Suriye’nin yeniden imarı

Ö. Süleyman KILIÇARSLAN
Ö. Süleyman KILIÇARSLAN STRATEJİK ANALİZ suleyman.kılı[email protected]

Suriye krizinin en ağır yükünü başın­dan beri Türkiye’nin sırtladığını ifa­de etmek sanırım yanlış olmaz. Sınırları­mızın dibinde yaşanan iç savaş nedeniy­le Suriye ile ticari ilişkilerimiz sekteye uğradığı gibi milyonlarca sığınmacının ülkemize akın etmesi de mali ve sos­yo-kültürel açıdan büyük bedeller öde­memize yol açtı.

Baas rejimi artık devrildiğine göre as­gari emniyet, alt yapı ve temel ihtiyaç şartlarının karşılanmasını müteakip sı­ğınmacıların huzur ve güvenle vatan­larına dönmelerine ilişkin umudumuz da artmış durumda. Bu beklenti karşı­landığı takdirde: ürün ve hizmetlerimi­zin kalitesine, iş yapma kapasitemize, iş kültürümüze ve daha önemlisi dilimize yatkınlıklarını da beraberlerinde götür­meleri kimse için sürpriz olmaz. Şam’da­ki iktidar değişikliği öncesinde eski re­jim muhaliflerinin kontrol ettikleri böl­gelerin ticari olarak Türkiye ile entegre vaziyette oluşu ve Türk Lirasının bura­lardaki yaygın geçerliliği de avantajımızı arttırır.

Dolayısıyla Suriye’deki ekonomik po­tansiyelimizi 2011 yılı öncesindeki se­viyenin üzerine çıkartma imkânı yakala­yabiliriz. Bu durum, yalnızca ülkemizin iktisadi menfaatlerini değil, iki devlet arasındaki sosyo-ekonomik ilişkilerin geleceğini de olumlu etkiler.

Harcanan emeğin karşılığı

Türkiye, Suriyeli sığınmacılara en faz­la eğitim ve yaşam desteği sağlayan dev­let olarak, sunduğu kıymetli olanaklarla milyonlarca mazlumun umudunu, Akde­niz sahilleri yerine hayata bağlamasına yardımcı oldu.

Türkçeyi ve iş kültürümüzü öğrenmiş, hatta bir takım mesleki eğitimlerden geçmiş vaziyette yurtlarına dönenlerin, Suriye’nin yeni baştan imarı sürecine Türk firmaları bünyesinde anlamlı katkı sunmaları beklenir. Zira Suriyeli iş gücü; inşaat, ticaret, sağlık, tarım, eğitim ve di­ğer iş kollarındaki projelerde lisan engeli olmaksızın Türk şirketleriyle daha kolay iş birliği yapabilir. Bu münasebetle her iki devletin ekonomik ilişkilerinin geliş­mesi ve ortak projelerdeki verimliliğin artması da mümkün olabilir.

Yeniden inşa sürecinde eğitim

Suriye’nin imarı için ihtiyaç duyulan alanların tamamında yetkinlik ve tecrü­be sahibiyiz. Türk iş insanlarının ve şir­ketlerinin farklı coğrafyalardaki çatışma sonrası iyileştirme çalışmalarında dene­yim kazanmış olmaları yanında kalite, coğrafi yakınlık ve iş bilir lojistik kabili­yet gibi sayısız üstünlüğümüz söz konusu.

Suriye’nin inşası ile eğitim sektörü­nü yekdiğeriyle etkileşimli bir sürece dahil etmek de Türkiye adına mühim fırsat kapıları aralayabilir. Bu bağlam­da Türk özel teşebbüsü, sivil toplumu ve belki de ticaret odaları eliyle; iç sa­vaş sonrası dönemde kritik önem arz eden mühendislik, tıp, tarım, hukuk ve tedrisat gibi alanlara katkı sunabilecek genç nesilleri yetiştirmek üzere Suri­ye’de üniversitelerin ve mesleki eğitim kurumlarının açılması veya desteklen­mesi düşünülebilir.

Bu okullarda uluslararası standartla­rın karşılanması, ikinci dil olarak Türk­çenin öğretilmesi ve lisan eğitiminin özellikle iş alanlarında pratik kullanıma yönelik olması halinde; bir taraftan Su­riye’nin sürdürülebilir kalkınması için gerekli iş gücü ihtiyacı yerinde karşıla­nırken, öte yandan da orta ve uzun vade­de Suriyelilerin Türkiye ile kültürel, aka­demik, sosyo-ekonomik ve siyasi bağları güçlendirilebilir.

Haber kanallarının Şam sokakların­da yaptığı röportajlarda mikrofon uza­tılan gençlerin daha önce yurdumuzda hiç bulunmamış olmalarına rağmen akı­cı Türkçe ile konuşmaları, sadece tele­vizyon dizilerimizle yansıtılan Türkiye imajının bile komşu coğrafyalarda ne ka­dar etkin olduğunu gösteriyor. Bu potan­siyelin Suriye’nin eğitim altyapısına ya­tırım yapılarak geliştirilmeye müsait ol­duğu da apaçık ortada.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Suriye'den beklentiler 23 Aralık 2024