklar ve işbirliklerine dayalı üretim yapısı hayvancılık ve süt üreticiliği için de gerekli. Bu gelişmeyi alabildiğine teşvik etmek gerekiyor." Bu gerek yerine getirilmez de, tam tersi yapılırsa ülkemizin geleceği açısından büyük bir yanlış yapılmış olacaktır.

Üçüncüsü, hayvan yetiştirme ve süt üretiminde de, diğer üretim alanlarında olduğu gibi "…şans eşitliğini yaratma, koruma ve geliştirme" temel görevdir. Hayatı coğrafyamızda ve uluslar arası pazarda, üreticiye "ek maliyet yükleyen etkenler" özenle ele alınmalıdır. Kamunun uygulamaları nedeniyle girdi maliyetlerini artıran "idari kararlar" gözden geçirilmelidir. Rakip ülkelerin "destekleri" yakından izlenmeli; üreticiler "karşılıklılık ilkesi" çerçevesinde korunmalıdır. Kaba ve karma yem üretimi maliyetlerinin rekabeti güçlendirmesi için "kolaylaştırıcı " önlemler ivedilikle yürürlüğe konmalıdır.

Dördüncüsü, "fiyat istikrarı" ile gelişmenin beslenebilmesi için, üreticilerin "doğru örgütlenmeler" yapabilmesinin hukuk altyapısı hızla tamamlanmalıdır. Bugünkü dağınık yapı, üreticilerin ortak değerler etrafından toplanmalarını, güçlü bir ortak irade yaratmalarını, ortak çıkarlarını etkin bir biçimde savunmalarını, ortak projelerle kaynakları verimli kullanmalarını ve ortak kurumları işleterek sürdürülebilir gelişmeyi güven altına almalarını önlüyor. Kamu yetkilileri, üreticiler ve diğer sivil inisiyatifler bir araya gelerek, çağdaş bir örgütlenmenin hızla realize edilmesinin önü açılmalıdır.

Beşincisi de, üreticilerin "…sadece devletten bekleyen" pasif konumlarını, kendi aralarındaki işbirlikleri ile "maliyet düşürme ve verimlilikleri artırma" aktif konuma dönüştürmeleridir.

Bir önceki yazıda belirttiğim gibi, bugünlerde ülkemizde "Saanen keçisi üretimi" popüler bir konu. Ama gözlediğim kadarıyla kimsenin elinde, "dünya genelindeki durumu analiz eden bir çevre etüdü" yok. Ayrıca, "pazardaki gelişmeleri analiz eden, hangi ürünlerin kime satılacağını irdeleyen bir pazarlama ve satış planı" belirlenmiş değil. Üretimin hangi merkezlerde, nasıl organize edileceği, "sinerjik kümelenme" ile uygun maliyetle üretim yapılmasının koşulları üzerinde ayrıntılı kafa yoranların sayısı çok sınırlı. Bu saptamalar, süt hayvancılığı ve süt üretimi için de aynen geçerli… Dosyalarımıza hakim olmalıyız, "...bilgiye dayalı ciddi fikirler üretmeliyiz " ki, geleceği doğru inşa edebilelim.

Burada anlatılan hayati konular, her zaman ilgi menzilimizde güncelliğini korumalı, ciddi ve dinamik envanterlere dayalı kirlikten arındırılmış bilgileri sürekli paylaşmalıyız… Aksı takdirde, kulaktan dolma yargılarla, geçerliliği çok tartışılır rakamlarla, popülist algılamalarla, duyarsız tutumlarla süt sorununu da çözemeyiz… Çanları, toplumun geleceğini karartacak yanlışlar için çaldırmayalım..Süt üretiminin sağlığımız, esenliğimiz, nesli sürdürmenin aracı olarak görmeliyiz… Ciddi biçimde  almalıyız…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar