Sürpriz yok, sorunlar ağırlaşıyor!..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Geçtiğimiz hafta genelinde finansal piyasalarda yaşanan gelişmeleri tek bir cümlede özetlemeye çalışır isek, beklentileri yönlendirmenin daha bir zorlaştığını ve riskten kaçınma eğiliminin güçlendiğini söyleyebiliriz. Gerek doların diğer paralara karşı güçlenmesini, gerekse sermaye ve emtia piyasalarında belirleyici olan kâr realizasyonlarını başka türlü açıklamak pek olası görünmüyor. Bu durumun ekonomik ve siyasi gelişmelerden mi yoksa normal mevsimlik eğilimlerden mi kaynaklandığı sorusuna verilecek yanıtlar taşınan pozisyonlara göre farklılaşabilir. Fakat gerçekçi olmak gerekir ise olağandışı bir dönemden geçtiğimizi ve bu nedenle mevsimlik etkilerin görece önemsiz kaldığını kabul etmemiz gerekiyor. Sürdürülebilir olmayan eğilimlerde ısrar etmenin ve günü kurtarmak pahasına sorunların ağırlaşmasına göz yumarak gerçeklerden uzaklaşmanın giderek büyüyen birikmiş bedeli yavaş da olsa kendisini hissettirmeye başlamış olabilir.

Şahsen finansal piyasalarda yaşanan eğilimler ile etkili olduğu öne sürülen gelişmeler arasında ciddi ve belirleyici bir ilişki söz konusu değil. Ne G-20'lerden çıkan sonuç açıklaması, ne de Çin'deki enflasyon veya İrlanda'nın durumu sürpriz sayılamaz, tam aksine daha önce fyiatlanmış olması gerekirdi. İşin gereğ ipiyasalar etkili ve yetkili çevreler tarafından beklentiler yolu ile yapay bir şekilde yönlendiriliyor; başarılı olunduğunda risk alma isteği ya artıyor ya da mevut düzeyini koruyor, başarılı olunamadığında ise riskten kaçınma eğilimi güçleniyor ve tekrar kontrol altına alınması güçleşiyor ve tekrar kontrol altına alınması için yeni hikayeler yazılması ve yetkililerin verdiği desteğin artırılması gerekiyor. Gelişmiş ekonomilerin merkez bankalarını yeni önlemler almaya zorlayan mekanizma da daha farklı bir şey değildi.

Bu aşamada sormak gerekiyor. Federal Reserv ve son tahvil alım programını açıkladığında dolar diğer paralara karşı değer kaybetmiş, sermaye ve emtia piyasaları yükselmişti. ABD Merkez Bankası'nın gelişmelerin kontrolden çıkmaması adına finansal piyasalara direnemeyeceği bilindiği için böyle olmuştu. Daha önemlisi tahvil alım programı açıklanınca belirttiğimiz eğilimlerin devam edeceği iddiası öne sürülmüş, risk alma isteğinin güçleneceği vurgulanmıştı. Fakat öyle olmadı. Federal Reserve daha uygulamaya geçmeden eğilimlerin yön değiştirmesi gündeme geldi, riskten kaçınma eğilimi gündeme geldi. Her şeye kısa vadeli bakış açısı ve kolay para kazanma içgüdüsü ile bakanlar bunun normal olduğunu, beklenti ile alınan riskin gerçekleşme ile satıldığını söyleyebilir. Sıkıntı da bu aşamada oluşuyor, piyasayı manipule eden gruplar işi zorlaşıyor ve hareket yeteneği daralıyor, yeniden talep oluşuncaya kadar kimsenin almak istemediği riskleri almak ve taşımak zorunda kalıyorlar ve yıpranıyorlar.

Eğer sorunlar küçülüyor ise daha önce kimsenin almak istemediği riski alanların rahatlaması hatta güçlenmesi mümkündür, fakat sorunlar ağırlaşıyor ise piyasayı manipüle ederek günü kurtarmaya çalışanların sonu karanlıktır, kötüye gidiş algılaması büyüdükçe piyasayı yapay bir şekilde yönlendirmeye çalışanların yalnızlaşması ve kaybetmesi kaçınılmazdır, merkez bankaları da bu sürecin bir parçasıdır... Sistemi korumaya çalışanların bu kez başarılı olamayacağı kanaati güçlendikçe, riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesi bu oyuna daha önce katılanların alternatif arayışına girerek başının çaresine bakmaya çalışması olasıdır.

Son gelişmeler Federal Reserve'nin 600 milyar dolarlık tahvil alım programının yeterli olmayacağı ve kur savaşları şeklindeki tepkilerin dinmek yerine daha da büyümesi yönündeki beklentileri güçlendirmiştir. G-20 Zirvesi de bu olumsuzluğu tescil etmiştir ve riskten kaçınma eğilimi tetiklenmiştir. Sonuçta ABD ekonomisinde işsizliğin daha uzunca bir süre yüksek düzeyde kalması ve deflasyonist baskıların gündemde kalması söz konusudur. Bu durumu değiştirmek adına mali sektör ve finansal piyasaların Federal Rezerve'yi daha fazla tahvil almaya ve daha yüksek bir enflasyona razı olmaya ikna etmek dışında bir seçneeği yoktur. Fakat bu kez faizlere ve ödemelr sistemine ilişkin belirsizliğin ne olacağı sıkıntı yaratmaktadır.

Sistemik risk algılamasını azaltmak adına yapılanlar geri tepmeye başlamış, piyasalardaki işlem hacimlerinin dalgalı bir şekilde gerilemesi ve fiyat oynaklıklarının yıkıcı bir şekilde artması olasılıkları ön plana çıkmıştır. Küreselleşmenin yarattığı sorunlar büyük bir likidite tuzağı yaratmış, faizlerle veya zorunlu karşılık oranları ile oynamanın önce ekonomi daha sonra da beklentiler üzerindeki umulan etkisi azalmıştır. Sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmaya oynayan, siyasi iradeleri ve merkez bankalarını bu sürdürülebilir olyana durumu desteklemeye zorlayan finansal piyasalar açısından yolun sonuna yaklaşılmıştır. Zira yükselen işsizlik ve enflasyon ciddi bir güven bunalımı yaratması kaçınılmazdır, faizlerin değiştirilmemesi veya yükseltilmesinin sonuç üzerinde belirleyici olma şansı hızla azalmaktadır.Mevcut stratejisini değiştiremeyenler için yapacak bir şey yok, ne ektiler ise onu biçecekler, fakat diğerleri için tedbirli olmanın, kemerleri sıkı tutmanın zamanı gelmiş olabilir...

NB: Tüm okuyucularımızın Kurban Bayramı kutlu olsun.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar