Suriye bataklığı

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Suriye’de geçen haftaki kimyasal silah saldırısında yüzlerce masum insanın hayatını kaybetmesi dikkatleri yeniden bu ülke üzerine çevirdi. Savaşın tarafları saldırıdan dolayı birbirlerini suçluyor. Olayın failini belirlemek için ülkeye giden Birleşmiş Milletler Heyeti’nin somut bir sonuca ulaşması zor. Batı ülkelerinden saldırının arkasında kimin olduğu konusunda şimdiye kadar kesin bir açıklama gelmedi.

Beyaz Saray sözcüsü Carney geçen hafta yaptığı açıklamada saldırıda kimyasal silah kullanıldığının belirlendiğini, ancak bunun Suriye ordusu tarafından yapıldığına dair kesin bir kanıt olmadığını söylüyor. Açıklamadan anlaşılan, ABD’nin saldırının radikal islamcı gruplar tarafından gerçekleştirilmiş olması ihtimalini yok saymamasıdır.

Bütün dünyanın gözü üzerinde olan Esad’ın böyle bir saldırıya kalkışması pek akılcı görünmüyor. İsrail hükümetinin vaktiyle kimyasal silahların radikal islamcıların eline geçmesine seyirci kalmayacağı yönündeki açıklaması, saldırının arkasında bu grupların olduğu ihtimalini güçlendirmektedir. Öyle bile olsa, ABD ve müttefikleri için önemli olan failin belirlenmesinden çok, fiilin niteliğidir. Dolayısıyla Batı, saldırı radikal gruplar tarafından gerçekleştirilmiş olsa bile sorumlu olarak Suriye devletini görüyor. Ortadoğu’ya yönelik pasif siyasetinden dolayı Demokrat ve Cumhuriyetçiler tarafından eleştirilen Obama sınırlı bir operasyona yeşil ışık yakmıştır. Üç gün sürmesi planlanan füze saldırılarının amacı Suriye hükümetine mesaj vermek.

ABD’li yetkililerin kimyasal silah saldırısından bu yana geçen zamanda yaptıkları açıklamalar, Suriye’ye yönelik operasyonun Esad rejimini devirmek olmadığı yönünde. Amaç devirmek olmasa bile, rejimi iyice zayıflatmak ve masaya oturmasını sağlamaktır.

Batı ülkeleri arasında Esad rejiminin gitmesi gerektiği konusunda mutabakat sağlanmış olsa da, yerine ne tür bir yönetimin geleceği konusundaki tereddütler hala devam ediyor. Arzulanan radikal islamcı grupların dışarda kalmasına yol açacak yumuşak bir geçiş. Bunda başarılı olunur mu? Ülkedeki hristiyan azınlıkları da içine alan bir siyasi yapı ortaya çıkar mı ? Bu konuda birşey söylemek için henüz çok erken.

***

Rusya ve Çin’in karşı duruşları nedeniyle, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden müdahale kararının çıkmayacagı anlaşılmıştır. ABD, İngiltere ve Fransa’nın öncülüğünde kurulacak askeri koalisyona Almanya katılmayacağını açıkladı. Bu konuda iktidardaki Birlik partileri tam bir mutabakat içinde. Almanya’nın bu kararının altında muhtemel terör olaylarına hedef olmak istememesinin dışında iktisadi sebepler de var. Ortadoğu yaşanan tüm politik istikrarsızlıklara karşın Almanya’nın dış ticaretinde önemli bir yere sahip.

Avrupa ülkeleri arasında Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine yaptığı ihracatla ilk sırada yer alan Almanya, ekonomisini riske atmaktan kaçınıyor. Batılı yayın organlarında Ortadoğu bölgesinin önde gelen ülkeleri arasında adı geçmeyen Türkiye ise koalisyonda yer alacağını açıkladı.

Avrupa’nın göbeğindeki Almanya terörü arttıracağı ve ekonomisinin zarar göreceği endişesiyle geride durmayı tercih ederken, turizm gelirlerinin ve yabancı sermayenin ekonomisi için hayati önemde olduğu, bölgenin yanıbaşındaki Türkiye’nin öne atılmasını anlamak zordur. Yanlış dış politika sonucu Türkiye, bölgede arabulucu olma şansını da kaybetmiştir. Bölgedeki gelişmeler dış ve iç politikanın boşluk kaldırmadığını açık seçik ortaya koymaktadır. Ne Sovyetler Birliği’nin var olduğu dönemlerde bu tür gelişmeler olabilirdi, ne de Türkiye siyasetinde güçlü muhalefetlerin olduğu dönemlerde iktidar partileri riskli politikalar izleyebilirlerdi. Şimdiye kadar Batı ülkelerinin Esad rejimine karşı bir müdahaleden uzak durmasının en önemli nedeni, mevcut rejimin yıkılması halinde yönetime radikal İslamcıların geleceği ve terör olaylarının artacağına ilişkin endişelerdi. Batı ülkeleri bu endişeleri taşırken, Suriye ile sınır komşusu olan Türkiye’nin kendini güvende hissetmesi için bir neden var mı ? İki pilotumuzun Lübnan’da Şii militanlarca kaçırılması küçük bir uyarıdır. Evet, üç gün sürmesi planlanan operasyonun amacı Suriye ordusunu iyice zayıflatmak. Peki, ordunun zayıflatılması kimyasal silahların radikal grupların eline geçme riskini arttırmaz mı ? Bu durumda kara birliklerinin devreye girmesi kaçınılmaz olacaktır.

Nerden bakılırsa bakılsın Suriye sorunu bilinmeyenlerle dolu. Türk askerinin Suriye’ye girmesi ise yapılacak en vahim hata olacaktır. Önümüzde çok dikkatli olmamız gereken günler var.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016