Suriyelilerden İstanbul hikayeleri
Bugünlerde karşılaştığım birçok dostum İstanbul’daki Suriyelilerle ilgili olaylar, hikayeler anlatıyorlar. İşte dostlarımdan duyduklarımın bazıları:
-Suriyeliler çoluk çocuk Bayrampaşa’da parkta yatıyorlar. Havalar soğumaya yağmurlar yağmaya başladı, bunları gördükçe yüreğim sızlıyor...
-Eminönü’nde üç-beş çıplak ayaklı 8-10 yaşında Suriyeli çocuk gördüm. İçim acıdı. Süt ve yiyecek alıp verdim. Nasıl memnun oldular bilemezsin.
-Geçen akşam Beyoğlu’nda bir köşe başında bir Suriyeli elde tef bir şeyler çalıyordu. 12-13 yaşındaki kızı acemice dans etmeye çalışıyordu. Önlerine açtıkları mendilin üzerine bir kaç lira para konulmuştu.
Bu duyduklarım konusunda bir şeyler yapılması gerektiğini düşünürken dün İstanbul’daki Suriyelilerle ilgili bir başka haber önüme geldi. Arkadaşımız Gamze Şener’in haberinde İstanbul’a gelen bazı Suriyeli tekstilcilerin Zeytinburnu’nda atölyeler kurmaya başladığı bilgisi yer alıyordu. Son yıllarda ucuz emek gücüyle işçi olarak çalışan Suriyeli’lerden sonra, Suriyeli atölye sahiplerinin de tekstil piyasasında sayılarının arttığı belirtiliyordu.
Bu konuda açıklamasına yer verilen Çerkezköy OSB Başkanı Ömer Sarıoğlu, Suriye’de 30 yıldır üretim yapan atölye sahiplerinin olduğunu, bunlar arasında zorunlu olarak Türkiye’ye gelenlerin Türkiye’de kendi atölyelerini kurarak, ülkelerindeyken ihracat yaptıkları Cezair, Mısır ve Libya’ya ürün göndermeye başladıklarını , Almanya ve Güney Kore’den yatırımcı gelmesine alıştığımız gibi buna da alışmamız gerektiğini öne sürüyor.
Bugün gazetemizde yer alan Sercan Akıncı’nın haberinde ise görüşlerine yer veren tekstilciler, İstanbul’daki tekstil atölyelerinin büyük firmalara sürekli iş yapabilenler dışında kalanlarının tek tek kapandıklarını belirtiyorlar.
Bu konuyu değerlendirmelerini iki dostumdan rica ettim. “Suriyelilerin açtıkları çok sayıda atölye var mı?” sorusunu sorduğum dostum, “Evet, kayıt altında olmayan bu tür atölyelerin açıldığını ben de duyuyorum. Hem bu atölyeler, hem çalışanlarının çoğu kayıt dışındalar. Ele alınması gereken bir boyuta gelmiş durumda bir sorun oluşuyor” dedi.
Diğer tekstilci dostuma, “Kapanan çok atölye var mı?” sorusunu yönelttiğimde, “Küçük atölyeler fiyat politikaları ve masraflar nedeniyle yılın 52 haftası üretim yapmak zorundadır. İki hafta sipariş alamayan atölye 6 ay belini doğrultamaz. Büyük firmalara sürekli üretim yapanlar dışındaki atölyeler sürekli sipariş alamayınca kapanırlar. O yüzden atölyelerin bir kısmı kapanırken, yeni atölyeler açılarak bu açılıp kapanma sirkülasyonu sürer. Bu dönem de küçük atölyelerde çok sayıda kapanmanın yaşandığı bir dönem” cevabını verdi.
Haberlerde yer alan bilgiler ve dinlediklerim Suriyeli göçmenlerin İstanbul’da da kontrolsuz, kuralsız yapılarıyla sorunlara yol açmaya başladığını, zamana bırakılmadan, sorunların büyümesini beklemeden, alınması gereken önlemlerin sektör temsilcileriyle masaya yatırılıp önlem alınmasının gerekli olduğunu ortaya koyuyor.