Sürdürülebilirlik, kurumsal yönetimle başarılır

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği... 
Gönüllü bir sivil toplum örgütü... Kısa adı TKYD... 
2003 yılında kuruldu... 
36 kurumsal, 700 bireysel üyesi var... Türkiye ve bölge ülkelerinde kurumsal yönetim ilkelerinin benimsenmesi için rehberlik ediyor... 

Ve hemen söyleyeyim, sadece benimsenmesi için çalışmakla yetinmiyor, bu ilkelerin hayata geçirilmesi için liderlik ediyor, uygulama desteği sağlıyor... 

★ ★ ★

Ülkenin önde gelen kuruluş ve şirket temsilcileri olan üyelerinin yanı sıra TKYD, Dünya Bankası, IFC gibi birçok kuruluşun proje ortağı. Birçok kuruluşla da işbirliği yapıyor... 

Gazeteniz DÜNYA da zaman zaman TKYD’nin Anadolu’daki toplantılarına, Kurumsal Yönetim Seminerleri’ne destek verir... 

Tayfun Bayazıt, Muharrem İnce’den sonra şu anda TKYD’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı Sabancı Enerji Grubu Başkanı Mehmet Göçmen yürütüyor... 

Yönetim Kurulu’nda Yaşar Holding’den Feyhan Yaşar, Akkök Holding CEO’su Ahmet Dördüncü, Anadolu Grubu’ndan Hurşit Zorlu, Doğuş Grubu’ndan Gür Çağdaş gibi ekonomi basınının da yakından tanıdığı isimler yer alıyor... 

★ ★ ★

Geçen akşam, Mehmet Göçmen, TKYD Başkan Yardımcısı İlhami Koç, sayman Dr. Murat Doğu ve üye Dr. Artunç Kocabalkan ile sohbet ettik... 
Koç, İş Yatırım Genel Müdür Yardımcısı. Murat Doğu, Doğan Şirketler Grubu Mali İşler Başkan Yardımcısı. Uzun yıllar Sermaye Piyasası Kurulu’nda görev aldı. Artunç Kocabalkan, İstanbul Finans Merkezi İnisiyatifi’nin Başkanlığını yürütüyor. TKYD Genel Sekreteri Güray Karacar da masada bizimle... 2015’e hazırlandığımız günlerde Türkiye’den, dünyadan konuşuyoruz... 

★ ★ ★

“Türkiye’nin şu sıralarda gündemi, dünya gündemi ile çok uyumlu değil” dedi Mehmet Göçmen ve devam etti: 
“Bütün dünya Y kuşağı ile uğraşıyor. Daha doğrusu ayak uydurmaya çalışıyor. Bizim dönemin insanları sıkı çalışan bir kuşaktı. Y kuşağının yaklaşımı farklı. Mutlu olma çabasında. Dünyada da büyüme temelli programlar geride kalıyor. Sürdürülebilirlik öne çıkıyor. Türkiye’de 30 yaş altında 37 milyon insan yaşıyor. Ve Türkiye nüfusunun yüzde 85’i çalışabilir yaşta. Rakiplerimize göre çok daha iyi eğitilmiş insanlarımız var. Bunun alt kırılımında kurumsal yönetim düzeyimiz yüksek. Daha öngörülebiliriz. Bunun avantajını iyi kullanmak lazım…” 

★ ★ ★

Aramızda bir tartışmadır başladı... 
Özellikle eğitim düzeyimiz meselesinde... 

Öyle ya, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın 6.5 yıllık ortalama eğitim düzeyine vurgu yaparak ‘Ortaokul 2’den terk’ benzetmesini yaptığı bir ortamda hangi avantajdan bahsediyorduk... 

Söze İlhami Koç girdi: 
“Bakın, National Bank of Kuwait’in Genel Müdürü ODTÜ mezunudur. Bizi bölgeyle kıyaslarken üç şeye vurgu yapar. Bir, nitelikli iş gücü. Türkiye’de 180 üniversite var dediğimde kimse inanmıyor, der. İki, sanayi altyapısı. Bölgenin en gelişkin sanayi altyapısı kesinlikle bizde. Üç, hukuk sistemi. Çevremize göre çok ilerideyiz...” 

