Sürdürülebilirliğin enerji paradoksu

Burak Tayiz
Burak Tayiz Yeşil Odak [email protected]

Geçtiğimiz yıllar, küresel hafıza açısından derin izler bırakan zorluklarla doluydu. 2019'da başlayan pandemi, yerini Rusya-Ukrayna savaşına bıraktı.

Bu olayların ortasında kendini bulan ülkeler, enerji kaynaklarıyla ilgili kritik zorluklarla yüzleşti. Bugün ise İsrail-Filistin krizi yaşanırken küresel aktörler arasında enerji kaynakları tartışılıyor ve enerji cepheleri oluşmaya devam ediyor. Yaşanan tüm bu olaylar ise iklim değişikliğiyle mücadelede çözüm arayışlarını gölgede bırakıyor.

Bu cepheleşmenin odağında gerçekleşen 28. Taraflar Konferansı da yenilenebilir enerji ve fosil yakıt arasındaki çatışmayı ortaya koyarak sona erdi. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü ya da kısa adıyla OPEC, üyelerine, fosil yakıtlara dair yapılan azaltım anlaşmalarının reddedilmesi için çağrıda bulundu.

Genel Sekreter Haitham Al Ghais, “fosil yakıtların aşamalı olarak terk edilmesi” ve “hız kesmeden kullanımdan kaldırılması ve yüzyılın ortalarına kadar azaltılması” gibi maddelerin yer aldığı anlaşmaya karşı; enerji kaynaklarının değiştirilmesini değil, emisyonların azaltılmasını savundu.

Küresel fosil yakıt sübvansiyonları 1,3 trilyon dolar

 IMF’nin raporuna göre, Türkiye dahil 170 ülkenin küresel fosil yakıt sübvansiyonları toplamı 2022 yılında 1,3 trilyon dolara ulaşmış. Birleşmiş Milletlere göre bu durum fosil yakıt kullanımının artmasını, dolayısıyla da iklim değişikliğini tetikliyor. Daha da kötüsü BM’nin, COP28’de yayınlanan “Doğa İçin Maliye Durumu” raporuna göre; iklim değişikliğini körükleyen yatırımlara her yıl 7 trilyon dolar harcanıyor.

Rapor, 2022 yılında doğaya dayalı çözümlere yapılan yatırımların yaklaşık 200 milyar dolar olduğunu, ancak doğaya doğrudan zarar veren faaliyetlere yönelik finansman akışlarının 30 kattan fazla olduğunu ortaya koyuyor. Bu finansman akışları içerisinde, özellikle petrol ve gaz endüstrisi önemli bir rol oynuyor.

Fosil yakıtlardan vazgeçmek mümkün mü?

 Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş, şüphesiz uzun vadede daha sürdürülebilir bir dünya için temel bir adım olabilir. Ancak, mevcut enerji altyapısını ve endüstriyi hızla değiştirmek, ekonomik ve politik zorluklarla dolu uzun bir yolculuk.

“Doğalgaz ve petrol gibi kaynaklardan tamamen vazgeçmek bir anda mümkün mü?” ve “Dünya, doğalgaz ve petrol olmadan yaşayabilir mi?” sorularının henüz net bir cevabı yok. Bu noktada, net sıfır çözümler üzerine yoğunlaşmak ve mevcut kaynakları kullanırken karbon salınımını en aza indirecek teknolojiler geliştirmek kritik bir önem taşıyor. Enerji kaynaklarına dair yaşanan bu tartışmalar, aslında enerji sektöründe büyük bir değişim çağrısına işaret ediyor.

Çünkü dünya, enerji ihtiyacını karşılarken aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadele etmek zorunda. Ancak, bu değişimin niteliği ve hızı, uluslararası toplumun doğaya olan etkilerini azaltma konusundaki kararlılığına bağlı. Fosil yakıtların terk edilmesiyle ilgili tartışmaların, iklim krizine dair somut çözümlerin önünde bir engel olup olmadığı, önümüzdeki dönemde küresel politikaların belirleyici unsurlarından biri olacak ve enerji sektörü ile ilgili alınacak kararlar, iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir rol oynayacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sınıfsal kalkınma 30 Ekim 2024
 Kalkınma Krizi: 3.2 24 Ekim 2024
Doğa ekonomisi 11 Eylül 2024