Suriye, savaş ve ekonomi

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

 

Suriye'nin Türk uçağını düşürmesini haklı kılacak hiçbir gerekçe yok. Karasuları ihlali yapan bir uçağa karşı izlenecek yolun neler olduğunu artık hepimiz ezberledik. Suriye tüm aşamaları atlayıp, çok büyük risk varmış ve toprak bütünlüğüne yönelik bir tehlike oluşmuş gibi uçağımızı düşürdü. "Türk uçağı olduğunu düşürdükten sonra anladık" şeklindeki savunmanın doğru olmadığı da ortaya çıktı. Kaldı ki, düşürülen Türk uçağı değil de başka bir ülkenin uçağı olsa bile izlenecek yöntem doğrudan ateş etmek değildi.

Suriye büyük bir hata yaptı. Kendi açılarından haklı yönleri vardır, yoksa da yaratabilirler. Esad yönetimi Batı'ya ve muhaliflerine gözdağı vermek için böyle bir adım atmış olabilir. Yanlış olması, gerçeği değiştirmiyor. Sonuçta Suriye böyle bir adım attı.

Ne yani şimdi biz komşu ailenin reisi oğlunun eline taşı tutuşturup evimizin camını kırdırdı, diye tüm sülalemizi toplayıp komşu evi yakmaya mı gideceğiz...

Neyse ki böyle bir niyet yok. Hem kolay mı... Suriye ile savaşmaya kalkışsak bile, hem bir yandan Esad yönetimine karşı Suriye halkını koruyup kollama misyonu üstlenmiş, hem bir anlamda o halka karşı savaşmış olmayacak mıyız? Hedefin yalnızca yönetim olduğunu belirtirsek ki, öyle olmak zorunda, o ayrımı nasıl yapacağız. Her yönden zor. Hedefi ayırt etme zorluğu olmasa bile karşımızda küçücük, başka ülke desteği olmayan bir ülke mi var? Diplomatik kanallardan yaptırım için bile aşmamız gereken özellikle Moskova ve Pekin engeli karşımızda duruyor. Tahran da cabası...

Bütün bu gelişmeleri değerlendirirken, biraz da aynaya bakmakta yarar var değil mi... Tamam, Suriye yönetimi insan haklarını ihlal ediyor, sivil halk öldürülüyor; kabul. İnsan hakları ihlali değişik boyutlarda her ülkede var, Türkiye'de yok mu? Ama biz Suriye yönetimini hizaya sokmaya çalışıyoruz. Acaba, Suriye yönetiminin üstüne bu kadar gitmeye kalkışmasak, şu uçak düşürme olayını yaşar mıydık, bunu da düşünmekte yarar var.

Ya ekonomi?
Uçağı düşürülen ve komşusuyla gergin olan ilişkileri daha da gerilen ülke hangi ülke olursa olsun, piyasasının bundan etkilenmemesi mümkün değil. Dün bizim yaşadığımız gibi... Ancak neyse ki, "Asarız keseriz, Şam'a gireriz, taş üstünde taş bırakmayız" gibi olmayacak, yerine getirilmeyecek, devlet adamlığına hiç yakışmayacak sözler sarf edilmedi de piyasadaki tansiyonun çok fazla yükselmesi önlendi. Ayrıca, toplumda da bir beklenti oluşturulmadı.
Ama düşünsenize, bir sıcak çatışma Türkiye'yi, Türkiye ekonomisini ne duruma getirir, nerelere sürüklerdi...

Geçenlerde yazdık; nisan itibariyle bir yıllık dönemde tam 140 milyar dolar dış borç ödeyeceğiz. Yani aylık ortalama 12 milyar dolara yakın. Bu borcun bir kısmını kendi kaynaklarımızdan karşılayacak, bir kısmını da yeni kredi alarak ödeyeceğiz. Bir sıcak çatışmada ne kadar yeni kredi bulabiliriz ya da bu yeni kredinin koşulları nasıl olurdu dersiniz...

Bu yıl, mevcut koşullarda bile geçen yılkinin ancak yarısı kadar, hatta daha az büyüyebileceğiz. Geçen yıl yüzde 8.5 olan büyümede bu yılın hedefi yüzde 4, kaldı ki bu orana erişmek bile zor görünüyor. Bir sıcak çatışma, bir savaş durumunda, bırakınız büyümeyi, küçülme nereye giderdi acaba...

Ekonominin büyümediği, tam tersine hızla küçüldüğü bir dönemde işsizlik alıp başını gitmez miydi, şu an bile sıkıntı çeken KOBİ'ler birer-ikişer değil, toplu ölüm yaşar gibi kapılarına kilit vurmaz mıydı...

Bırakınız bir sıcak çatışma durumunu, mevcut gerginlik bile Türkiye'nin Suriye üzerinden Ortadoğu ülkelerine olan yaş meyve ve sebze ihracatını sekteye uğratıyor, ihracat azalıyor.
Yabancıların arkalarına bakmadan ellerindeki hisse senetlerini, devlet iç borçlanma senetlerini satıp Türkiye'den adeta kaçtıkları, döviz kurlarının fırlayıp gittiği, enflasyonun azdığı, ekonomideki kazanımların tümünün bir anda çöpe gittiği bir Türkiye... Bir sıcak çatışmanın sonucu bunlar olurdu...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar