Sürdürülebilirlik nasıl sürdürülebilir?
Bana en sık sorulan sorulardan birisi de “sürdürülebilirlik iş dünyasında bir moda mı, moda ise ömrü ne kadar?” sorusu. Sürdürülebilirliğin bir moda değil, felsefe olduğuna inananlardanım ama evet, böyle bir risk var. 1970’lerden bu yana tüm yönetim teorilerini ve popüler yönetim kavramlarını gözden geçirdiğimde, iş dünyasının çabuk sıkıldığını ve her seferinde yeni bir parlak kavram arayışına girdiğini görüyoruz.
İktisat, sosyoloji ve siyaset ise daha geriden geliyor, bu alanlarda paradigmalar daha uzun süreli. Tabi onlar da belirli bir süre sonra değişiyor.
Bazı kavramların neden modası geçiyor?
Sürdürülebilirlik iş dünyasında ESG (ÇSY) ile modellendi. Yani çevresel, sosyal ve yönetişim. Kavram olarak sürdürülebilirliği iş dünyasına iyi taşıdığını düşündüğüm bir model. Ancak, bu felsefenin bir moda olmaktan kurtulması için, daha farklı modellenmesi gerektiğini düşünüyorum. ESG içinde ekonomik ve stratejik sürdürülebilirlik unsurları güçlü bağlarla yer almıyor. Bu da ESG’yi ajandalar içinde arka planlara atabiliyor.
Düzenlemeler, sınırda karbon, finans teşvikleri şirketleri ESG’ye doğru çekse de bunun geçici olduğunu düşünmek için çok sebep ve iyi bir örnek var. 2000’lerin ilk on senesinde “yönetişim” de bu şekilde teşvik edildi. Sonra ivme kaybetti. Şimdi yeniden ESG içine G olarak paketlendi.
İş dünyasının bir kavramı kucaklaması için, onun stratejik ve ekonomik unsurları da içermesi gerekiyor. ESG’ye yatırım yap, daha uygun krediler bul, teşvikler al ya da daha rahat mal sat gibi önermeler ve faydalar, bu işin 20-30 sene devam etmesine imkan vermez!
Sürdürülebilirliği sürdürülebilir kılmak
O halde, bu sürdürülebilirlik denilen, dünyamız ve yaşamımız açısından çok önemli olan meseleyi nasıl iş dünyası gündeminde kalıcı bir kavram ve uygulama haline getiririz? Doğru model ne olmalı?
ESG’de, Türkçesi ile ÇSY modelinde radikal bir değişiklik yapmak gerektiğini düşünüyorum. İşin ekonomik ve stratejik boyutlarını da işin içine katabilirsek, model başarılı olur. Yani biz şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişimsel sürdürülebilirliği kadar ekonomik ve stratejik sürdürülebilirliğini de eklersek, tablo değişir.
Bir diğer mesele de yönetişimi, çevresel ve sosyal boyutlar ile aynı düzlemde değil, onları kapsayacak şekilde görmek. Zira yönetişim olmadan ne Ç ne de S var olamaz!
Bu halde yönetişim parantezinde, ekonomik, çevresel, sosyal ve stratejik boyutlarını toparlamak, işi şirketler düzleminde rasyonel hale getirilir. Y (E + Ç + S + S) şeklinde ifade edebiliriz. Yani bir şirket, güçlü yönetişim ile ekonomik, çevresel, sosyal ve stratejik sürdürülebilirliği sağlarsa, bu model bir moda olmaktan çıkar, onlarca yıl fayda sağlayacak bir modele dönüşür.
Y(E+Ç+S+S) modeli nasıl sunulmalı?
Şirketler, özellikle de Türkiye’de oyunda kalma savaşı veriyor. Nakit yönetimi, işletme sermayesi ve yatırım için finansmana erişim, kurumsallaşma ve rekabet sorunları var. Var olma savaşının ortasında şirketlere size ESG’yi bazı finansal havuçlar ile birlikte sunarsanız, konu sadece o havuçları elde etmek için, içselleştirilmeden, adeta kağıt üzerinde kalacak şekilde ele alınır. Yani mal satmak veya daha ucuz kredi bulmak için “mış gibi” ele alınır. Bu da kavramı bir modadan öteye götürmez.
Ancak şirketlere yönetişimi sağla, stratejik yönet ve işleri ekonomik, çevresel ve sosyal duyarlılıkla yap, bunu da biz, kağıt üzerinde kalmadığını kanıtlayacak değerlendirme ve KPI’lar ile ölçelim derseniz, iş değişir. Hem yönetişim, hem de doğru strateji ile sürdürülebilir şekilde para kazan, hem de bunu çevresel ve sosyal duyarlılıkla yap ve karşılığında ödülün, büyümek ve karlılık olsun derseniz ve nasılı gösterirseniz, bu karşılık bulabilir.