Sürdürülebilir rekabet ve girişimciliğin çevresel sınırları
Bir hafta önce, sürdürebilir rekabet ve girişimcilik kavramlarının çerçevesi ve büyümenin yol haritasının işaret taşlarına ilişkin değişkenlere değinildi. Denemenin bu bölümünde, yol haritasına ilişkin modelimizi açıklamaya çalışacağız. Tasfiye alanı, uyum alanı, fırsat alanı ve öncü alan olgusunun sürdürülebilirlik ve girişimci ilişkisini nasıl etkilediği üzerinde duracağız.
1.Tasfiye alanı
Toplumsal gelişmeye ölçeklendirilebilir ve tanımlanabilir zaman aralıklarında baktığımızda girişimci enerjinin yukarıda tanımlanan dört dinamiğin belirlediği sınırlarda işlevini yerine getirdiğini gözleriz: Her büyük dönüşüm sonrasında mutlaka bir "tasfiye alanı" oluşur.
Kimler tasfiye sürecini yaşar?
Sorunun yanıtını şöyle verebiliriz: Ölçek erişebilirliğini yakalayamayan, rekabet gücü yaratan teknolojik donanımlara erişemeyen, çağın gerektirdiği hız ve esnekliğe uygun yönetim tekniklerini kullanamayan yöneticilerin egemen olduğu işyerleri piyasadan çekilir. Ülkemizde düzinelerle işyerinde yaptığımız gözlemlerde, çevreyi sezemeyen ve anlayamayan, kendi olanak ve kısıtlarını net biçimde anlamak için emek ve zaman harcamayan,geleceğe dönük alternatif senaryolar hazırlamayan yöneticilerin bulunduğu işyerinin piyasalardan hızla çekilmek zorunda kaldıklarını saptıyoruz. Piyasadaki değişmelere uyum sağlamak için önlem almadan,işlerini analizle değil de alışkanlıklarla yönetenlerin ciddi kaynak israfına yol açtıklarının da çok zengin örneklerine sahibiz.
Son iki yıldır ülkemizin değişik yörelerinde değişik sektörlerle yaptığımız ortak akıl toplantılarında, işyerini kurma ve geliştirme planları yapanların sayılarının giderek arttığını gözledik. İşyerini kurarken ve geliştirirken, işlerin kötü gitmesi ve kriz koşullarının ortaya çıkması durumunda "çekilme planları" yapanların ise çok az olduğunu, bu konunun işyeri yönetme kültürü içinde gerektiği kadar yer almadığını da gözlemledik.
Üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin yarattığı yeni karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinin oluşturduğu ağlara dayalı kurumsal yapıların "çözülme ve yeniden örülme süreci" alabildiğine hızlanıyor. İş çevresinin faktör koşulları, talep koşulları, karşılıklı-bağımlılık ilişkileri, rakip stratejileri hızla değişiyor. Bu hızlı değişim ve dönüşüm süreci, gelişme planları kadar odak değiştirme ve çekilme planlarını da yönetmenin etkin araçları haline getiriyor.
Bir girişimci, "gelişme planları kadar çekilme planlarını" da ciddiye aldığı zaman gerçek anlamda rolünü yerine getirmiş olur; sürdürülebilir rekabeti yaratacak yapı, işlev ve kültüre katkı yapabilir.
2. Uyum alanı
Canlıların uzun ömürlü olanlarının en güçlülüleri olmadığı gibi en akıllılarının da olmadığını, uyum yeteneği yüksek olanlar olduğunu evrim kuramı söylüyor.
Uyum yeteneği sadece geliştirici değil, koşullar elvermediği zaman en düşük maliyetle çekilebilme bilgi ve becerisine sahip olmaktır. Sürdürülebilir rekabet ve girişimcilik penceresinden bakıldığında, etkin bir girişimcinin, panik içinde işleri tasfiye etmeye kalkışmasının yanlış bir tutum olacağını söyleyebiliriz. Girişimci önce uyum alanına geçmenin koşullarını analiz etmeli, bütün fırsatları gözden geçirmeli, sonuç birikim yeteneğinin korunamayacağını kesinlikle kanıtlıyorsa çekilme planları yürürlüğe konmalı.
Uyum yeteneğinin temel bileşenlerinden biri, verimliliktir. Verimlilik, geniş anlamda kaynak kullanımında kazanımlar yaratabilmedir. Eğer mal ve hizmet üretiminde zaman kazancı sağlayan, girdi kullanımını azaltan bir gelişme yaratıyorsak, rekabet gücümüzü bir basamak ileriye taşıyabiliriz. Verimlilik bilinci gelişmemişse, işyerlerini canlı, diri tutma ve uyumlu hale getirerek hayat katma işlevinin yerine getirilmesi bir haylı zordur.
Uyumun bir başka bileşeni; üretim, ulaşım ve iletişim alanındaki gelişmelerin yarattığı yeni üretim hiyerarşisinde iş bölümü ve konumlanma becerisidir. Bugün klasik sanayileşme döneminin birçok iş alanını gelişmiş ülkeler terk ediyor; bu işleri gelişmekte olan ülkeler üstleniyor. Üretim hiyerarşisindeki değişme ve yeni iş bölümü koşullarında doğru konumlanma yapabilecek net bilgiye sahip olmadan da sürdürebilir rekabet yaratılamıyor.
Son dönemde "Endüstri 4.0" olarak adlandırılan, makinelerin birbiriyle iletişim kurduğu bir üretim düzenini simgeleyen otomasyon uygulamaları hızla yayılıyor. İşgücü maliyetlerinden bağımsız üretilebilen mal ve hizmetlerin, büyük talep alanlarına geri dönme eğilimi güç kazanıyor. Gerçek bir girişimciden söz edildiğinde, dünya genelindeki bu eğilimlerin etkilerinden uzak kalması düşünülebilir mi? Girişimci, söz konusu gelişmenin ayırdında değilse, alternatif tepki stratejileri geliştirmiyorsa, gerçek anlamda bir girişimciden söz edilebilir mi?
Bir girişimci bilincinden söz edebilmemiz için, girişimcinin çevreyi hissetmesi ve anlaması gerekir. Sadece çevreyi anlaması da yetmez, kendi olanak ve kısıtlarını da net bir biçimde tanımlayabilmelidir. O da yetmez, ulaştığı verileri malumata, malumatları bilgiye, sezgilerini de katarak bilgilerini anlamaya, anladıklarını da bir yarara; maddi ve kültürel zenginliğe dönüştürmelidir ki, insan yaşamını kolaylaştırabilsin. Girişimci bilinci, yerelden evrensele doğru işlemelidir: Girişimci elinin menzili altındaki erişilir kaynakları etkin ve verimli kullanarak, kaynak erişebilirliğinin üstünlüğünden de yararlanarak rekabet gücü yaratmalıdır ki, sürdürebilir rekabete katkısından söz edebilelim.
Girişimci "geri çekilmeyi yönetme" kadar, var olan üretimleri geliştirerek,yeni satılabilir ürünler keşfederek de işyerinin uyumunu güçlendirebilir. Bu açıdan bakıldığında, her girişimcinin işiyle ilgili bir "uyum planı" olmalıdır.
3. Fırsat alanı
Shumpeter'ın "yaratıcı yıkıcılık" dediği değişim ve dönüşümler; uyum gösteremeyenleri tasfiye ettiği gibi, bileşen ve bağlamlarının dinamiklerini gözlemleyen, kendilerine çeki düzen verenlerin yaratıcı gelişmeler yapabildiklerini anlatır.
Değişim ve dönüşümler tasfiyeye yol açan tehlikeler kadar, klasik iş alanlarında boşluklarını doldurabilenler kazanır. Girişimcinin temel işlevlerinden biri de "fırsat alanlarını " tam zamanında değerlendirebilmedir.
Girişimci enerji, kuşkusuz fizibıl olmayan işlerin tasfiyesinin yönetimi kadar, var olan üretim alanlarının değişim ve dönüşüm sonrasına uyumu için çaba göstermelidir. Asıl büyük gelişmelerin potansiyeli "fırsat alanında" saklıdır. Örneğin, yakın gelecekte klasik otomobillerin yerini hibrit araçlar ve farklı yakıt kullanımına ticari geçiş yapabilen araçlar alacaktır. Havacılık ve uzay alanında, ilaç endüstrisinde vb. alanlarda günümüzdeki gelişmeler ipuçları vermektedir.
Her büyük dönüşümün yarattığı boşlukların nişlerini doldurarak, küçük ölçekten orta ölçeğe geçiş yaparak, orta ölçeği de küresel ölçeğe taşıyarak ilerleyebiliriz. Girişimcilik, herkesin görmediğini görerek, anlamadığını anlayarak farklı bir iş yapabilme yeteği ise fırsat alanlarındaki ayrıntılara hakimiyet de büyük önem taşır.
Girişimci insan, entelektüel kapasitesi gelişmiş insandır. Bireysel entelektüel kapasitenin gelişmiş olması sürdürülebilir rekabet yaratma için önemli bir güç olabilir ama yeterli de olmayabilir. Bu açıdan, sürdürebilir rekabet yaratan girişimci bireysel entelektüel kapasitesini, sistem kapasitesi düzlemine de taşıyabilendir.
Girişimci, küresel pazar kokularını alır, çok odaklı üretimin değer yaratma sürecini kavrarsa, çok kültürlü yönetimi de içselleştirirse, küresel anlamdaki potansiyel rakiplerini ve potansiyel müşterilerini etkin biçimde değerlendirerek gerçek anlamda büyümeye katkı yapabilir.
Gelişmiş ülkelerin eğitim öğretim olanakları, bireysel kapasitelere yatırım yapacak kaynaklara sahip. Ayrıca, gelişmenin yarattığı çekicilik, dünyanın yetişkin insanlarının beyin gücünü kullanmada üstünlükler yaratır. Öte yanda, eğilimleri yaratan güçlerin, fırsat ve tehlikeleri değerlendirme, geleceği inşa etmede standartları belirlemede de üstünlükleri vardır.
Girişimcilik enerjisine yatırım yapılması gereken yerler, gelişen pazarlara sahip olan ülkelerdir. Bu açıdan atılması gereken ilk adım, kadın nüfusun iş yaşamına girişini kısıtlayan bütün engelleri kaldırarak, toplum enerjisinin yarısını oluşturan, sezgilerindeki gelişme nedeniyle akıl terinde büyük potansiyelleri harekete geçirebilme gücü olan kadınların durumunu değerlendirmek de gerçek bir girişimcilik olacaktır.
Fırsat alanı iki temel sınır arasında yer alır: Özelinde enerji verimliliğini ve genelinde de ileri teknoloji sınırlarını zorlamayı gerektirir. Uyum alanını genişletmek için insanın fiziki ve düş enerjisi sınırlarını zorlamak kadar ileri teknolojileri - termodinamik ilkeleri ile kuantum mekaniği uygulamalarını bütün olarak ele alan teknolojilerin- sınırlarını zorlamak girişimcinin sürdürebilir rekabet yaratmasının gerek şartıdır. Bir girişimci, enerji ve ileri teknoloji sınırlarını zorlamadan sürdürebilir rekabet yaratabilir mi? Keskin bir anlatımla "yaratamaz" demeyelim ama etkili maddi ve kültürel zenginlik üretimini gerçekleştiremez; sürdürülebilir rekabeti uzun soluklu kılamaz.
4. Öncülük alanı
Genel anlamda kaynak verimi, özelinde enerji verimini ve ileri teknoloji sınırlarını zorlayacak düzeye ulaşmadan fırsat alanlarını değerlendirerek maddi ve kültürel zenginlik üretiminde belli bir gelişme düzeyini yakalayamayız. Bu gelişme düzeyini yakalamanın öncüleri olan "girişimciler", mutlaka "öncü alanlar" üzerinde kafa yormuş olmalıdır; net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma ile neleri yapabileceğini, neleri yapamayacağını zihinlerinde netleştirmelidir.
Öncü alanlarda etkinlikleri sürdürebilmenin gerek şartı Ar-Ge yatırımlarına gerekli kaynağın ayrılmasıdır. GSYİH 'nın yüzde 2-3'ünü Ar-Ge için ayıramayan toplumlarda, girişimci enerjisi çok fazla bir etkinlik yaratamıyor.
