Süt fiyatlarındaki istikrar et üretiminin sırrıdır

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Et üretimine ilişkin gözlemler: 3

Hayvancılığın geliştirilmesinde coğrafyanın potansiyellerine mera, kaba ve karma yem bağlamına ilk iki yazıda değindik. Özetle, mera, kaba ve karma yem konusunda serbest ve adil piyasa koşullarını yaratamazsak sonuç alamayacağımızı anlattık. Bu yazıda, özellikle “süt odağından bakışın” önemi üzerinde duracağız.

Ülkemiz koşullarında süt fiyatlarındaki istikrar, hayvan yetiştirmenin, dolayısıyla et arzının da kritik bileşenidir. Süt fiyatlarındaki aşırı yükseliş ve düşüşleri önleyecek mekanizmaların işler hale getirilmesi ülkemizin ivedi sorunudur. Süt üretiminde istikrar sağlayamazsak, et arzı ve et fiyatları da istikrara kavuşmaz. Et ve süt arzında yetersizliği aşmak için belirlenecek strateji rehberliğinde sorunlarımızı en aza indirmek istiyorsak, ivedilikle bir dizi önlem almalıyız:

1- Gerekli ırk seçimi ve ıslahı ilk adımdır: Uzun yıllar hayvancılık temel tartışma konularımızdan biri olduğu halde, koşullarımıza uygun ırk seçimi ve ıslah çalışmalarını yerli yerine oturtabilmiş değiliz. Hayvan ırkı seçiminde köklü bir tercih yaparak, siyasi bakışları aşan “milli politika” üretmeliyiz ki kısır çekişmelerin  yaratacağı toplumsal enerji israfının tuzaklarına düşmeyelim.

Irk seçimi bir başlangıçtır, süt ve et arzını tek başına çözemez. Yüksek performanslı ırkları ülkemiz koşullarına uyumlandırmak için islah çalışmalarının metodu, geliştirme çalışmaları  için ayrılacak kaynakların yeterliliği, sürekliliği ve kararlılığı asil belirleyici olan araçlardır.

Özellikle damızlık konusunda duyduklarımız ve bildiklerimiz  iç açıcı değil. İki hafta önce Edirne Ticaret Borsası'nda yaptığımız kanaat önderleri toplantısında, damızlık konusunda olması gereken yere ulaşamadığımızı kanıtlayan bir dizi yaşanmış öykü  dinledik.

Ülkemizde uygun ırkları belirleme ve damızlık arzını güven altına alma konusunda gelinen noktayı kapsayıcı bir anlayışla ele almalıyız: Parlamentodaki bütün siyasi partilerin, sivil insiyatiflerin önerilerini alarak, çoğunluğun meşrulaştırdığı uzun soluklu bir strateji belirlemeliyiz. Üretici bilmeli ki ortak değerlerden kaynaklanan, ortak irade üzerine inşa edilen, ortak yararlarımızı en çoğa çıkarması beklenen ve ortak kurumlar aracılığıyla gözetim ve denetimi yapılacak olan kararlar kısa zaman aralıklarıyla değişmeyecek. Siyasi iradenin ağırlığı değişse de, bu ulusal politikanın uygulanmasından geri dönüş olmayacak.

Belirlenen amaç, politika ve stratejilerin uzun soluklu olması, toplumun çoğunluğu tarafından meşrulaştırılması ve kısa dönemde değişme beklentilerinden uzaklaştırılması, süt ve et arzında rekabet edebilir ölçekte işletmelerin oluşmasını, rekabet edebilir teknoloji yatırımını ve rekabet edebilir yönetim anlayışını motive edecektir.

2- Desteklerin uzun soluklu olanı yatırımcıda güven yaratır: Tarımsal üretimin bütün alanlarında olduğu gibi hayvan yetiştirme konusunda sık sık değişen, ülkenin coğrafi derinliklerinin potansiyellerini, kültür yapısını, uluslararası rekabet koşullarını  gözetmeyen, ciddi bir takip sistemiyle ne gibi sonuçlar yarattığı denetlenemeyen “destek sisteminin” çözüm üretmediğini hepimiz biliyoruz. Tarım ve hayvancılık alanında verilen desteklerin ne gibi sonuçlar yarattığını izlemek için  gerekli mekanizmalar yok. Geri-bildirimlerle sağlıklı veri toplanamıyor, fizibilite-odaklı ölçüler kullanılamıyor. Gerekli uzmanların yetiştirilmesi ve kayıt sisteminin oturulması, Sayıştay Raporları'nın saptadığı bilgi eksikliğinin aşılmasının ivedi önlemlerinden sadece biri. Desteklerin veriliş aşamasında, uygulama sırasında ve uygulama sonrasında ödünsüz gözetim ve denetimi yapılamadığı için, destekleri “geliştirme aracı” olmaktan çıkarıyor, bir israf  aracı haline getiriyor.

Hayvancılık alanında gerekli gelişmeleri yaratabilmemiz için, destekler aracılığıyla uluslararası pazarda rekabet dengeleri kurmalıyız. Dünya genelinde açık ve gizli desteklerle piyasada yarattığı haksız rekabeti güncel olarak izlemeliyiz. Kamu yönetimi ve girişimcilerin açık ve gizli kaynaklardan sağlayacağı bilgileri dinamik anlayışla derlenmeli, eş zamanlı olarak  üreticinin bilgisine sunulmalıyız ki alternatif  tepkiler geliştirilerek haksız rekabetin  önüne geçebilelim; üreticinin hak ve çıkarlarını korumuş olalım.

