Suriye diplomasimizde zorluklar
Suriye'de demokrasi talepleriyle başlayan gösteriler zamanla iç savaşa dönüştü. Beşar Esad yönetimi reform sözleri verdi, ciddi bir değişim getirmeyince gösteriler tırmandı. Ardından, göstericilerin yabancı ülkeler tarafından kullanılan teröristler olduğu tezi ortaya atıldı. Sonuç değişmedi. Protestolar yoğunlaşınca. Esad elindeki askeri imkanları harekete geçirmekten çekinmedi. Bazı günler onlarca, bazı günler yüzlerce insan öldü. Sertlik göstericileri yıldırmadı, tersine her geçen gün rejimin denetleyebildiği alanlar daraldı. Şimdi çatışmalar Şam'ın orta yerlerinde cereyan ediyor. Geçen hafta içinde Savunma Bakanlığı havaya uçuruldu. Bakan ve diğer bazı önemli şahıslar hayatlarını kaybettiler.
Uluslararası camia Suriye'ye etkili müdahalede bulunamıyor. BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya ve Çin, olaylara askeri tedbirlerle son verilmesini öngören yöntemlere başvurulmasını engelliyorlar. Müdahale sonunda Suriye'de kurulacak düzenin daha çok Batı'ya yakın olmasından endişe ediyorlar. Batılı ülkeler ise zaten büyük iktisadi sorunlarla boğuşurken başlarına yeni bir gaile almakta isteksiz. Kan dökülmesi olanca hızıyla devam ediyor.
Suriye'nin kısa sürede daha barışçıl bir ortama geri dönmesi Türkiye açısından çok önemli. Komşu olması hasebiyle, ülkemiz Suriye'deki gelişmelerden diğer ülkelerden daha fazla etkileniyor. Olayların başlamasından bir süre sonra, tamamen değişim taleplerini destekleyen bir politika benimsedi. Değişim olmadan Suriye'nin sakinleşmeyeceği ve Esat'ın da değişime sonuna kadar direneceği varsayımı üzerine bina edilen bu tavır kanımca isabetlidir. Esat rejiminin sürdürülebilirliğinin zayıfladığı her geçen gün biraz daha berraklaşıyor.
Türkiye Suriye'deki mücadelenin en kısa sürede sonlandırılması için Rusya'yı da ikna etmeyi arzuluyor. Rusya ilerleyen ilişkilerimiz muvacehesinde bu yaklaşım anlaşılabilir. Ancak, uygulama biçiminin pek başarılı olduğunu söylemek kolay gözükmüyor. Başbakanımız geçen Perşembe günü, Rusya ile ortak bir çözüm oluşturabilmek için Moskova'ya gitti. Herhangi bir sonuç almadan geri döndü. Üstelik Rusya'nın Esatsız bir geçiş formülünü kabul etmeye hazır olduğu biçimindeki açıklaması, Moskova tarafından vakit kaybetmeksizin yalanlandı.
Bu başarısızlık nereden kaynaklanıyor? Çeşitli nedenleri var ama bir tanesi önde geliyor zannederim. Sayın Başbakanımız devletler arasındaki ilişkilerin mahiyetinin kişiler arasındaki ilişkilerden farklı olduğunu kabullenmekte güçlük çekiyor. Gerek kendisinin gerek Putin'in güçlü otoriter liderler olmasına bakarak, konuşarak aralarında uzlaşmaya varabileceğini hesaplıyor. Rusya'nın politikasını tek başına Putin'in değil, devlet kurumlarının uzun vadeli çerçevede belirlediğini yeterince algılamıyor. Ayrıca diplomasi diline, adabına çok aşina olmadığından, Putin'in sözlerini amacını aşan biçimde yorumlayıp sıkıcı açıklamaların muhatabı oluyor. Ortaya sonuçsuz bir Moskova ziyareti çıkıyor. Halbuki, bu tür ziyaretler öncesi yoğun diplomatik hazırlık yapılması, uzlaşma zemininin olup olmadığının belirlenmesi, ancak siyasi karar gerektiren sınırlı sayıda konunun liderlerin görüşmesine bırakılması lazım. Toplantı sonrası açıklamalara da hem dil hem içerik bakımından ihtiyat ve titizliğin hakim olması gerekiyor. Yoksa daha büyük zorluklarla karşılaşmaya hazır olalım.