Sürprizler, gerçekleşmeler, beklentiler…

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM [email protected]

TCMB, geçen haftaki PPK kararında beklentilere paralel olarak faizi yüzde 50 seviyesinde sabit bıraktı. Geçtiğimiz ay sürpriz bir biçimde 500 baz puanlık artış gerçekleştirmişti.

Bu iki ayın birinde sürpriz bir artış, diğerinde ise durağanlık gerçekleşti. Peki neden? Verilere göre değerlendirecek olursam:

Programın başından bu yana para politikası tarafında kamuoyuna aksettirilen bir çıktı açığı grafiği var. Ben de yazılarımda bu grafiği paylaşmıştım. Bu grafikte, başlarda kademeli ardından daha agresif bir biçimde yapılan faiz artışlarının bu yılın ikinci yarısından itibaren çıktı açığını negatif bölgeye geçireceği yani haziran ayı sonrasında enflasyonda belirgin bir düşüşün başlayacağı ifade ediliyor.

Kredi kartı ve perakende de soğuma yok

Fakat son iki ayı değerlendirdiğimde, makroekonomik veriler açısından bilhassa kredi kartı harcamaları ve perakende tüketimi gibi iç talebe ilişkin verilerde herhangi bir değişikliğin (soğumanın) henüz oluşmadığını görüyorum.

Ama seçimlerden sonra yürütülmeye başlayan ekonomik programla birlikte temelde farklılaşan ya da güçlenen iki tarafın olduğunu söyleyebilirim. Bunlardan biri yabancı raporlardaki Türkiye ekonomisine yönelik güven unsurunun giderek tonajının artıyor oluşu, diğeri ise belki rezervler istenen seviyede olmasa da (son ay daha açık biçimde görülebilen) döviz kuru üzerindeki dalgalanmanın durulmaya başlamış olmasıdır.

Yabancı yatırım kurumlarının raporları olumlu

Önce yabancı yatırım kurumlarının değerleme raporları ve görüşlerini değerlendirerek başlayayım;

Haziran 2023’te başlayan program sonrası Türkiye’nin kredi not görünümlerine bakılacak olursa:

Fitch Ratings, 9 Eylül 2023’te Türkiye’nin kredi notunu “B” olarak teyit ederken, not görünümünü 2 yıl sonra “negatif ”ten “durağan”a çıkarmıştı. Fitch, Türkiye'ye yönelik kredi notunu en son B+ olarak ve görünümü olumlu olarak açıkladı.

Standard & Poor’s (S&P) 30 Kasım 2023’te Türkiye’nin kredi notunu “B” olarak teyit edip, kredi notu görünümünü ise “durağan”dan “pozitif ”e çevirmişti. Son duruma bakıldığındaysa Standard & Poor’s’un Türkiye'nin kredi notu pozitif görünümle B seviyesinde bulunmaya devam ediyor (Kurumun 3 Mayıs’ta yeni bir değerlendirme yapması bekleniyor).

Moody’s’in de 15 Aralık’ta Türkiye’nin kredi notunda ve not görünümünde iyileştirme yapabileceği yönünde beklentiler vardı. Ama bu beklentiler gerçekleşmemişti. Not “B3”, not görünümü de “durağan” olarak bırakılmıştı. Moody’s’in Türkiye'nin kredi notu son olarak “pozitif ” görünümle “B3” olarak belirlendi.

Yukarıdaki özetten çıkardığımız sonuç kurumsal değerlendirmelerin olumlu olduğu yönündedir. Bu kurumsal değerlemelerin dışında Chatham House’da kıdemli analist olarak görev yapan Timothy Ash’in bir yorumunu da eklemek isterim. Ash’in, yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelir mi? Sorusuna karşılık olarak verdiği net cevap: “Türkiye’nin döviz borç piyasaları toparlanıyor. Çeşitli Türk kuruluşları uluslararası sermaye piyasalarından nispeten ucuza borçlanabildi. Bu cesaret verici. Ama yabancı kurumsal yatırımcılar, henüz yerel hisse senedi piyasasına ve Türk Lira’sına çok fazla para yatırmadılar. Döviz kurunun görünümü konusunda hâlâ tedirginler.”

Ash’in de üzerinde durduğu döviz kurundaki duruma gelecek olursam:

Takip ettiğimiz üzere program uygulanmaya başlandığından bu yana önce faiz artışlarına paralel olarak, döviz kuru kısmen serbest bırakılmış ve 1 Haziran 2023- 31 Aralık 2023 tarih aralığında Türk Lirası, dolar karşısında yaklaşık yüzde 43 değer kaybetmişti. Bu senenin başından itibaren görülen değer kaybı ise sadece yüzde 9 seviyesinde. Bu seneki artışın önemli kısmı ise, 31 Mart yerel seçimleri öncesindeki belirsizlik nedeniyle oluşmuştu. İlave olarak yaşanan bu belirsizlik istikrarlı bir biçimde artan rezervlerin de yeniden düşüş (Aralık-Mart ortasına kadar görülen 30 milyar dolarlık düşüş) kaydetmesine sebep oldu.

Türk Lirası’nın reel olarak değer kazanması amaçlanıyor

Dolayısıyla TCMB’nin mart ayında neden yüklü bir faiz artışına gittiği ve bu ay neden mevcut faiz seviyesini koruduğu anlaşılmaktadır. Amaç enflasyonu düşürmek için Türk Lirası’nın reel olarak değer kazanmasını sağlamaktır.

Değerli Türk Lirası, özellikle ihracatçılar açısından kısa vadede sorun yaratacak olsa da orta ve uzun vadede döviz kurunda görülecek istikrar, Türk Lirası tasarrufların artırılması yoluyla döviz talebinin azalarak, rezervlerin güçlenmesini beraberinde getirecektir. Bu görünüm, ihracatçılarımız dahil olmak üzere tüm ekonomi paydaşlarının yararına olacaktır hiç kuşkusuz.

Son olarak şunu ifade etmeliyim ki; bakış açımız kısa vadeli çözümlerden ziyade, teknolojimizi geliştirecek, verimlilik göstergelerimizi iyileştirerek rekabet gücümüzü fazlalaştıracak tutarlı politikalara odaklanmak olmalıdır. Bugün geçmişteki kısa vadeli çözümlerin bedelini ödüyorsak, yarını feda etmemek için orta ve uzun vadeli kalkınma projelerini istikrarla uygulamalı ve kalıcı sonuçlar için emek sarf etmeliyiz.

Haftanın sözü: "Sağlam bir para birimi, zengin bir toplumun olmazsa olmazıdır.” (Arthur Laffer)

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar