Süpernova da ne?
ANKARA'DAN / Taylan ERTEN [email protected] Şu "fani" yerkürede yuvarlanıp gidiyorduk: Yerkürenin "akıllıları" yerkürenin "cahillerini" küresel cennet vaazlarıyla "transa" geçirmişti. Vaizlerin "saadet masalları" ciltler dolduruyordu. Yerküre "küreselleştikçe" cenneti ummak için "ölümü" beklemek gerekmeyecekti. O hayali, uhrevi cennet kavramı "saadet masallarıyla" beslenen "hipno-ekonomiler" sayesinde yerküreye inecekti! Olmadı! Küresel vaazların yarattığı "ağır hipnoz" birden çözülmeye başladı. Bir süredir gözler kırpıştırılarak açılıyor, bilinçler yerine geliyor gibi bir durum seziliyor. Nasıl oluyor? Meğer, yerkürenin tüm ülkeleri "Finansal galaksinin merkezindeki Süpernova'ya hazırlıksız yakalanmışlar." Süpernova, "enerjisi biten büyük yıldızların patlaması" demekmiş. Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Yönetim Kurulu Başkanı Guillermo Calvo'nun İstanbul'a kadar gelip bunları söylemesi (*), yönetenleri tarafından yıllardır aynı saadet masallarıyla "uyutulan" Türkiye'de de olup bitenleri anlamayanları, anlamak istemeyenleri uyandırır mı? Şimdilik pek ümit görünmüyor. Çünkü, Calvo bizdeki anlamayanları, anlamak istemeyenleri uyarıyor ki; "küreselleşme" denilen tanımsız, ele avuca sığmaz; sınır, kural tanımaz enerjinin "hipno-ekonomiler" üzerinde yarattığı sarsıntı kayıtları "sismografların" üzerine düşeli epey zaman olmuş. Yerkürenen erken uyananları, en azından üç yıldır, eski ABD Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan'ın "muamma" diye nitelendirdiği kriz sürecini çözmek için kafa patlatıyor. Hazin olan ne mi? Şu: Türkiye'deki "aletler" hala durumun farkında değil. Saadet masallarına devam... Saçmalama çağı! Calvo, yerküre ülkelerinin, devletlerinin, ekonomilerinin, "küreselleşmenin meydan okuması" karşısında düştükleri şaşkınlığı, çaresizliği ve korku psikolojisini yaşanan "küresel krize" vurgu yaparak anlatırken, çok ilginç bir şey daha söylemiş: "Büyük değişimlerin yaşandığı dönemler insanlık için ciddi tehditler oluşturur. Bu dönemler saçma sapan düşüncelerin ortaya çıkması için fırsat yaratır. Siyasi yapılar da sarsılır. Hatta, demokrasi çirkin yüzünü göstererek, birlik yerine parçalanmayı öne çıkarabilir." İyi mi? Calvo, bunları söylerken acaba, önüne ardına bakmadan "ezberlenmiş" küreselleşme kavramının "hipnozundaki" Türkiye'nin yaşadığı "bu zamanı" anlatmak istemiş olabilir mi? Yani, "saçma sapan düşüncelerin" akla, mantığa egemen olduğu, siyasi yapının sarsıldığı, demokrasinin "çirkin yüzünü" çoktan gösterdiği bir zamanı?! Calvo'nun söyledikleri Prof. Dani Rodrik'in uyarısıyla birlikte okunduğunda daha bütüncül bir anlam kazanıyor: "Yapısal reformlarda ortodoks reçetelerden vazgeçilmesi gerekir. Ülkelerin kültürel ve tarihsel özellikleri göz ardı edilerek iyi tasarlanmadan gerçekleştirilen reformlar, yarardan çok zarar getiriyor." Son söz: Calvo'nun, Rodrik'in tespit, uyarı ve tavsiyelerini bu ülkede yıllardır yazan, söyleyen, "küreselleşmeyi" analiz eden, "ezberi" bozan; küreselleşmenin "hipno-ekonomi" gerçeğini gözlere, kafalara sokmaya çalışan nitelikli iktisatçılar, analizciler, yorumcular var. Ama, "sesleri" bastırılıyor, duymamazlıktan geliniyor. Bu değerli birikime "kulak veren" çıksaydı, Türkiye bugün savunmasız, ne yapacağını bilmeyen "küresel pazar ülkesi" değil, küreselleşmenin içeriğini, yönünü belirleyen "aktör ülke" olurdu! (*) Uluslararası Ekonomi Birliği 15. Dünya Kongresi.