Suriye politikası ekonomiyi olumsuz etkilememeli

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN [email protected]

Türkiye ekonomisi içine kapalı bir ekonomi olmaktan çıktı. Her bakımdan dış dünya ile sıkı bir ilişki oluştu.
Batı dünyasındaki ekonomik kriz bizi ne kadar etkiliyor ise, komşu ülkelerle olan politik ilişkiler de o kadar etkiliyor.
Dış dünyadan kredi kullanıyoruz. Dış dünyaya ihracat yapıyoruz. Komşularımızdan petrol, doğalgaz alıyoruz. Komşularımıza mal satıyoruz. Komşularımızda bu güne kadar çok sayıda yatırım yaptık.
Dış dünya ile politik ilişkilerimizin bozulması, dış dünyadaki olumsuz gelişmeler bizim ekonomimizi etkiliyor.
Libya'da Kaddafi'nin Mısır'da Mübarek'in devrilmesine destek verdik. Ekonomik bakımdan kayba uğradık. Irak'ta merkezi yönetim ile İsrail ile aramız bozuk. Kafkas ülkeleriyle ilişkilerimiz soğudu. İran ve Rusya ile aramızda soğukluk var.
Hükümetimiz "aktif-katılımcı-bağlayıcı" bir Suriye politikası uyguluyor. Suriye'de Esat'ı devirme işini kendimize dert edindik. Esat gidince ne olacak? Türkiye'nin kazanımları ne olacak? Bilemiyoruz.
Mehmet Barlas, Sabah'taki köşesinde "İstikrarımızı Suriye'ye endeksli kılmaktan kaçınalım" başlığı altında çok güzel bir değerleme yaptı.
Mehmet Barlas diyor ki, "İstediğimiz kadar kendimizi 'Süper devlet' sanalım ve hatta gerçekten süper devlet olalım...
Dünyada hiçbir devlet tek başına değildir. Uluslararası ilişkileri 'Dengeler' ve 'Çıkar hesapları' şekillendirir.
Bu açıdan Türkiye'ye baktığınızda güzel ülkemizin Doğu ile Batı arasında açılmış bir parantez konumunda olduğunu görürüz.
Türkiye'nin jeopolitik konumu nedeniyle, iç ve dış siyasetin yönünü, iç dinamiklere eşit oranda dış konjonktür de belirler.
Özellikle dış konjonktürdeki dalgalanmalar sonucu "Bölgenin lider devleti" görülebildiğiniz gibi, bir anda bu bölgede tek başınıza da kalabilirsiniz.
Bir süper güce sırtınızı dayayarak, sonsuza kadar konumunuzu ve gücünüzü korumanız mümkün değildir.
İran Şah'ı ABD'nin en yakın müttefikiydi...
Saddam ne Sovyetler'in çöktüğünü, ne de Kuveyt üzerinden Suudi Arabistan'ın ABD için ne kadar önemli olduğunu anlayabildi.
Sırtını ABD'ye ve İsrail'e dayamış olan Hüsnü Mübarek, Tahrir Meydanı'ndaki eylemli kalkışma sonunda devrileceğini rüyasında görse inanmazdı.
Türkiye geniş açıdan iki temel kurumsal ilkeyle bölge devletlerinden ayrılıyor.
Bunlardan birisi 'Çoğulcu Demokrasi' diğeri ise 'Laiklik'tir.
Geniş açıdan bu iki ilke 'Devlet felsefesi'nin de temelini oluşturuyor.
Burada devletin amacı vatandaşları arasındaki farklılıklara bakmaksızın ülkede herkese eşit yaklaşmaktır. "Siyaset"in varlık sebebi de vatandaşlarına hizmet edip onların mutluluğunu sağlamaktır.
Ortadoğu'nun kronik sorunlarına karışmadığımız ve içeride demokrasiyi korurken ekonomiyi de istikrarlı biçimde geliştirebildiğimiz sürece, dış konjonktürdeki dalgalanmalardan asgari ölçüde etkileniriz.
Aksi halde içerideki sorunlarımızın da tırmandırıldığına tanık oluruz.
Çünkü nihai değerlendirmede Türkiye'nin bütün ulusal sorunları aynı zamanda uluslar arası sorunlardır da.
Tarih ve coğrafya bizi bu konuma mahkum etmiş.
Kısacası Türkiye'nin demokrasisi ve istikrarı Suriye'deki gelişmelere veya Ortadoğu'nun diğer sorunlarına endeksli olmamalıdır."
Mehmet Barlas'ın yazdıkları çok önemli.
Tabii ki komşularda olan biten ile ilgileneceğiz. Fakat "yanlış varsayımlara sayalı, yanlış dış politika uygulamaları" ülkeyi riske götürür.
Ekonomide yapılan yanlışlar düzeltilebilir. Hem de kısa sürede. Ama dış politikadaki riskler ülkenin geleceğini yok eder.
İşte bu nedenle - Suriye politikasını belirleyenler ve uygulayanlar, riskin büyüklüğünü görerek, politikalarını dikkatle düzeltmek zorundadırlar. İnatla bir yere varılamaz.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018