Sürdürülebilir olmayan eğilimler kriz alametidir...
Finansal piyasalarda ekonomi cephesindeki sorunları dikkate almayan beklentiler yolu ile yaratılan eğilimler hem kafaları karıştırıyor, hem de algılamaları köreltiyor. Son 15 yıl içinde küresel veya ulusal düzeyde yaşanan sarsıntıların kaynağını burada aramak gerekiyor; ancak böyle bir tercihten ısrarla kaçınılıyor. Normalde ekonomideki eğilimlerin finansal piyasalardaki beklentileri belirlemesi gerekirken, tam aksine finansal piyasalardaki yapay beklentiler yolu ile gün kurtarılmaya çalışılıyor. Bu süreçte sorunlar ağırlaşıyor, sürürülebilir olmayan eğilimler gündeme geliyor ve serbest piyasa anlayışından tümüyle uzaklaşılıyor.
Serbest piyasa anlayışına göre rekabet güü azalan, faaliyet gelirleri hızla eriyen bir işeltmenin kredi imkânları da doğal olarak daralır. Tam aksine rekabet gücü arttıkça ve buna bağlı olarak faaliyet gelirleri yükseldikçe kredi imkânları da genişler. İlk olasılıkta söz konusu için ekonomik daralma, ikincisinde ise büyüme yolları açılır; söz konusu olasılıklar söz konusu piyasa değerini de paralel şekilde etkiler. Ölçeği değiştirip herhangi bir sektör, bir ekonomi veya küresel ölçekte düşündüğümüzde sonucun değişmemesi lazımdır. Başka bir deyişle rekabet gücü azalır ve faaliyet gelirleri erir iken kredilerin kontrolsüz bir şekilde artması serbest piyasa anlayışına uygun bir tercih değildir. Eğer böyle bir tercih yapılır ise kısa vadede sorunların artması pahasına ekonomik daralma bir süre ertelenebilir fakat ödmeler sistemi de batık hale gelir. Bu son olumsuzluğu geniş kitlelerden gizlemek ve onların güvenini kaybetmemek adına merkez bankalarını cepheye sürer veya stres testlerile durumun iyi olduğunu söylemeye kalkar iseniz herkesi ikna edemezsiniz; günü kurtarmak adına sorunların ağırlaştığı daha büyük şokların bizi beklediği gerçeği inkâr ederek çözülebilecek bir sorun değildir.
Yukarıdaki açıklamayı yaptık çünkü karşımıza çıkan sorulara vereceğimiz yanıtları daha iyi anlamak için nasıl bir dönemden geçtiğimizin farkında olmak gerekiyor. Bugün finansal sermaye gelişmiş ekonomiler yerine gelişmekte olan ekonomilerde risk almayı tercih ediyor ise bu durum onların iyi olduğu veya daha iyiye gittiği anlamına gelmiyor; günü kurtarmak veya ihtiyaçlarını karşılamak adına olumsuz seçenekler arasında en az olumsuz olanını seçmek zorunda kalıyor, çıktıkları yerlerdeki sorunları gittikleri bölgelere de taşıyorlar. Bu durum ileride yaşanacak finansal depremlerin şiddetinin daha öncekilere göre yüksek olmasını kaçınılmaz hale getiriyor. Zira gelişmekte olan ekonomilerin de rekabet gücü ve faaliyet gelirleri, kredi hacmi arttıkça daha seri bir şekilde geriliyor, kısa vadeli spekülatif hesaplar sorunları ağırlaştıran ve çöküşü hızlandıran bir nitelik kazanıhyor. Bu yozlaşmışlığı serbest piyasa adı ile pazarlayan ve onlarla işbirilği yapanlar, büyük bir insanlık suçuna imza atıyorlar. Sorunları çözmek yerine ödemeler sistemindeki halıların altında saklayıp büyütmek ve ileride ortaya çıkacak faturayı ödenemeyecek düzeye çıkarmak şeklindeki bu yaklaşım başka nasıl bir niteleme ile anlatılabilir.
Geçen hafta piyasalarda yaşanan eğilimlere baktığımızda sermaye piyasalarının mevcut değerini koruduğunu, emtia piyasalarının gerilediğini görüyoruz. Özetle Euro diğer paralara karşı değerlenmiş, banka hisseleri değer kazanmış, altın gerilemiş. Bu kısa vadeli eğilime bakarak gelen sorular yatırımcıların uyutularak nasıl yönlendirildiğini veya kafalarının karıştırıldığını açık bir şekilde gösteriyor. Son eğilimlere bakar iseniz piyasalardaki eğilim ödemeler sisteminin tahmin edildiği kadar kötü olmadığı beklentisini fiyatlamaya çalışıyor, günü kurtarmak, enflasyon ve faiz yükselişini bir süre daha geciktirmek için böyle yapmak zorunda. Kısa vadede dalgalanmalar olacak ama genel tercihler değişmediği sürece bazı eğilimler de değişmeyecek.
Orta vadede rekabet gücü ve faaliyet gelirleri azaldığı halde borcu büyüyen ekonomiler enflasyon ve faiz yükselişi ile tanışacak, ödemeler sisteminde daha önce yaşananlardan daha büyük sıkıntılar kaçınılmaz olacak. Bu eğilimler küresel boyutta olacak, gerçeğin gizlenmesine ve sorunların ağırlaşmasına yardım eden veya göz yuman kurumların itibar kaybı çöküşü hızlandıracak, güven bunalımını onarılamaz hale getirecek. Parasal genişleme nakitten kaçışı hızlandırırken, bugünün yapay tercihleri korunamayacak, altın gibi sistem dışı tercihlerde veya zorunlu ihtiyaç maddesi fiyatlarında anlatılması zor yükselişler yaşanabilecek. Her şey oldukça sanıcılı bir şekilde değişecek, bunun suçu da günü kurtarmak adına sorunların gizlice büyümesine izin vererek değişime direnenlerde olacak.
Bugünün finansal piyasalarını ve oralarda oluşan eğilimlerini zorunlu değişime direnen ve sorunları ağırlaştıran kesimler belirliyor. Durum böyle olunca kafaların karışmasını muhalif düşüncelere tahammülsüzlüğün sebeplerini anlamak zor olmuyor... Ekonomimize yeniden bakın, rekabet gücü ve faaliyet gelirleri ne tarafa gidiyor, krediler ne tarafa? Çelişki görüyor iseniz hiçbir şey göründüğü gibi değildir; risk almayın, tuzağa düşmeyin!... Değişimi yönettiğini sananların da aynaya bakmasında yarar var, kendilerini daha fazla aldatmasınlar!...