Sürdürülebilirliğin finansmanı veya karanlıkta kalmaya hazır mıyız?

Osman ARIOĞLU
Osman ARIOĞLU BENİM PENCEREMDEN [email protected]

Başlığa bakınca ne alaka diyenler olacaktır. Çok da alakalı olduğunu anlamak için ya­zının tamamını okumak gerekecek. Geçtiğimiz cuma günü DÜNYA Gazetesi'nin organize ettiği ve bir oturumunda benim de panelist olarak ka­tıldığım bir günlük zirvenin konusu sürdürüle­bilirliğin finansmanıydı.

Cumhurbaşkanı Yar­dımcısı Cevdet Yılmaz, Hazine ve Maliye Baka­nı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan da zirvede birer konuşma yap­ması konunun kamuoyu gündeminde daha faz­la yer alması bakımından değerli oldu. Zirvede Kamu ve özel sektörden muhtelif temsilcilerin katıldığı bir dizi konuşmacı farklı cephelerden sürdürülebilirlik ve sürdürülebilirliğin finans­manı konusunu dikkat çekmeye çalıştı.

Yapay zekâ ve dijital ikiz İçerisinde yaşadığımız dünyanın daha uzun süre küresel ısınmaya maruz kalmadan de­vam edebilmesi için karbon salınımının ön­lenmesinin ne derece önemli olduğu, yenile­nebilir enerji kaynaklarının daha fazla eko­nomiye kazandırılmasının gerekliliği gibi bir­çok konunun altını çizildiği zirvede, iş doğal olarak finansmanın önemine dayandı. Yapay zekâ ve dijital ikiz gibi günümüz teknoloji­lerinin artması, üretim ve verimliliğin artı­rılması yanında enerjiye olan ihtiyacın daha da artacağını göstermektedir. Bu ihtiyaç ye­nilenebilir kaynaklardan ne derece sağlanır­sa yeşil doğanın sürdürülebilirliği de o derece mümkün hale gelecek.

Elektrik dağıtım İşin bir yanında da üretilen bu elektriğin tüketicilere ulaştırılması var. Elektrik dağı­tım işi dağıtım yetkisi verilen şirketlerce ye­rine getiriliyor. Hizmeti veren şirketler bu işin daha verimli ve elektrikte kayıp kaçağı daha azaltılması yönünde katkı koymanın ya­nında, işin kamusal yönü çerçevesinde fiyatı kendileri değil kamunun belirlediği tarifeler üzerinden yapıyorlar.

Enerji Piyasası Düzen­leme Kurumu (EPDK) regülatör olarak çok etkin bir rol alındığı elektrik üretim ve dağı­tım sistemi kendi içerisinde bir nevi havuz mantığı ile çalışmaktadır. Dağıtım bacağın­da oluşan operasyon masrafları ve yatırımlar özünde tarife üzerinden sağlanan gelirlerle finanse edilmektedir. EPDK tarife üzerinden sağlanan gelirlerden kimin havuza katkı ve­receğini kimin bu katkıdan yararlanacağını yıllık olarak öngörüp, aylık gerçekleşmelere göre revize ediyor.

Tarifedeki son artış 2022 yılı Ocak ayında kaldığından, artık tarife ile elde edilen gelirle­rin sistemin sürdürülebilirliğini sağlamaya ye­terli olmadığı bir noktaya gelinmiştir. Şirket­lerden sistemi destekleyecek geliri elde eden kalmadığı gibi tümü kaynak ihtiyacı içerisine girmişlerdir. Tarifeye herhangi bir zam yap­madan yılsonuna kadar devam edilmesi halin­de kalan aylar için sistemde oluşacak açık 48 milyar TL civarında olacaktır.

Bu durum önü­müzdeki günlerde şirket başına 1 ila 7 milyar TL civarında kaynak gereksinimi doğurmakta­dır. Mevcut koşullarda elektrik dağıtım şirket­lerinin bu kaynağı bulabilme imkanı olmadığı açıktır. Bu da sistemin sürdürülebilirliğini im­kansız kılacak, şebeke yenileme yatırımlarında aksamalar ve tedarik tıkanıklıkları nedeniyle yazımızın başlığındaki durumla karşı karşıya kalınması riskini doğuracaktır.

Çözüm önerimiz

Elektrik tarifelerine zam yapılması veya sis­temin regülasyonunu fiilen sağlayan Kamunun elektrik üretim şirketi olan EÜAŞ’ne Hazine­den gerçekleşmesi öngörülen görev zararına ilave olarak yıl sonuna kadar 48 milyar TL. ci­varında bir aktarım sağlanarak sistemin sür­dürülmesidir. Daha gerçekçi öneri; yılsonuna kadar oluşacak bu açığın tarife yoluyla siste­min kendi içerisinde döndürülmesi için tarife­ye %33 zam yapılmasıdır. Yıllık 86 milyarlık TL lik toplam açığın kapatılması için nihai tarifeye yapılması gerekli zam oranı %47 olacaktır.

Elektrik fiyatlarının enflasyon sepeti içeri­sindeki payı %2’nin biraz altındadır. %33 lük zammın Temmuz ayı enflasyonuna etkisi göz ardı edilebilecek düzeyde olacaktır. Geçen yıl Temmuz ayı %9,49 luk TÜFE artışının hesap­lamadan çıkarılacağı değerlendirildiğinde; Temmuz ayında yıllık enflasyonda %7-9 aralı­ğında bir gerileme olması beklenmektedir. Enf­lasyondaki iniş trendi bozulmadan bu zammın belli bir oranda yapılabilmesi için Temmuz ayı ilk makul fırsattır. Her geçen ay açık artacağın­dan tarifede daha yüksek artış yapılması gere­kecektir. Bu da siyasi iktidar bakımından karar verilmesinin, piyasa açısından kabullenilme­sinin her geçen gün daha zorlaşması ve ekono­mik istikrar programında sıkıntıların doğması anlamına gelecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar