Suriye’de çok cepheli kriz

Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA
Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA DIŞ POLİTİKANALİZ [email protected]

ABD seçimleri, Rusya-Uk­rayna, İsrail-Filistin der­ken çatışmaların donduğu dü­şünülen Suriye’de yine orta­lık karıştı. Mevcut durumu günlük, haftalık değil saatlik değişimlerle konuşmaya, yo­rumlamaya çalışıyoruz. Suri­ye içindeki çok parçalı oluştu­rulan yapı ülkeyi kırılganlıkla baş başa bırakıyor. Bu yapıya Rusya, ABD, İran gibi ülkeyle sınırı olmayan oyuncular da girince durum içinden çıkıl­maz bir şekil alıyor.

Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) isimli köktendinci örgüt li­derliğindeki çeşitli gruplar­dan oluşan güçlerin Halep’e saldırısı ve Halep’i ele geçir­meleriyle Suriye krizi farklı bir evreye yöneldi. Rejim bir­likleri neredeyse silah atma­dan geri çekildiler.

Bunu fırsata çevirmek iste­yen PYD/YPG Halep Havali­manını ele geçirmeye çalışsa da başarısız oldu. PYD/YPG bununla da kalmadı Tel Rıfat üzerindeki baskıyı artırmak için yığınak yapmaya başla­yınca Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) Tel Rı­fat’a girdi. Sırada Münbiç var gözüküyor. Böylece PKK’nın doğu-batı bağlantısı kesilmiş olacak.

Suriye’deki bu gelişmeler, geçici bir çatışma durumumu yaratacak yoksa yeni bir iç savaşı mı tetikleyecek ön­görülemiyor.

Türkiye iç ve dış politikada etkilenecek

Suriye’deki son duru­mun Türkiye’ye yansıma­masına imkân yok. Su­riye’de yaşananlara ba­kıldığında “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var” söylemi­nin yanlışlığı ortaya çıkıyor. Krizin başında yapılan dış po­litik yanlışlar ABD ile mütte­fiklikten kaynaklanan güve­nin getirdikleriydi. Sonuçta krizi Türkiye çıkarmadı ama en çok etkilenen oldu.

Son yaşananlarla bakıldı­ğında Türkiye’yi iç ve dış po­litik etkileyen birçok unsurla karşı karşıyayız.

Bunlardan ilki Rejim üze­rinde büyük baskı kuran iki gün içinde Halep'e girmeyi ve şehrin kontrolünü ele ge­çirmeyi başaran cihatçı, se­lefi bir ideolojiye sahip olan HTŞ’nin Birleşmiş Millet­ler'in ‘terör organizasyonla­rı’ listesinde bulunması. HTŞ, Türkiye tarafından da ‘terör örgütü’ olarak tanımlanıyor.

Türkiye’nin HTŞ ile bera­ber hareket etmesi düşünüle­mez. Nitekim Türkiye, Suri­ye Milli Ordusu'nun HTŞ'nin Halep operasyonuna eşlik et­mediğini özellikle vurgula­makta. Diğer yandan ABD ile HTŞ arasında gizli görüşme­ler yapıldığına yönelik bir­çok doğrulanmayan haberler mevcut. Dikkate almalı mı­yız? Kesinlikle…

Suriye’nin büyük kısmını PYD/YPG ile HTŞ'nin pay­laştığı bir durum kabul edi­lemez. Esad’sız bir Suriye’de HTŞ ile PYD/YPG birbiriyle çatışmak, masada müzakere alanlarını daraltmak isteme­yeceklerdir.

HTŞ son açıklamalarıyla Taliban benzeri bir tavır ser­gilemeyeceği görüntüsü çiz­mesine rağmen bölgeyi ta­mamen ele geçirmesine izin verilmemelidir ki verilmeye­cektir. Dolayısıyla HTŞ, son­rasında müdahale edilme so­runu/bahanesi yaratılabile­cek bir unsur gibi duruyor.

Türkiye için ikinci sorun, yeni bir göç dalgasıyla kar­şı karşıya kalmaktır. Türk ekonomisi bunu kaldırabilecek bir ya­pıya sahip değil. Türk halkı bu konuda çok net. Daha ötesi göç so­rununun Türk seçme­nin oyunu değiştirebi­lecek bir etken olduğu görüldü. İktidarın da bunu net olarak analiz etiği anlaşılıyor. Kri­zin başlarında yapılan insa­ni durum vurgusunda azalma var. Yeni bir göç dalgasının önüne geçebilecek en önem­li şey ‘diplomasi’. Türkiye’nin Suriye’deki muhataplarıyla yürüttüğü diplomasinin mer­kezinde ‘göç’ olmalı. Tabii ki daha da bilinmeze giden bir coğrafyada ‘geri göçü’ de ko­nuşamazsınız.

Suriye’de krizi donmuş gös­teren en önemli girişim Asta­na girişimiydi. Astana süreci istenildiği seviyede etkin ça­lışmadı. Süreç kapsamında Türkiye'nin İdlib'i silahsız­landırma, İran ve Rusya'nın ise PYD/YPG'yi Tel Rıfat ile Münbiç'ten çıkartma gibi va­atleri bulunuyordu. Bu sü­reçte Rusya ve İran ile Asta­na’nın tekrardan canlandı­rılmasını önemli görüyorum. Diğer yandan NATO Dış İşle­ri Bakanları toplantısının da gündemine muhakkak Suriye eklenecektir.

Buradan çıkacak sonuç, Türkiye’nin Rusya, İran ve Esad rejimini doğrudan kar­şısına almaması ve bir denge gözetmesinin yararıdır.

Türkiye için üçüncü sorun ise bu ortamdan yararlanabile­cek terör örgütü PYD/YPG’nin alan genişletmek istemesi ola­caktır. Böylesi bir girişim, Tür­kiye içinde MHP Genel Başka­nı Devlet Bahçeli’nin başlattı­ğı süreci zora sokabilir ki DEM Partisi’nden Tel Rıfat için ge­len açıklamalar kabul edilebi­lir sınırların üzerinde oldu. Bu noktada iktidar için iç ve dış politikayı birbirinden ayırmak da zorlaşacaktır.

Türkiye beşinci harekâtı yapar mı?

Türkiye’nin yaptığı dört ha­rekâtın amacı Suriye içinde 30-40 kilometrelik derinlik yaratarak, sınırlarının ötesin­de bir ‘teröristan' kurulması­na müsaade etmemek ve sı­nırdan gelebilecek terörist faaliyetlere de engel olmak­tı. Fırat Kalkanı harekâtı böl­gesi ile Barış Pınarı harekâtı bölgesi arasında kalan Ayn El Arab bölgesi bu amacın dışın­da kaldı.

Türkiye bu hattı birleştir­meli ve kendisi adını tam bir sınır güvenliği yaratmalıdır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Trump’ın yeni dönemi 22 Kasım 2024
Ortak Türk Alfabesi 19 Eylül 2024