Sürdürülebilirlik, geleceğin ekonomisinin en önemli iş stratejisi olacak

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

DuPont Chief Sustainability Officer (CSO), yani Tepe Sürdürülebilirlik Yöneticisi Linda Fisher'a göre sürdürülebilirlik geleceğin ekonomisinin en önemli iş stratejisi olacak. "Başlıca pazarlarımızı ve bu pazarları etkileyecek megatrendleri izlemek ve bu yöndeki iş fırsatlarını ortaya çıkarmayı amaçlıyoruz" diyen Fisher, yatırımcıların ise sürdürülebilirlik konusunda şu an için "bekle ve gör" yaklaşımı sergilediklerini söylüyor.

DuPont Chief Sustainability Officer (CSO), yani "Tepe Sürdürülebilirlik Yöneticisi" birkaç yıldır kullanılmakta olan bir kavram ve özellikle küresel ısınma yönündeki bilinçliliğin artması ile daha fazla gündeme geldi. Bir CSO'nun görevi şirketin çevreye verdiği tahribatı mümkün olduğunca aza indirmek.

DuPont CSO'su Linda Fisher'e göre bu görevin asıl zorluğu, geleceğin ekonomisinde temel bir rol oynayacak olması. Dolayısıyla Fisher, resesyon sürecinde de sürdürülebilirliğin mümkün olduğunu savunuyor.

DuPont bir süredir tarihi köklerinden uzaklaşıyor. Şirket artık bir kimya şirketi olarak değil, daha çok bilime odaklanan bir biyoteknoloji şirketi olarak tanınmayı amaçlıyor. Bugün tarım ve gıda ürünlerinin DuPont'un toplam satışları içindeki payı yüzde 33'e ulaşmış durumda. Bu oran 2006 yılında yüzde 22 seviyelerindeydi.

Megatrendleri izlemek

Brundtland Commission tarafından 1980'li yıllarda yayınlanan bir rapor sürdürülebilirlik kavramını "gelecek nesillere zarar vermeden bugünün ihtiyaçlarına cevap verebilme yeteneği" olarak tanımlıyor.

DuPont CSO'su Fisher bu tanımın DuPont için anlamını şöyle özetliyor: "Başlıca pazarlarımızı ve bu pazarları etkileyecek megatrendleri izlemek ve bu yöndeki iş fırsatlarını ortaya çıkarmak. Örneğin şu anda oldukça büyük çaplı bir tohum ve mahsul koruma işine odaklanmış durumdayız."

Aslında Fisher'in yaptığı bu tanım oldukça şaşırtıcı olabilir, çünkü sürdürülebilirlik dendiğinde insanlar daha çok çevreye yönelik regülasyonları ve şirketin çevreye verdiği zararı düşünüyor. Oysa Fisher'in bahsettiği bir tür iş stratejisi.

Fisher bu konuda şu yorumlarda bulunuyor: "Bu alanda gerçek bir gelişme yaşandı. Sorumluluğumun iki yönü var ve bu iki yön DuPont'un ne yönde geliştiğini de anlatıyor. Birinci konu, çevre içinde uyum içinde olmak ve çevreye zarar vermenin ötesine geçip, çevreye katkı sağlamayı amaçlamak. İkinci konu ise şirketin büyümesine yönelik. Burada hedef sosyal ihtiyaçlara cevap veren yeni iş fırsatları bulmaya odaklanıyor."

Müşteriler sürdürülebilir ürüne daha fazla para vermek istemeyecek

Peki müşteriler sürdürülebilir ürünlere daha fazla para ödemek isteyecekler mi? Fisher'e göre bu sorunun yanıtı olumsuz. "Bizim müşterilerimiz veya rakiplerimizin müşterileri yeşil ve enerji verimliliğini ön plana çıkartan ürünlere yönelecekler. Fakat bu ürünleri aynı fiyata almak isteyecekler. Dolayısıyla verdiklerinin daha fazlasını talep etmiş olacaklar. İşte bu noktada bilim ve inovasyon devreye girecek. Bu da bizi farklı kılan en önemli özellik" diyor Fisher.

"Sürdürülebilirlik" resesyonda da sürdürülebilecek mi?

Resesyon sürecinde en fazla gündeme gelen sorulardan biri de, şirketlerin ve müşterilerin bu süreçte sürdürülebilirliğe öncelik verip vermeyecekleri; yani çevreye yönelik duyarlılıklarını ne derece koruyacakları yönünde. Fisher ise sürdürülebilirlik kavramının gerçek olduğunu söylüyor. "Sürdürülebilirlik sadece bir reklam veya pazarlama aracı olarak görülmemeli" diyen Fisher, insanların gerçekten daha yeşil, daha sürdürülebilir işlere odaklandıklarını, enerji verimliliğine daha fazla önem verdiklerini, atık miktarlarını minimuma indirmeyi hedeflediklerini söylüyor. Fisher, "Yaşadığımız bu değişim, sürdürülebilir bir değişim" diyor.

Yatırımcılar "bekle ve gör" yaklaşımında

DuPont hisseleri son beş yıl içinde S&P listesinde yüzde 20 oranında değer kaybı yaşadı. Bu gelişme ister istemez akla şu soruyu getiriyor: "Yatırımcılar sürdürülebilirlik düşüncesini satın almıyorlar mı?" Fisher'in bu soruya verdiği yanıt ise şu yönde: "Sanırım piyasa 'bekle ve gör' yaklaşımında. Tarım sektöründeki çalışmalarımıza yönelik çok büyük bir ilgi var. Hızla artan talep karşısında çok daha verimli bir tarımsal üretime ihtiyaç olduğu kesin. Öte yandan DuPont'un fotovoltaik hücre üretimi de önümüzdeki günlerde hızla artacak olan talebe cevap verecek. Küresel ısınma ile mücadelede yeni teknolojilere ihtiyaç duyulacak. Genel anlamda DuPont'un stratejik planı da bu alana odaklanıyor. Fakat genel anlamda öncelikle ekonominin yeniden ayaklarının üzerinde durmaya başlaması gerekiyor. Tüm hükümetlerin sürdürülebilirlik yönünde ortak bir anlaşmaya varmaları bu süreçte oldukça zor. Fakat diğer yandan bu yeni teknolojiler petrole olan bağımlılığımızı azaltacak ve enerji güvenliğini sağlayacak."

Sürdürülebilirlik sürekli değişen bir kavram

Sürdürülebilirlik kavramının yakın gelecekte tüm şirketlerin iş stratejisi olacağını söylerken, aynı zamanda sürdürülebilirliğin değişmez bir kavram olmadığını da ekliyor: "Sürdürülebilirlik gelişen bir kavram. DuPont'ta 1970'li yıllarda her ne kadar aynı kavramı kullanıyor olmasak da, çevre ile uyum içinde olmaya özen gösterirdik. 1980'li yıllarda 'ayak izimizi' azaltmaya odaklandık. 1990'larda önceliğimiz enerji verimliliği oldu. Son birkaç yıldır ise toplumun çevre üzerindeki etkisini azaltmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki on yıl içinde tamamen yeni bir sürdürülebilirlik akımı ortaya çıkacaktır."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar