Sürdürülebilir tarımın önündeki engeller...
Bir çok tarım ürününde hasat dönemi yaşanıyor. Hasat demek sevinç demek,mutluluk demek. Aylarca süren çabanın,verilen emeğin karşılığının alınması demek. Çiftçi hasatla elde ettiği ürünün geliri ile hem yaşamını sürdürecek hem de yeni ekim dönemine hazırlık yapacak,üretimini sürdürecek.
Son yıllarda çiftçiler hasat sevincini pek yaşayamıyor. Harman yerinde sevinç değil, endişe var. Tarımsal üretim sürdürülebilir olmaktan çıkıyor. Bunun bir çok nedeni var. Bu nedenlerden bazıları şöyle;
1) Türkiye'de tarımsal faaliyet için gerekli girdiler büyük oranda dışa bağımlı. Yani ithalatla karşılanıyor. Üretim yapan çiftçinin kullandığı temel girdilerin başında gübre ve mazot var.Türkiye, her ikisinde de dışa bağımlı. Dolayısıyla bu girdilerin fiyatını kontrol etme şansı yok. Dışa bağımlılığın yanı sıra özellikle mazotta çok yüksek vergi yükü nedeniyle çiftçimiz dünyamın en pahallı mazotu ile üretim yapmak zorunda kalıyor. Devletin verdiği gübre ve mazot desteği yetersiz.Maliyetleri düşürücü bir etkisi yok. Tarımda kullanılan mazotta en azından Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) kaldırılsa çiftçi rahat bir nefes alır. Gübre ve yemde katma değer vergisinin kaldırılmasının çiftçiye bir yararı olmadığını fiyat artışlarıyla bu indirimin çiftçiye yansımadığı biliniyor. Dolayısıyla bitkisel üretim yapanlar için gübre, mazot, tohum ve ilaç, hayvancılık yapanlar için yem başta olmak üzere diğer girdi maliyetleri çok yüksek.
2) Girdi fiyatlarındaki artış oransal olarak ürün fiyatına yansıtılamıyor. Devletin Toprak Mahsulleri Ofisi aracılığıyla fiyatını açıkladığı hububat, mısır, çeltik veya Çaykur'un fiyat açıkladığı çayda fiyat artışı genellikle enflasyon oranında yapılıyor. Fakat, girdi fiyatları enflasyondan daha çok artınca çiftçi zarar görüyor. Hayvancılık açısından bakılınca çiğ süt referans fiyatı 24 aydır artırılmıyor. Piyasada referans fiyatın altında süt alınıyor. Maliyet yüksek ürün fiyatı düşük olunca üretici zarar ediyor, hasat sevinci yaşayamıyor.
3) Ekonomik gücü olmayan çiftçi genellikle borçlanarak, kredi kullanarak üretim yapıyor. Ödeme takvimini,taksidini de hasat dönemine uygun olarak belirliyor. Fakat, iklim koşulları,ürün fiyatı veya diğer sorunlar nedeniyle üründen beklediği geliri elde edemeyince kredisini veya borcunu ödemekte zorlanıyor. Borcunu erteleme yoluna gidiyor ve bir sonraki yıl üretimde tehlikeye giriyor.
4) Doğa koşullarının etkili olduğu tarımsal üretimde,iklim değişikliğine bağlı olarak hemen her yıl bir veya bir kaç doğal afet yaşanıyor. Dolu, don, fırtına, aşırı yağış, kuraklık gibi bir çok felaketle karşı karşıya kalan çiftçi, sigorta yaptırmadıysa hasat sevinci kursağında kalıyor. Beklediği ürünü alamadığı için yaşamını sürdürmekte bile zorlanıyor. Yine bir borç sarmalına giriyor. Ya da sektörden çıkıyor.
5) Hasat döneminin en önemli sorunlarından birisi de işçilik. Kırsal nüfus her geçen yıl yaşlanıyor. Kırsalda yaşlı ve verimsizleşen nüfus yaşıyor.Gençler tarımdan kaçıyor. Bu sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da en önemli sorunu. Dünya genelinde, gençler tarımdan uzaklaşıyor. Tarımda çalışmayı,üretim yapmayı tercih etmiyor. Bunun için ülkeler bazı programları, destekleri devreye sokarak tarımı gençler için cazip hale getirmeye çalışıyor. Gençlere ilave destek ve teşvikler sağlanıyor. Türkiye'de de bu yıl başlatılan genç çiftçilere yönelik 30 bin liraya kadar hibe desteği bu anlamda çok önemli. Ülkede işsizlik önemli bir sorun olsa da tarımda hasat dönemi için işçi bulmak kolay değil. Çalışma döneminin kısa, çalışanlar açısından ücretin düşük, sosyal hakların ve çalışma ortamının, barınma koşullarının yetersiz olması tarım işçisi bulmayı zorlaştırıyor. İster küçük ister büyük olsun bir çok çiftçi ürün hasadını yapmak için işçi bulmakta zorlandığını söylüyor. Bir kaç yıldan bu yana iç savaştan kaçan Suriyeli göçmenler tarımda işçi olarak çalıştırılıyor. Ancak, göçmenlerin bu konuda deneyimsiz ve eğitimsiz olması ayrıca sorun yaratıyor.
6) Tarımsal üretimde yüksek girdi fiyatları,işçilik sorunu ve benzer bir çok sıkıntı üretim deseninin de değişmesine neden oluyor. Çiftçi, daha az maliyetli, daha az işçilik isteyen ürünlere yöneliyor. Yani pamuk yerine mısır ekiyor. Mercimek, nohut, fasulye yerine buğday, arpa gibi makineli hasada uygun ürünlere yöneliyor. Pamuk ve bakliyat ürünlerindeki ithalatın artmasının bir nedeni de budur. Fakat, meyvecilikte, fındıkta ve diğer bazı ürünlerde böyle bir seçenek yok.
7) Tarımdaki bir başka önemli sorun ise bilinçsiz makine kullanımı. Hasat veya ekim için ihtiyacın çok üstünde güçte ve kapasitede traktör ve makine alan çiftçi, genellikle kredi ile aldığı bu makine ve ekipmanları verimli kullanamıyor. Ortak makine kullanımının teşvik edilerek gereksiz makine ve ekipman kullanımı azaltılarak maliyetlerin düşürülmesi sağlanmalı.
Özetle, tarımda hasat dönemi bayram tadında değil,endişe ve kaygıyla yaşanıyor. Tarımda sürdürülebilir üretim için maliyetlerin mutlaka düşürülmesi gerekir. İşçilik sorununa çare bulunmalı. Çiftçinin yaşamını ve üretimi sürdürecek geliri elde edecek ortamın sağlanması gerekiyor. Ancak o zaman sürdürülebilir üretim yapılabilir. Bu yoğun hasat döneminde ürününüz bereketli, kazancınız bol olsun.