Suriye
Suriye’de bir devrin kapanıp bambaşka bir devrin açılmaya başladığı günler yaşanıyor. Aslında dünyada belli dönemlerde, değişik zamanlarda insanlar tarihi olaylara şahit olur, ancak zamanın telaşı ve o dönemin vermiş olduğu değişim ile bunun farkına varamazlar.
Suriye’deki bu değişim aslında tarihi bir dönüm noktası. 61 senelik Baas rejiminin, 50 yıllık Esad ailesi yönetimin son bulduğu bir dönem. Soğuk savaş etkilerinin, 2. Dünya Savaşı sonrası havanın dünyadaki belki son temsilcilerinden biri olan Esadların çöküşünün yaşandığı dönemi görüyoruz.
Benim için esas olan, bu süreçten sonra her şeyin Türkiye’nin menfaati ve hayrına olması. Aslında Türkiye’nin öncelikleri çok net. Birincisi, Irak da dahil olmak üzere, Suriye’de herhangi bir terör unsuru tarafından yönetilen bir gücün oluşmaması. Dolayısıyla Türkiye’nin güvenliği her şeyden önce gelir. İkincisi, oluşacak yeni Suriye düzeninde Türkiye’ye karşı dostane bir Suriye oluşması. Üçüncüsü, Suriye’de meydana gelecek olumlu hava ile Türkiye’deki sığınmacıların Suriye’ye geri dönmesi. Ve tabi ki bu değişimle birlikte artık biraz da olsa sınırlarımızın güneyinin huzur bulması.
Süreç kolay ilerlemeyebilir
Dediğim gibi hepimiz için öncelik, Türkiye’nin menfaatleri ve gelişen her şeyin Türkiye’nin hayrına olması. Ancak bu süreç göründüğü kadar kolay da ilerlemeyebilir. Bakın düşünelim. Yılların Esad rejimi, 2010’lardan itibaren yaşanan Arap Baharı süreciyle ve başlayan isyanlarla büyük problemler yaşamaya başladı.
Esad yönetimi az kaldı devrilecekti ki Rusya’nın ve İran’ın müdahalesi ve desteğiyle yaklaşık 10 senedir Esad, isyanları bastırmayı ve bölgeye kısmen de olsa hakim olmayı başardı. Rejim güçleri de muhalifler de kendi alanlarına çekilip doğru zamanı beklemeye başladı. Ancak şunu unutmamak gerekir ki maalesef Ortadoğu’da yıllardır hiçbir ülkenin kaderini sadece o ülkenin kendisi tayin etmiyor. Amerika’dan İngiltere’ye, Rusya’dan İran’a, Çin’den Suudi Arabistan’a kadar birçok ülke Ortadoğu’daki süreçlere müdahil oluyor.
Birçok farklı aktör var
Şimdi düşünün ki 10 yıldır durağan giden bir Suriye süreci, her birimizin Gazze’yi konuştuğu, Amerikan seçimlerini değerlendirdiği bir dönemde muhaliflerin Halep’i alması ile bambaşka bir boyuta geldi. Yaklaşık 10 gün içinde, 10 yıldır yerinde duran muhalefet iktidarı devirdi. Rusya’dan ses yok, İran’dan ses yok diğer destekleme ihtimali olan ülkelerden ses yok. Sanki bütün herkes bir masada oturmuş anlaşmış ve Suriye üzerinde yeni bir gelecek planlanmış.
Tekrar söylüyorum bu işin Suriye dışında birçok farklı aktörü var. Biz de dahil birçok ülke kendi planlarını ortaya koyuyor. Ama esas iş, bu saatten sonra başlayacak. Çünkü basında hep muhalifler diye geçen o gruplar etnik, dini, mezhepsel ve ideolojik olarak birbirinden farklı grupları temsil ediyor. Esad, yani ortak düşman ortadan kalktığı an itibarıyla bütün bu gruplar birinci önceliklerini hayata geçirdikleri için, ikinci önceliklerini uygulamaya geçecekler. Ve inanın bana her birinin ikinci önceliği bir diğerininkinden farklı.
Sonu ne olur, görmek zor
Bundan sonra Suriye’ye dair bizi çok enteresan günler bekliyor. Bu iş buraya ya da diğer tarafa evrilecek diyemem. Ama şunu biliyorum ki ittifakları oluşturan çıkarlarıdır. Çıkarlar sıralamaya alınır ve herkesin mutlak müşterekte buluştuğu çıkar üzerinden birlik sağlanır. İşte o ortak çıkar ya da ortak düşmanın adı Esad’dı.
Ama şimdi ne olacağını görmek kestirmek gerçekten güç. İçerdeki karmaşa ve güç mücadelesi işin bir boyutu. Bir de Suriye üzerinde, çıkarları üzerinden politika kuracak olan bir sürü devlet var. Oradaki karışıklık ve diplomasi savaşı da bambaşka bir boyut. Neye evrilir, sonu ne olur görmek zor. Ancak şu bir gerçek ki bir devir kapandı. Umarım ki bu dönem, yeni devrin barış ve huzur dolu bir başlangıcı olur.
Ama unutmayalım ki dünya tarihi, barış ve huzur beklentilerinin arkasına saklanmış savaş çığlıklarıyla şekillenmiştir.