Şüphelenme üstüne çeşitlemeler
Oturduğumuz sitede bir komşu evinin önüne bayrak direği koymuş. Bayrak direğinde de bir Galatasaray bayrağı. Sitedeki kapının bekçilerinden birisi de koyu Galatasaraylı ve heyecanlı bir kişi. Girip çıkarken konuşuruz, kısa söyleşilerimiz olur. Bir akşam siteye girerken baktım bizim bekçi biraz durgun. Kendisini biraz heyecanlandırayım dedim. “Şüpheleniyorum: Bu komşu galiba Fenerbahçeli değil” dedim. Hemen heyecanla atıldı. “Fenerbahçeli olur mu Uğur Bey! Görmüyor musunuz, kapısı önünde koskoca Galatasaray bayrağı var”. Sonra takıldığımı anladı, kahkahayı bastı. Amacıma ulaşmıştım; bekçi kendine gelmişti. İyi mesailer dileyerek ayrıldım.
Bugün şüphelenme(!) günümdeyim. Birkaç “şüphelenme çeşitlemesi” yapacağım.
Şüpheleniyorum...
“Gurbette övünmek, hamamda şarkı söylemeye benzer” derler. Hamamda ses güzel çıkıyor. Ama Amerika’daki bir arkadaş babasıyla övünmede ölçüyü kaçırmıştı. Örneğin, birisinin arabası bozulsa “Babam olsa, bunu tamir ederdi” diyordu. Birisinin müzik setinde bir sorun olsa, bizimki “Babam olsa, bunu çözerdi” diyordu. Birisinin beli ağrısa “Babam olsa bir masaj yapar, hemen ayağa kaldırırdı”. Birisi sesli düşünüyordu: “Acaba bugün yağmur yağar mı?”. Bizim arkadaş hazır: “Babam olsa, sorardık; tahmini yüzde yüz de doğru çıkardı”. Sonunda bir başka arkadaş “Bak, al şu kalemi kağıdı, babanın neleri bildiğini, neleri yapabildiği yaz. Bir de babanın resmini getir görelim” dedi.
Biz merakla sorduk “Neden istiyorsun bunları? Bizim arkadaş hemen cevap verdi “Nedir bu abi? Babasının yapmadığı yok. Neleri yapıyor, neleri yapmıyor bilelim. Şüpheleniyorum, babası “Süpermen” mi?”
Şüpheleniyorum....
İstanbul’da Anadolu yakasında oturuyorum. Ve bugünlerde sık sık elektrik kesiliyor. Amerika’da iken bir kez elektrik kesilmişti ve televizyonlara konu olmuştu. “Dün şu bölgede yarım saatlik elektrik kesintisi oldu.” demişlerdi. Bizde de herhalde “ Dün Anadolu yakasında elektrik kesintisi olmadı” diye haber vermek gerekecek.
Elektrik kesiliyor. Ama güzel de bir uygulama var. Telefonla 186 numaradan bilgi alabiliyorsunuz; tamamen karanlıkta kalmıyorsunuz (!). Buradan öğrendim ki, elektrik kesintileri ikiye ayrılıyor: planlı bakım çalışma nedeniyle olanlar ve arıza nedeniyle olanlar. Arıza nedeniyle olanlar, genelde bir saat içinde sona eriyor.
Kesilen elektrik bir saat içinde geliyor, ama yaşadığınız kesintinin neden oldukları bazen geri gelmiyor. Örneğin, seyretmeye başladığınız filmde katilin kim olduğunu kaçırıyorsunuz. Ya da diyelim ki, gece kesildi. Komşunun azman jeneratörünün gürültüsü ile uyanıyorsunuz; kaçan uykunuz zor geri geliyor.
Bütün bunların ötesinde, elektrik böyle vırt-zırt kesildiğinde elektrikli aletlerin canına okunuyor; bozuluyorlar. Şüpheleniyorum, acaba elektrik dağıtım şirketinin bu elektrikli ev aletleri yapan firmalarla gizli bir anlaşması mı var?
Şüpheleniyorum...
Ülkemizdeki makam sahibi siyasiler, yeni bir çalım tekniği geliştirdi. Önce bir laf ediyorlar. Toplumdan tepki gelince, ya da tek yetkili birisinden fırça yiyince “çark” edip, yanlış anlaşıldığını ve/veya bunun kendi şahsi fikirleri olduğunu söylüyorlar.
Şüpheleniyorum, oturdukları koltuktan dolayı yetkili olduğunu sandığımız kişiler, acaba oturdukları makamın farkında değiller mi? O makamlarda oturunca her söylenen sözün ciddiye alınacağını bilmiyorlar mı? Ya da, “Söyleriz, tepki gelirse, çalımı atarız. Biz öyle demek istememiştik deriz. Kalbi temiz halkımız nasılsa her dediğimize inanıyor” diye mi düşünüyorlar? O zaman da bu ülkede yaşayan birisi olarak ben alınıyorum.
Çözüm ne olmalı? Yukarıdaki “Süpermen baba” örneğinde olduğu gibi, belki makam sahibi kişilerden şunu istemeliyiz: Konuşmalarınızın başında söyleyiniz “Bu benim şahsi fikrimdir, bu değildir”. Biz de bilelim, neyin şahsi fikir olduğunu, neyin olmadığını; gereksiz yere endişelenmeyelim veya sevinmeyelim. Ya da, izinsiz konuşmayınız.
Sonuç
Şüphelerimizin azalması dileğiyle...