İkincisi, öncü alanlarda küresel ölçekte varlık gösterebilmek için "anonsu kendinden büyük ortak projeler" gerekiyor. Bu projelerle ilgili stratejilerin net, kaynakların yeterli, süreklilik ve kararlılığın güven altında olması olmazsa olmazlarıdır. Söz konusu koşullar yerine getirildiğinde, girişimciler bu alanlara odaklanabiliyor, gerekli zaman, emek ve kaynağı ayırarak etkin sonuçlar alabiliyor; sürdürebilir rekabet düzeyinin yükseltilmesine katkı yapabiliyor.
Üçüncü bir husus toplumsal iklimin sürdürebilir rekabette değer katan girişimci enerjisiyle ilişkisidir. İnançtan düşünceye geçmiş, taklit aşamasından yaratıcılık düzlemine erişmiş, görgüye dayalı düşünceyi aşarak soyutlama yeteneğini yakalamış, tasarım ve moda yaratmada öncülük konumuna erişmiş, teknolojinin yarattığı homojenliği "marka ve imaj" yaratarak aşabilmiş toplumsal algıların yaygınlığı ve derinliğinde girişimci çok daha etkin, verimli ve sonuç alıcı olabiliyor.
Bilinçli bir etkilenme, ilgi,amaç ve hedef netliği, araç ve ortam zenginliği belli bir yoğunluğa erişebilmelidir ki "yaygın inovasyon" bir toplumsal yaşam biçimi haline dönüşsün.
Girişimcinin çok temel besin kaynaklarından bir de toplumsal iklimdir; toplumsal davranışları yönlendiren ve olgunlaştıran tartışmaların gündemi, yoğunluğu ve yaygınlığı önemli. Bir girişimci, toplumsal iklimden beslenmiyorsa, bireysel kalacaktır, kapsayıcı kurum girişimciliğinden yeterince yararlanmayacaktır ve girişimci enerjisini etkin ve verimli kullanmada zorlanacaktır.
Bugün ulaştığımız gelişme aşamasında öncü alan, ileri teknoloji sınırları ile dijital ve kuantum mekaniği sınırlarını zorlamayı gerektiriyor. Söz konusu sınırların farkına varmadan, ayrıntı dinamiklerini kavramadan, genel eğilimler ile ayrıntı dinamikleri arasında tutarlı dengeler kurmadan sürdürebilir rekabet yaratan girişimciliği ortaya çıkaramaz, gerektiği gibi besleyemez ve etkin sonuçlar alamaz...
Son söz
Sürdürebilir rekabet yaratmada girişimcinin rolü ve işlevi tartışmasız öneme sahip... Sadece genç nüfusa sahip olmak, genetik özellikleri ile girişimci bir toplum olmak da yeterli değil. Girişimcilik, değişen iş çevresine uyum için sürekli yatırım yapılması, geliştirilmesi ve kendini yeniden üretmesi gereken bir insani özellik. Girişimci kitleye ve enerjiye sahip olmamız bir üstünlüktür ama "girişimci verimliliği" gözetilmeden asla hak ettiği düzeyi yakalayamaz.
Bu kısa denemede, girişimciliğin önemini vurgulamaya, kavram yozlaşması açısından yüz yüze olduğu tehlikelere kısa değinmeler yapmaya gayret ettik. Ayrıca,sürdürülebilir rekabet alanını kısaca tanımlayarak, bu rekabet alanının zorlanması gereken sınırların altını çizdik.
Burada ileri sürdüğümüz düşüncelerin eksikli olduğunu, yanlışlar içerebileceğini biliyoruz... Amacımız, sürdürebilir rekabet koşulları yaratmada girişimcinin değişik işlevlerine değinerek tartışma zeminini genişletmek için karınca kararınca katkı yapmaktır. Eksiklerimizi tamamlayan, yanlışlarımızı düzelten, sürdürülebilir rekabette girişimcinin yeriyle ilgili bilgilerimizi zenginleştiren herkese yüreğimiz açıktır. Eleştirileri alıcı bir ruhla dinlemeye, gerekli dersleri alarak kendimizi zenginleştirmeye hazırız.