3- Süt fiyatlarında istikrarsızlık hayvancılığın en büyük engelidir: Zaman zaman süt fiyatlar üreticiyi tatmin etse de, üretici süt fiyatlarındaki istikrara güvenmediği için uzun dönemli yatırım yapılamıyor. Süt üreticileri iki yıldır fiyat artışı olmamasından yakınıyor. Et ve Süt Kurumu'nun belirlediği fiyatların altında alım yapılıyor. Ayrıca yem fiyatları ile süt fiyatları arasındaki denge rakiplere göre eşit koşullar yaratmıyor. Süt fiyatlarındaki istikrarın, et arzının sırrı olduğu unutuluyor; süt hayvanı arzını gereken düzeye ulaştırmadıkça et sorununun çözülemeyeceği gerçeği üzerine gerektiği kadar durulmuyor; gereken önlemler alınmıyor.

Fiyatlarında denge yaratmak, sektörün gelişmesini güven altına almak için oluşturulan Süt ve Et Kurumu gibi yapılar bir ilk adım. Yasal düzenlemelerle yapıları oluşturmak ise işin en kolay yanı. Asıl önemli olan o yapıların içine hayat doldurarak, uzun dönemli geleceği güven altına alan kararların alınması ve uygulanabilmesini sağlamaktır. Söz konusu kurumların kapsayıcı olması ve işlerliği et arzı açısından da  kritik öneme sahip. Kurumların yasal yapıları kadar ikincil düzenlemlerin de geliştirci olmaları gerekiyor. Ülkemizde ise, ikincil yasalarda yasaklayıcı, engelleyici, bürokrasiye artırıcı hükümler yaygın biçimde hakim oluyor.

Süt üreticiliği ile alternatif üretim alanlarındaki geçişlerin hızlanması,işletmelerde ölçek yetersizliği, süt ve et üreticiliğinde geçimlik  iş algısı kısa dönemli beklentilere yol açıyor. Bu iddiaları ne kadar gerçekçi olduğunu öğrenmek isteyenler çeltik üretiminin Biga yöresinde hayvan  yetiştiriciliğine etkilerini  sahada gözlemeli. Gözlem  yetmez iyi düşünülmemiş  desteklerin yarattığı çarpıklığı kavramalı ki  aynı yanlışlar tekrarlanmasın!

Unutmayalım ki, süt fiyatlarındaki istikrarsızlığın yarattığı tahrip dikkate alınmazsa, et konusundaki tartışmalar bitmeyecektir.

4- Oluşturulan kurumlar güven yaratacak uygulamalar yapmalıdır: Kapsayıcı  kurumlar, kaynak kullanımında verimi artırmanın temel araçlarından biridir. Ülkemizde süt fiyatlarında istikrar sağlamak için oluşturulan kurumlar neden etkili olamadıklarını kendilerine sormalı, eleştirilere tahammül göstererek çoklu bir bakışla öngörme ve önlem alma disiplinine uymalıdır. Kurumlara yasalarla verilen yetkilerin, uygulama yönetmeliklerinde geri alan vesayetçi anlayış terkedilmeli. Yetki vermek de yetmez, kurumlaran sağlıklı verilerle desteklenmesi, meradan kaba yeme, süt fiyatından tarım ve hayvancılık desteklerinin etkilerine kadar bütünsel kararlar üretmenin kanalları açık tutmalı.

Ülkemizde imalat kesiminde olduğu gibi, tarım ve hayvancılık alanında da sağlıklı kararlar vermenin gerektirdiği verilere sahip değiliz. Oluşturulan kurumlar önce sağlıklı verilerle, net bilgilerle desteklenmeli, sonra da bir ulusal strateji bağlamında  kararlar üretmelerinin kanallarını açık tutulmalı.

Süt üretiminden, süt fiyatları istikrarına; süt fiyatları ile yem fiyatı dengelerine, uluslararası rekabet koşullarına, ulusal ölçekte fiziksel sermaye stoklarına -depolama, soğuk hava zinciri ve işleme yapıları- izin, izleme, gözetim ve denetim yapacak sağlıklı veri sorununa kadar süt konusu bütünüyle ele alınmalı, süreçlere odaklanmayan, sonuç odaklı indirgemeci tartışmalardan hızla uzaklaşmalı.

5- Hepimizin ortak sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, başta Bakan olmak üzere bütün kadrosuyla ve medyada bilgileri paketleyen ve dağıtanlar olarak hepimiz şu soruyu kendimize yönetmeliyiz: Bir ülke insanları, yarım yüzyıldan fazla aynı sorunları tartışır; çözüm üretemezse, ekonomik bağımsızlığını nasıl kazanır, korur ve geliştirebilir? Eğer bir ülkede toprak mülkiyeti modern tarım işletmeciliğinin önünde önemli engellerden biriyse, hizmette birleştirmelerle rekabet edebilir ölçek, rekabet edebilir teknoloji ve rekabet yönetim için “irade” ortaya konamıyorsa her şeyi içtenlikle gözden geçirmek gerekmez mi? “Milli politika” yaratmak için hep birlik sorunlarla yüzleşmenin zamanı değil mi?

Sorunlarını keşfeden, ama o sorunları tanımlayarak, gerekli çözümleri üretemeyen toplum olmamalıyız, böyle bir ayıbın kamburunu taşımamalıyız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar