Sürdürülebilirlik ailenin ve işin birlikte kurumsallaşması ile mümkün
Kuzey Yıldızı Aile Şirketlerinde Sürdürülebilirlik Ödülleri, aile şirketlerinin sürdürülebilir iş modelleri geliştirmelerinde katkı sağlamayı, iyi örnekleri paylaşarak öğrenmeyi hızlandırmayı, gelişimin tüm kurumlara yayılımını sağlama yönünde itici güç oluşturmayı hedefliyor.
2018 yılı Kuzey Yıldızı Ödülleri, 2-3 Kasım tarihlerinde İstanbul’da düzenlenecek TAİDER (Aile İşletmeleri Derneği) 6.Ulusal Aile İşletmeleri Zirvesi’nde sahipleri ile bulacak.
TAİDER Kuzey Yıldızı Sürdürülebilirlik Ödülü için başvuran aile şirketleri ödül sürecinde “çalışanlar, çevre, toplum, gelecek nesiller ve yönetişim” alanlarındaki sürdürülebilirlikleri açısından değerlendiriliyor. Sürecin sonunda tüm başvuran firmalara, firma değerlendirme çıktıları geri bildirim raporu şeklinde sunuluyor. Başvuru yapan firmaların en büyük kazanımı ise ödülden çok bu geri bildirim raporları oluyor. Bu raporlar ışığında firmalar, gelişmeye açık alanlar üzerinde iyileştirme planı yaparak çalışmaya başlayabilecekler.
Zirve öncesinde görüştüğümüz TAİDER Sürdürülebilirlik ve Sosyal Sorumluluk Komitesi Başkanı Günseli Ünlütürk, Türkiye’de aile şirketlerinin güçlü yönlerini, yaşadıkları zorlukları değerlendirdi. Yorumları şöyle:
“Sosyal sistem”den “sosyal kurum”a geçmek
“Aile şirketleri içinde yaşanan sıkıntıları anlamak ve çözmek için öncelikle aile ile işletme ilişkisini açıklamamız gerekiyor. Aile toplumsal yaşamın bir kurumudur. Bir ailenin oluşmasında ve devamında kan bağı, genetik özellikler, aşk, sevgi, kıskançlık gibi birçok sosyal, psikolojik, ekonomik faktörler rol oynar. Aile, bu özelliklere bağlı olarak işleyen, kararların bu temel faktörlere, aile bireylerinin ilişkilerine ve aile kültürüne göre alındığı bir ‘sosyal sistemdir’. İşletmeler ise mal, hizmet veya bilgi üretmek, kısaca değer yaratmak amacı ile başka işletmelerle rekabet halinde, dolayısıyla rasyonel ve verimli çalışmak zorunda olan, ekonomik yönü ağır basan bir ‘sosyal kurumdur’. Başka bir deyişle işletme rasyonel kararlar, mantıksal bağlar ile oluşturulmuş bir yapı iken aile duygusal bağlar ile oluşturulmuş bir yapıdır. Sorun, kuruluş ve işleyiş özellikleri farklı temellere dayanan bu iki sistemin kendi içinde alınan kararların ve gelişmelerin diğerinin hedef, denge, işleyiş ve geleceğini etkilemesi sorunudur. Bu anlamda aile şirketlerinde iyi tasarlanmış kurumsal yönetim uygulamaları, şirket karlılığını arttırabileceği gibi, aile huzurunun da en önemli güvencesi olacaktır.”
Aile şirketleri uzun vadeli düşünmeye daha yatkın
“Sadece Türkiye’de değil, yaşanan küresel krizlerde de görüyoruz ki, şirketler kısa vade ile uzun vade dengesini doğru kuramadıkları için ya batıyor ya da batma noktasına geliyor. Özellikle hisse ve kontrol yapısı dağınık şirketlerin yöneticileri piyasanın kısa dönemli baskısından çok etkileniyor. Halbuki aile şirketleri gelecek nesilleri düşünerek hareket ediyor. Türkiye’de dikkat ederseniz birçok aile şirketi, şirketine ailenin ismini veriyor. Aileler şirketini bir gün çocuklarına devredebilmek istiyor. Bu nedenle kısa vadeli düşünmek yerine, uzun vadeli düşünmeye daha yatkın oluyorlar. Ancak stratejileri ve iş modelleri ile uzun vadede değer yaratmaya odaklanmayan şirketlerin, kısa vadeli dalgalanmalardan kurtulamadığını görüyoruz. Türkiye’de en çok gördüğümüz hatalardan bir tanesi de günlük işte aktif olarak çalışan aile bireylerinin yönetim kurullarında olması. Hem günlük işleri yönetip hem de işleri denetleyici rol üstlenmek aile şirketleri içinde sorunlara neden olabiliyor.”