★ ★ ★

Bir dakika... 
İyi de, çevre derken neyi kastediyoruz? Avrupa’yı mı, Ortadoğu’yu mu? 
“Komşularımıza göre, bizimle aynı ligde olup hub olmak isteyen ülkelere göre...” diyerek açıklık getiriyor TKYD Başkanı... Peki, kim onlar? 

“Rusya, Hindistan, Nijerya, İran, Mısır... Yatırımcı önce ülke riskine, sonra eğitilmiş insan gücüne, sonra da o ülkede kurumsal yönetimin uygulanıp uygulanmadığına bakıp karar verir. Bugün ‘nereden yönetmek istersiniz’ diye sorduğunuzda, uluslararası şirketler İstanbul’u tercih ediyor. YASED’in yaptığı araştırmaya bakın. Uluslararası firmaların bölge şirketlerinin yüzde 80’inin merkezi Türkiye. Bir yapının sürdürülebilir olması için rekabet avantajı olması lazım. Türkiye’nin bu avantajı var.” 

★ ★ ★

İş hukuk meselesine gelince, tartışma daha da alevlendi...

Yargının, hukukun iyi işlemediği yerde ne iyi işleyebilir ki? Kurumsal yönetim ne kadar geçerli olur? 

“Tabii ki, siyasi çerçeve önemli” dedi Mehmet Göçmen, “Türkiye’nin hukuk sistemini revize ederek odağına insanı koyması lazım. Biz kamu derken, devleti koruyoruz. Oysa insanı korumamız lazım. Hukuk devleti olmamıza rağmen, bunu tam başaramıyoruz. Nedeni, ifade özgürlüğü başta olmak üzere anayasadaki eksiklikler. Hukuk düzeni, yasalar, anayasaya ters düşemeyeceğine göre... Bugüne kadar bütün anayasaları tepeden inme yaptık. Ve 1920’lerdeki modernleşmeden sonra adım adım geriye götürdük. Her anayasa ile... Bizde eksik kelime katılımcılık...” 

★ ★ ★

TKYD de bir anlamda, iş dünyasının ‘katılımcı’ anayasasını yazmak istiyor...

 “Geçen yılbaşında” diyor Göçmen, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeni yıl mesajı tam bir kurumsal yönetim ilkelerini vurgulayan bir mesajdı. Kurumsallıkla kurumsal yönetim arasındaki fark gibi. Kurumsallık, yasalara uymak, yasaları uygulamaktır. Kurumsal yönetim ise yasaları uygularken sorumluluk duymak, adil davranmak demektir. İnsanı, paydaşları düşünerek davranmak demektir. Bir eylemin üç katmanı vardır: Yasal olması –ki olmazsa olmaz. Adil olması, çünkü yasal olsa bile adil olmayabilir. Ve üçüncüsü, adil olmak da yetmez, bu eylemin ya da kararın tüm taraflar açısından da adil olarak algılanması gerekir... Bu ilkeyi istediğiniz yere uygulayın. İster ülkeye, ister şirkete... Yasal olmak gerekli ama yeterli değil... Örneğin bir ihaleyi düşünelim. Üç teklif alalım, yasalara uyalım. Şekil şart tamam. Ama hep aynı adama verelim. Adil oldu mu? Türkiye’de kurumsal yönetim ilkelerini Anayasa dahil her yere egemen kılmalıyız...” 

★ ★ ★

Kurumsal yönetimin dört temel ilkesi var: 

Adil olmak... 
Bu, şirket yönetiminin bütün hak sahiplerine karşı eşit davranmasının ifadesi... 

Şeffaflık... 
Şirketin kamuoyu ile doğru, açık, karşılaştırılabilir bilgi paylaşması gerekiyor... 

Hesap verilebilirlik... 
Yönetim kurulunun, genel müdür gibi, CEO gibi tepe yönetim performansını bağımsız bir şekilde izlemesi ve tepe yöneticilerin hissedarlara karşı hesap verebilirliğinin sağlanması gerekiyor... 
Sorumluluk... 
Şirketlerin hissedarları için değer yaratırken, toplumsal değerleri yansıtan kanun ve düzenlemelere uyum gösterecek şekilde faaliyet göstermesi gerekiyor... 

★ ★ ★

“Dördüncü kuşağı gören aile şirketlerinin toplam içindeki payı yüzde 4...” Tam, ‘sanki kurumsal şirketlerin ömrü daha mı uzun’ demeye hazırlanıyordum ki, Göçmen devam etti: 
“Ama mesele sadece kurumsallaşma ile ilgili değil. Kurumsallaşma ayrı bir şey. Bütün mesele iyi yönetmek. Kurumsallaşma tek başına hesap vermeyi gerektirmiyor. Gerek şart ama yeter şart değil. Karar alırken tüm paydaşların hassasiyetini dikkate almak gerekiyor. 

“Kişiyle başlayıp öyle devam eden şirketler onunla birlikte biter” diyor Göçmen, “Kurumsal yönetim adına bir şey yapacaksanız bunu hayatta iken yapın. Öldükten sonra çok geç... Bu konuda özellikle Abdülkadir Konukoğlu’nun Sanko’nun yönetimini devrederken söylediği söz çok önemlidir. Sordular, ‘Daha yaşınız genç. Neden yönetimi Zeki Konukoğlu’na devrediyorsunuz’ diye... Yanıtı, “Ben hayatta iken bırakayım da... Nasıl yönetiyorlar bir göreyim’ oldu. Gerçekten de, yönetirken değişiklikleri yapmak, koyulan kuralları hayata geçirmek başarı için çok kritik!” 

★ ★ ★

Bu bana Abdülkadir Konukoğlu’nun yönetim kurulu başkanlığını bırakıp onursal başkan olarak göreve devam ettiği bir süreçte birlikte olduğumuz bir toplantıda söylediği bir başka sözü hatırlattı: “Her şirketin kendine özgü bir yönetim anlayışı var” diyordu Konukoğlu, “Her elbise, her bedene uymayacağı gibi her yönetim tarzı da her şirkete uygun olmaz. Kurumsallaşmanın temel ilkesi sistem oluşturmaktır. Sistemi, elbiseyi kendi bedenine uygun hale getirdiğin gibi, kendi şirketine uygun hale getireceksin...” 

Kurumsal yönetim ilkeleri evrensel olmasına evrensel... 
Ama herkese lazım... 
Gelişmiş ülkelere olduğu kadar gelişenlere de... 
Büyük şirketlere olduğu kadar KOBİ’lere de... 
Başka türlü sürdürülebilir olmuyorsunuz... 

TKYD’ciler bunu “Sürdürülebilirlik farkındalık ve iyi niyetle başlar, kurumsal yönetim ile başarılır” diye özetliyor... Tabii, önemli olan, uygulanabilir olması ve bu toprağın gerçeklerini yansıtması... 

Özellikle, yasalara titizlikle uyduğunda rekabet edebilen pek kimsenin olmadığı Türkiye’de..

TKYD Başkanı Mehmet Göçmen’den...

►Hep dikiz aynasından bakıyoruz 
“Bizde ‘risk yönetimi’ diye bir kavram yerleşmedi. Hep dikiz aynasından bakıyoruz. Hep geçmiş dönemi dikkate alıyoruz. Geleceğe ilişkin senaryo planlaması yok. Geleceğin raporlanması yok. Kayda alıyoruz ama göz önüne almıyoruz. Oysa yeni Türk Ticaret Kanunu ile yönetim kurullarında sorumluluk çok arttı. Geleceğe bakarak karar almamız lazım. Yönetim kurullarının özel olarak eğitilmesi gerekli.” 