“Aileyle işin iç içe olması, işlerin yürütülmesi açısından son derece zor. Türkiye’de binlerce aile işletmesi bulunuyor. Dolayısıyla şirketlerin her biri kurumsallaşma yolunda birbirinden farklı sorunlarla karşılaşıyor. Aile içi çıkar, inanç, değer ve ilişkilerin işe yansıması, değişime kapalı kültür anlayışı, aileden olmayan çalışanlara güvenilmemesi gibi noktalar kurumsallaşmayı zorlaştıran unsurlar arasında gösterilebilir. Ama kurumsal yönetişim ilkelerinin benimsendiği ailelerde sorunların çözülmesi de son derece kolay oluyor. Bu noktada ailenin kurumsallaşması ile işletmenin kurumsallaşma ihtiyaç ve dinamikleri birbirinden farklı olarak değerlendirmek gerekiyor. Ailenin kurumsallaşmasından bahsederken aile kültür ve değerleri, aile meclisi, aile anayasası, haleflik, hissedarlık politikası gibi kavramlar karşımıza çıkıyor. İşletmenin kurumsallaşmasında ise kurumun yapısı ve süreçlerin tanımlanması, yetki, sorumluluk ve rollerin belirlenmesi, hesap soranla hesap verenin ayrıştırılması, standart uygulamaların ve denetim mekanizmasının oluşturulması var. Sürdürülebilirlik ancak ailenin ve işin birlikte kurumsallaşması ile mümkün.”
Aile anayasası önemli
Ünlütürk, “Türk şirketleri hem daha kurumsal hem de sürdürülebilir olabilmek için son dönemde ‘aile anayasasını’ gündeme almaya başladı. Aile anayasası, aile şirketlerinde karşılaşılan sorunları çözmekte yararlı bir kurumsallaşma aracı. İyi bir aile anayasası şirketin devamlılığını sağlama ve aileyi bir arada tutabilme adına büyük önem taşıyor. Aile anayasası hazırlarken, her ailenin kendine özgü değerleri, dinamiği olduğundan aile anayasasının da aileye özel değerlendirilip hazırlanması gerekiyor.” dedi.
Her 100 aile şirketinden 3’ü dördüncü nesile kadar varlığını sürdürebiliyor
“Kuşaklararası geçiş sadece Türkiye değil dünyadaki aile şirketlerinin de ortak sorunu. Dünya genelinde aile şirketlerinin ömrü 25 ila 35 arasında değişiyor. Bu da demek oluyor ki aile şirketleri kurucu nesilden ikinci nesile geçemiyor. Ülkemizde de 4. nesil ve sonrası varlığını sürdürmüş ve hala da sürdüren başarılı aile şirketleri olmakla beraber dünya geneline benzer oranla Türkiye’de de her yüz aile şirketinden 3 tanesi dördüncü nesile kadar varlığını sürdürebiliyor. Öte yandan genç bir cumhuriyet olmanın getirisiyle ülkemiz genelindeki aile şirketlerinin büyük çoğunluğu ikinci nesilden üçüncü nesile geçiş döneminde bulunuyor. Türkiye’de aile şirketleri yeniliğe açık ve yenilikler konusunda giderek esneklik kazanıyor. Aile şirketleri yenilenmeyi doğalarında barındırıyor. Her aile, zaman içerisinde aile şirketini yeni nesillere devretmeyi arzular. Bu amaçla da gelecek nesillerin, mevcut imkanlar çerçevesinde en doğru ve en yeni eğitimi alabilmeleri için çaba sarf ederler. Yeni nesillerin şirkette yer alması, tecrübe edinmesi, yükselmesi aile şirketleri için “sürekli yeniliktir diyebiliriz.”