►Aile bireyleri icradan çekiliyor 
“Aile şirketlerinde, aile bireyleri giderek icradan çekiliyor. Yönetim kurulları artık stratejik seviyede kalabiliyor. Tabii yönetim kurullarında çeşitlilik önemli. Değişik mesleklerden kişilerin yer alması önemli. Farklı bakış açılarının olması da öyle... Yönetim kurullarında performansa dayalı bir çeşitlilik sağlamak gerekiyor.” 

►Aman damatlara dikkat! 
“Aileden kişiler de icrada olabilir. Ama aile ilişkileri ile şirket ilişkilerini birbirine karıştırmamak lazım. Anadolu’da olsun, İstanbul’da olsun bu konuda şirketlerin zorluk yaşadığını ve bu nedenle başarısız olduklarını gözlemliyorum. Özellikle, şirketler ikinci kuşağa geçerken en büyük engel damatlar. Hangi damada ne sorumluluk verilecek? Büyük sorun. İkincisi, iki ve daha fazla erkek çocuk meselesi. Bunlar arasında uyumlu yönetim nasıl sağlanacak?”

OECD, yeni ilkeleri Türkiye'de açıklayacak

“Kurumsal yönetimde düzey olarak iyiyiz ama bunu derinleştirmemiz lazım” diyor Mehmet Göçmen sohbetimizin bir yerinde. OECD de Türkiye’yi yakından izliyor. Bir model olarak. Kurumsal yönetim ilkelerini Doğu toplumlarına aktarmak için çalışmalar yapıyor. Yeni kriterler koymaya çalışıyorlar... “Neden” diye soruyoruz, “Hangi ihtiyaçla?” “Merak etmeyin bizi geliştirmek için yapmıyor” diyor Göçmen, “Kendi riskini azaltmak, kendini korumak için yapıyor öncelikle. Bugün dünyada halka arzlar ezici çoğunlukla Doğu’dan geliyor. Hindistan’dan, Çin’den, Türkiye’den... Kendini güvenceye almaya çalışıyor. Öte yandan, Türkiye yabancı sermaye çekerek ekonomisine yeniden ivme kazandıracaksa, İstanbul bir finans merkezi olacaksa, iki şey şart: Kurumsal yönetimi uygulamak ve İngilizce konuşmak... Murat Doğu, OECD’nin bu konudaki çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi: İlkeler, ilk kez OECD tarafından 1999’da açıklandı. Türkiye’de TÜSİAD bu ilkeleri 2001 yılında raporladı. SPK da 2003 yılında mevzuata ekledi. Borsa İstanbul (BIST) 2007’den bu yana Kurumsal Yönetim Endeksi hesaplıyor. Endekste kurumsal yönetim ilkelerine uyum notu en az 7 olan ve BIST pazarlarında işlem gören yaklaşık 50 hisse yer alıyor. Şimdi OECD dünyadaki yeni durumu dikkate alan bir çalışma ile kurumsal yönetim ilkelerini yeniliyor. İlkelerin tartışıldığı son toplantının 2015 Mart ayında yapılması planlanıyor. Kurumsal yönetimin yeni ilkeleri ise ilk defa Kasım 2015’te Türkiye’de OECD’nin 34 üyesinin temsilcilerinin katılacağı toplantıyla açıklanacak. Biliyorsunuz, G-20 toplantısı da aralık ayında Türkiye’de yapılıyor. Bu arada, İlhami Koç, OECD Kurumsal Yönetim Komitesi Başkan Vekili olarak, SPK Başkan Yardımcı Bekir Sıtkı Şafak’ın görev yaptığını hatırlattı. “G-20 Başkanlığı’nın etkisiyle ilkeler Türkiye’de tanıtılacak” dedi ve ekledi: “14 Ocak’ta Sabancı Center’da gerçekleştirilecek. Sekizinci Uluslararası Kurumsal Yönetim Zirvesi’ni çok önemsiyoruz. Bu zirve G-20’ye ışık tutacak.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar